Magnets translate Turkish
390 parallel translation
They've got magnets in the soles.
Tabanlarında mıknatıslar var.
The problem was in the magnets.
Sıkıntı mıknatıslardaymış.
" Health inducing magnets.
" Mıknatısla Sağlık.
No magnets, no mysterious half light?
Mıknatıslar, esrarengiz loş ışıklar...
When you've grown weary of your magnets you can look me up.
Bu manyetiklerinizden bıktığınızda beni ziyaret edebilirsiniz.
Through the power of magnets, Mrs Starbeck will be freed of all wiles.
Bayan Starbeck, mıknatısların gücüyle tüm hilelerden azat edilecek.
- I'll put magnets in your shoes.
- Ayakkabılarına mıknatıs yapıştıracağım.
Opening the airlock. 'Contact magnets :
- Hava kilidini açıyorum.
- Magnets are okay.
- Mıknatıslar tamam.
You know those little black and white Scottie dogs with the magnets in'em?
Dışarıda duruyor.
Moments snap together, like magnets forging a chain of shackles.
Tüm anlar birbirine çarpar, tıpkı bir pranganın birbirine mıktanıslanmış demirleri gibi.
The baby wizards were polarized like magnets... one attracting with a magnetic draw... the other repelling and impossible to get near.
Yavru büyücüler mıknatısın zıt kutupları gibiydi... birisi sürekli kendisine çekiyor... diğeri ise geri çeviriyor, yanına yaklaştırmıyordu.
Over 40 high ranking scientists examined her for hidden magnets,... wires and other artificial aids.
40'tan fazla yüksek kademe bilimadamı üzerinde gizli mıknatıslar, kablolar ve yapay aygıtlar aradı.
Children had been playing with magnets and iron filings for centuries.
Çocuklar yüzyıllardır mıknatıslar ve demir tozlarıyla oynarlardı.
If we open this door now, the connection's gonna break between the magnets.
Bu kapıyı açarsak, mıknatıslar arasındaki bağlantı kopar.
If we use this foil and you squeeze it between the two magnets, then take your gum to hold it in place...
Bu folyoyu kullanalım. İki mıknatıs arasına sıkıştıralım, sonra da yerine tutturmak için sakızını kullanalım...
Now the magnets have the illusion that the connection's never been broken.
Şimdi mıknatıslar, bağlantının kopmadığını sanıyor.
Mrs. Waldbaum had a steel plate in her head... and it was said she couldn't walk near magnets.
Bayan Waldbaum'un kafasına çelik bir plaka konmuştu. Bu nedenle onun mıknatısların yakınından geçemediği söylenirdi.
The magnets aren't being cooled.
Manyetik noktalar soğumuyor.
- It can be attracted to other magnets...
- Diğer mıknatıslara karşı çekim gücü olabilir.
Did you ever play with magnets?
Mıknatıslarla ilgilenir misin? ..
- With Magnets.
Mıknatıslarla.
Just think what we can buy with that money- - history books that know how the Korean War came out... and a state-of-the-art detention hall... where children are held in place with magnets.
Bu parayla neler alabileceğimizi düşünün- - Kore savaşının niye çıktığını anlatan tarih kitapları..... ve savaşın gelişimini çocukların mıknatıslı maketlerle anlayabileceği ceza koridorunda yapılacak bir düzenleme.
Magnets- - always with the magnets.
Mıknatıslı maketler- - hep onlar olur zaten.
I'm deathly afraid of magnets.
Mıknatıslardan ölesiye korkuyorum.
We're some kind of magnets.
Bilmiyorum. Mıknatıs gibiyiz.
I paid $ 1. I was gonna check it with my magnets.
Bir dolar verdim, onu mıknatısımla kontrol edecektim.
Why are you taking refrigerator magnets?
- Buzdolabı mıknatıslarını neden aldın?
You know, we've been playing with magnets.
Bilirsin, biz ( hala ) mıknatıslarla oynuyorduk.
From fridge magnets to frisbees, we'll be ready.
Hazır olacağız.
Christie Masters stuck magnets on your back.
Christie Masters sırtına magnet yapıştırdı.
Michele, you do have magnets on your back!
Michele, sırtında magnetler var!
Either that or my fridge magnets fell of the wall by themselves.
Ya oydu ya da benim buzdolabı mıknatıslarım yere kendiliğinden düştü.
Bad guys in masks, mechanical claws magnets, hologram projectors.
Maskeli kötü adamlar, mekanik pençeler mıknatıslar, hologram projeksiyonlar.
Mrs Doyle says it's got magnets so if you're made of metal it'll stick to you, and instead of a mouth it's got four arses.
Bayan Doyle onun mıknatısları olduğunu söylüyor. Yani eğer metalden yapıldıysan ayvayı yedin. Ve ağız yerine de dört tane kıçı varmış!
They're total guy magnets.
Adamları mıknatıs gibi çekiyorlar.
The collars around our necks seem to contain powerful magnets!
Boynumuzdaki tasmalarda güçlü mıknatıslar olmalı!
Okey-dokey! Let's fire blue particle cannons full, red particle cannons full, gannet magnets, fire them left and right and let them run all chutes.
Tüm güç mavi atomik topları ateş edelim, tüm güç kırmızı atomik topları, sümsük mıknatısları, sağ ve soldan yağdırın.
Well, the end table is wrong, The couch looks bizarre and don't even get me started on the refrigerator magnets.
Sehpanın yeri yanlış, kanepe garip duruyor ve buzdolabının üstündeki mıknatıslara başlatma bile
They're attracting each other like a pair of magnets.
Zıt kutuplu mıknatıslar gibi birbirlerini çekiyorlar.
Individual electrons repelling one another like magnets.
Yalnız elektronlar, mıknatıs gibi, birini ötekine itiyorlar.
I got you guys refrigerator magnets!
Size buzdolabı mıknatısları aldım
Magnets screw up my inhibition unit.
Mıknatıslar utangaçlık ünitemi mahvediyor..
- I am the village idiot, and I am in charge of the wishing well. - Do we have magnets in our pockets?
O nerede?
These are powerful people. They are magnets for weirdos.
Jack, bunlar güçlü insanlar tuhaf tipleri mıknatıs gibi çekerler.
Magnets.
Mıknatıslar.
- Magnets.
- Manyetik bişeyler.
These things are fucking bullet magnets.
Tanklar sanki kurşunu üstlerine çekiyor.
Get close enough to him with one of these super-magnets and it will render him helpless.
Bu süper mıknatıslardan birini ona yaklaştırın.. ... Bu onu güçsüz yapıcaktır.
Those are pretty strong magnets.
Bunlar çok güçlü mıknatıslar.
The magnets!
Mıknatıslar!