English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Luckily for me

Luckily for me translate Turkish

72 parallel translation
Then, luckily for me, I met a chap who told me about a job - a new theater, brand-new organ.
Sonra şansa bakın ki bir arkadaş yeni bir salon ve orgun olduğu bu işten bahsetti bana.
Luckily for me.
Sizinle tanışmak zevkti.
Luckily for me, I've been sleeping badly lately, and I'd got up to make myself a cup of tea.
Neyse ki uyuyamamıştım ve çay yapmak için ayaktaydım.
It really fucks up the trajectory, too, luckily for me.
Mermi yolunun da amına koyuyor şansım varmış.
Luckily for me, you're an incompetent maladjust.
Neyse ki beceriksiz bir asosyal tipsin.
Luckily for me, I'm off men, so I have the luxury of not giving a shit.
Ne şanslıyım ki, erkeğim olmadığı için hiçbir halt vermeme lüksüm var.
Luckily for me, you continue to put your faith in the wrong people.
Ne kadar şanslıyım ki, yanlış insanlara güvendin.
Luckily for me, the cub was much more inquisitive.
Şansıma, yavru daha meraklıydı.
Luckily for me... your ego was too big for that.
Şanslıyım ki, egon çok büyüktü.
Luckily for me, there's one bit of good news in this blizzard of bullshit.
Şansım var ki bu bok fırtınasında iyi haberler de var.
Luckily for me, Rome had enough nails from the Holy Cross to shoe every horse in Saxony.
Şanslıyım ki, Roma'da Saksonya'daki bütün atları nallayacak kadar Kutsal Çarmıh çivileri vardı.
Luckily for me, I am.
Ne şans ki ben iyiyim.
Luckily for me, I had someone to lean on.
Benim şansıma, bana destek olacak birisi vardı.
Luckily for me, man, I'm nearsighted, so I can date just about anybody.
Yakını göremediğim için herkesle çıkabilirim.
Luckily for me, there isn't a whole lot of temptation in a hospital.
Şanslıyım ki hastanede beni sekse teşvik edecek fazla bir şey yok.
And luckily for me this storm just keeps getting worse. She saves lives.
Ve benim şansıma fırtına giderek kötüleşiyor.
Luckily for me, you kept using my credit card.
Şansıma, kredi kartımı kullanmaya devam ettin.
Luckily for me, Gwen's dad was a crazy drunk who believed a stupid lie from a juvenile delinquent over his own daughter.
Şansıma Gwen'in babası salak bir ayyaştı. Kendi kızı yerine suçlu bir gencin söylediği salak bir yalan inanıyordu.
His name is Sands, luckily for me.
İsmi Sands.
And luckily for me, my father was driving.
Ne kadar şanslıyım ki, sürücüsü babamdı.
But luckily for me money is not the issue.
Neyse ki benim için para sorun değil.
Well, luckily for me, that means shit.
Neyse ki hiç önemi kalmadı.
Each collection is the first and so, luckily for me, not the last.
Her koleksiyon ilk ve şansıma son da değil.
And luckily for me, my client is employed again.
Ne şanslıyım ki, müvekkilim tekrar iş buldu.
Luckily for me, something usually comes up.
Şanslıyım, bazı şeyler gelip beni bulur.
Luckily for me, katie from accounts receivable gave me a little tip about haversham's wife.
Şanslıyım ki, Hesap tahsilatından Katie Haversham'ın karısıyla ilgili Bana ufak bir tiyo verdi.
Luckily for me, someone invented Valentines Day, my favourite annual humiliation.
Benim şansıma, birileri "Sevgililer Günü" nü icat etmiş. En sevdiğim yıllık aşağılanma günüm.
Luckily for me.
Benim şansıma.
Well, luckily for me, the main tool of my trade does not require electricity.
Ama benim şansıma, kullandığım temel aletler elektrik gerektirmiyor.
Luckily for me, I own a bar downstairs.
Ne kadar şanslıyım, aşağıda bir barım var.
Luckily for me, I was able to slip away before the cops came.
Şansıma polisler gelmeden sıvışmanın bir yolunu buldum.
Luckily for me, once his party started, Brick was too busy to ask any questions.
Şans bu ya, partisi başlamıştı ve Brick soru sormak için oldukça meşguldü.
Luckily for me, a thousand-to-one shot, she had Alzheimer's.
Şansıma, binde bir olan ihtimal gerçekleşti, kadın Alzheimer çıktı.
Luckily for me I don't know much of anything and I wasn't about to tell them we have a cosmonaut from Mars.
Ne şanslıyım ki hiçbir şey bilmiyorum ve onlara Mars'tan bir kozmonotumuz olduğunu söylemeyeceğim.
But luckily for me, I haven't had to fight.. in any of the 765 wars that have occurred in my lifetime.
Fakat şansa bakın ki, hayatım boyunca yapılan 165 savaşta yer almama gerek kalmadı.
Another couple of hours, maybe, but luckily for me, he's only half-baked.
Birkaç saat daha olsa belki ama şanslıyım ki az pişmiş.
And luckily for me, what other people are thinking is completely unlikable.
Şansıma, diğer insanlarda tamamen benim gibi, sevimsizmiş.
Luckily for me, their customs dictate that they must give food and shelter to the needy. And I was certainly that.
Şanslıyım ki, geleneklerine göre ihtiyacı olana yemek ve barınak verilirmiş ve kesinlikle öyle oldu!
Luckily for you they sent me to fetch Scotland Yard
Şanslısın ki, Scotland Yard'ı getirmek için beni yolladılar.
Luckily for you, llaros has smiledon me recently.
Şanslısın, Illaros son zamanlarda yüzüme güldü.
My original idea was to stay underwater until I died, but luckily the deep end had other plans for me.
Aslında ölene kadar suyun altında kalmayı düşünüyordum, ama suyun dibi benim için başka planlar kurmuştu.
Luckily for both of us, um, Blake retrieved it and, um, gave it back to me.
İkimizin de şansına, Blake alıp bana geri getirdi.
Luckily, I'm just a nigger who don't understand such words and now, ifyou'II excuse me, I've come here for the company of my girl and that ain't nothing for you to see black hides meetin
Çok şükür alt tarafı bir zenciyim de bu tip sözlerden anlamıyorum. Şimdi izin verirseniz, kız arkadaşımla birlikte olmaya geldim ve bu, sizin görmek isteyeceğiniz bir şey değil. Siyah tenlerin birbirine kavuşması...
You don't know me very well, but luckily for officer Morgan, neither does the Captain.
Beni iyi tanımıyorsun. Ama beni Yüzbaşı'nın da iyi tanımıyor olması, Memur Morgan için büyük şans.
Well, it turns out, you can change your face, but luckily for guys like me, you can't change your DNA.
Sonuçta, yüzünü değiştirebilirsin. Ama benim gibilerin şansına DNA'nı değiştiremezsin.
Luckily, Angel looked after me for 10 years, until I woke up one morning... and he was gone.
Neyse ki, Angel 10 yıl boyunca bana baktı. Sonra bir sabah uyandığım ve o gitmişti.
Luckily, I had Bob to cover for me.
Neyse ki arkamı kollayacak Bob var.
Luckily for you, it doesn't bother me in the slightest.
Şanslısın ki benim için hiç önemi yok.
Luckily, they have provided me with an angel escort, ready for when the time comes.
Neyse ki bana refakatçi bir melek gönderdiler lâzım olduğunda geliyor.
Luckily, Carson called and said this was no night for me to be alone.
Neyse ki Carson beni arayıp benim için yalnız kalacağım hiç bir gece olmadığını söyledi.
But luckily, a good friend of mine was looking out for me.
Neyse ki iyi bir arkadaşım bana göz kulak oluyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]