Luckily translate Turkish
2,564 parallel translation
Luckily, all the man wanted in return was to do a little kissing.
Şansıma adamın karşılığında istediği tek şey ufak bir öpücüktü.
Luckily, we had some common interests to talk about.
Neyseki muhabbet edecek bazı ortak ilgilerimiz de vardı.
But luckily, a good friend of mine was looking out for me.
Neyse ki iyi bir arkadaşım bana göz kulak oluyordu.
Luckily, someone else did.
Şansıma başkası söyledi.
Luckily, we can get one of those in the city.
Şanslıyız ki, onlardan bir tane şehirde de alabiliriz.
Luckily, in Vegas, it's never too late for crazy to happen.
Neyse ki, Vegas'ta çılgın bir şey için vakit asla geç değildir.
I had killed the rally fighter, but, luckily, I had a backup, so the race against the airboat was still on.
Ralli savaşçısını öldürdüm ama, şansıma yedeği vardı böylece bataklık teknesine karşı yarış hâlâ devam ediyordu.
Luckily,
Uğraşmakla çok meşguldunuz.
Luckily, Mrs. Wignall found them for you.
Şansımız varmış ki, Bayan Wignall bunları senin için bulmuş.
Luckily, I didn't make the same mistake with you.
Neyse ki aynı hatayı sende yapmadım.
To build one from the ground up would take time, but luckily enough, we can acquire one
Sıfırdan kurmak biraz zaman alabilir,... ama şansımıza hazır bir tane...
Luckily, Nat wasn't raised by her too.
Neyse ki Nat'ı da o büyütmedi.
But luckily, I have the reboot function.
Ama kendimi formatlayacak vakit buldum.
And luckily for us, they don't spread out evenly, because in those tiny pockets with more atoms, gravity, the great sculptor of the early universe, begins to work its magic.
Şanslıyız ki eşit olarak dağılmazlar çünkü içinde daha çok atom bulunduran o küçücük ceplerde evrenin başlangıcındaki muhteşem heykeltıraş sihrini gerçekleştirmeye başlar.
But luckily, the stars have made us an alternative, iron.
Ama şansa bakın ki yıldızlar bizim için bir alternatif üretti, yani demiri.
But luckily for you, I like awkward positions.
Ama şansına ben tuhaf durumları severim.
luckily for him, he's high on Azimeth.
Şansına Azimeth ile kafayı bulmuş.
Luckily, the crime scene cleaners are backed up.
Neyse ki olay mahalli temizleyicileri daha gelmemişler.
Luckily, the light was green at the exit ramp...
Şansıma rampanın çıkışındaki trafik lambası yeşil yanıyordu.
Well Tim, luckily for you you happen to know the number one love guru in the district.
Neyse ki senin şansına, Tim bu bölgedeki bir numaralı aşk gurusunu tanıyorsun.
Luckily, you are friends with a former Boy Scout.
Ama çok sanslisiniz ki eski bir izci arkadasiniz var.
But luckily, three-ways were on the menu, so...
Neyse ki menüde üçlü de vardi.
Luckily, scientists understand how binary stars orbit each other, and they can apply this knowledge to the search for Nemesis.
Neyse ki, bilimadamları, çift yıldızların nasıl birbirlerinin yörüngelerinde döndüklerini biliyorlar, ve bu bilgiyi Nemesis araştırmalarında da değerlendiriyorlar.
The biggest concern was that the ice airstrip might break apart, but, luckily, it held and everyone was able to evacuate when the weather improved.
En büyük endişe buzdan havaalanının parçalanmasıydı. Ama neyse ki kırılmadı ve hava düzeldiğinde herkes tahliye edilebildi.
Luckily, the Sun is up before the main event begins.
Neyse ki asıl olay başlamadan güneş doğuyor.
I'd be surprised if... Luckily for us, the pages are wax-based and not loose-leaf.
Şanslıyız ki, sayfalar parafin baskıymış tak-çıkar sayfalardan değil.
Luckily I developed an equation using outside stimuli and my own accelerated metabolism to predict how long I can go without closing my eyes before I turn into Zabby or Zombie Abby and, according to my calculations, I have, like, five minutes before I completely melt down.
Neyse ki dış uyarıcıları ve kendi hızlandırılmış metabolizmamı kullanarak bir denklem geliştirdim ki Zabby ya da ZombiAbby'ye dönüşmeden önce gözlerimi kapamadan ne kadar süre çalışabileceğimi tahmin edebiliyorum ve hesaplamalarıma göre tamamen patlamama 5 dakika kadar kaldı.
Luckily, I've been on a little girl's track team for the last two weeks.
Şansıma, iki haftadır küçük kızların koşu takımındaydım.
Luckily, I didn't have to tell Sabrina how I felt before I was ready.
Şansıma, Sabrina'ya hazır olmadan hislerimi anlatmak zorunda kalmadım.
Well, luckily, it was at an optometrist's office, and none of the witnesses could actually make a positive I.D.
Allahtan orası bir gözlükçü dükkânıydı hiçbir tanık gerçek bir tanımlama yapamaz.
Luckily for me, their customs dictate that they must give food and shelter to the needy. And I was certainly that.
Şanslıyım ki, geleneklerine göre ihtiyacı olana yemek ve barınak verilirmiş ve kesinlikle öyle oldu!
He shoots you in the chest. Luckily you're wearing a vest.
Neyse ki, o sırada yelek giyiyordun.
Luckily he went after the criminal doing a cartwheel. Or he'd have taken that bullet right between the eyes.
Şansına soyguncu takla atarken ortaya çıkmış yoksa kurşunu iki gözünün ortasına yerdi.
Luckily, I don't gotta choose.
Neyse ki seçimde zorlanmayacağım.
I never stood up to him, but luckily, he got sick of picking on me and eventually left me alone.
Ona hiç karşı koymadım ama şansıma benimle uğraşmaktan bıktı ve sonunda beni rahat bıraktı.
Luckily, there were no sexual charges.
Şansa bakın ki, hiç cinsel suçlamalar olmamış.
But the proudest was when they swore you in and gave you that badge and I realized, luckily,
Ama en çok gurur duyduğum şeyi yemin edip, rozetini aldığında fark ettim.
- Luckily, your mum's name crops up.
- Yani? - Araştırmada tesadüfen annenin adı ortaya çıktı.
Luckily, none of our own were killed.
Şans eseri bizimkilerden kimse ölmedi.
Luckily my Popeye is obedient
Şanslı Popeye'm itaatkardır.
Luckily, he should feel less pain because of his age.
Yaşı yüzünden çok acı hissetmiyor çok şükür.
Luckily, my children aren't very bright, so they bought it.
Şansıma, çocuklarım o kadar zeki değil, hemen inandılar.
Well, luckily, we still have one or two friends left in the CIA.
Neyse ki CIA'de bir-iki dostumuz var hala.
Luckily, I'm getting my mid-Iife crisis in just under the wire.
Neyse ki, orta yas krizimi iyi bir zamanda yasiyorum.
Luckily, I am not only a master of disguises,
İyi ki ben yalnızca kılık değiştirme utası değilim.
However, luckily for them, they're protected now and not so easy to catch.
Gerçi, şanslarına, şu anda koruma altındalar ve yakalanmaları da kolay değil.
Luckily I still have a little pull at the DA's office.
Şükür ki savcılıkta sözüm hâlâ geçiyor.
Luckily not everyone hears it.
Neyseki herkes duymadı.
Luckily, I came down and blew the son-of-a-bitch up.
Neyse ki ben alçaldım ve orospu çocuğunu patlattım.
Luckily I'm still half sane, though.
Yinede neyse ki hala aklımın yarısı yerinde.
Well, luckily, I don't care.
Sanslıyım ki, hiç umursamıyorum.