Menace translate Turkish
819 parallel translation
Surely gang rule and law defiance are more of a menace to the nation than the regulation of oil or a bullfight.
Tabi ki çete kanunları ve yasalara topyekün meydan okuma bir ulus için petrol üretiminden ya da boğa güreşinden çok daha ciddi bir tehdittir!
But now, since you missionaries have taught her to read and write, she's a constant menace as long as she's alive.
Ama şimdi, siz misyonerler ona okuma ve yazma öğrettiğiniz için yaşadığı sürece potansiyel bir tehdit olacaktır.
Anyone constituting a menace to our organisation is to be eliminated without exception.
Örgütümüz için tehdit oluşturan her kim... olursa olsun istisnasız biçimde bertaraf edilecek.
Even in rags you're a menace.
Paçavralar içinde bile bir başbelasısın.
To arouse them against a growing national menace :
Gelişen ulusal bir tehdide karşı uyarmak için :
But to be a soldier and a coward is to be an impostor... a menace to the men whose lives are in your hands.
Ama bir asker ve korkak olmak, sahtekarlık yaparak... yaşamları size bağlı olan kişilere karşı tehdit oluşturmaktır.
That dogs a menace.
O köpek, baş belası.
Trouble is, when the real Red Menace shows up the sheriff will still be crying wolf.
Gerçek Kızıl Bela gelince şerif yine feryat edecek.
Mr. Mayor, please, is there a Red Menace or ain't there?
Sayın başkan, Kızıl Bela var mı?
He's a proper menace, that Willie is! May the best elephant win!
Filin kazanması mümkün!
The words "Charles Foster Kane" are a menace to every workingman in this land.
Charles Foster Kane kelimeleri bu topraklardaki her çalışan için bir tehdittir...
But he's a menace.
Ama bu adam bir tehdit, baş belası.
The cutthroats of the world menace us all.
Dünyaya gaddarlık taslayanlar bizi de tehdit ediyor.
It's not that I don't trust you, but when you're in love at my age... every man that looks at your woman is a menace.
Sana güvenmediğimden değil, ama benim yaşımda aşık olunca kadınına bakan her erkek açık bir tehdit.
- It appears I'm a menace.
- Görünen o ki ben bir tehditim.
Kringle's been declared a menace by competent doctors.
Uzman doktorlar Kringle'ın toplum için... tehdit oluşturduğunu bildirdiler.
Of course I must tell you, miss, that Johnny is... he's what you'd call a menace to society.
Bilmelisiniz ki, Johnny toplum için bir tehdit.
The one called "Moonlit Menace" designed for a night in Venice
"Mehtapta Tehdit" dediğim, Venedik'te bir gece de dizayn ettiğim
YOU KNOW, HONESTLY, THAT MARTHA'S A MENACE.
Bilirsin, dürüstçe konuşalım, şu Martha tehlikeli biri.
I DON'T CARE WHAT YOU WENT THROUGH TOGETHER, YOU'RE JUST A MENACE.
- Nereye gidersen git ilgilenmiyorum.
If one takes off all ones clothes before starting work... and there's a bathroom handy for afterwards the menace of bloodstained clothes is obviously removed.
Bir işe başlamadan önce tüm elbiselerini çıkarıp alırsa... ve kullanışlı bir banyo varsa kanlı giysi tehditi ortadan rahatça kaldırılır.
How's the Meadowville menace doin'?
Meadowville canavarı nasıl? Hepsini eritiyor mu?
- That is a menace.
- Kaşınmaya başladı.
What measures can we take to neutralise this menace from another world?
"Başka dünyadan gelen bu tehditi etkisiz kılmak için ne gibi önlemler alabiliriz?"
We automatically assume he's a menace.
Hiç düşünmeden onun bir tehdit olduğunu varsaydık.
He's a menace. it's our duty to turn him in.
- O Dünya için bir tehdit. Onu teslim etmek bizim görevimiz.
" A menace to the morals of my district.
Bölgemin ahlakını bozmakta üstüne yok.
I said talking pictures were a menace, but no one would listen.
Sesli filmlerin bir tehdit olduğunu söylemiştim, ama kimse beni dinlemedi.
Who ever knew the heavens menace so?
Kim görmüş böylesine korkunç bir gökyüzü?
She's a menace to their welfare.
Bu kız her ikisi için de tehlike.
He is a menace, Your Excellency.
O bir baş belası ekselans.
Do you realize that this man, when drunk, is obviously a menace to the public safety?
Bu adamın sarhoşken halk güvenliğine zararlı biri olduğunun farkında mısınız?
The menace.
Rekabet.
Monopoly is the menace of free enterprise.
Monopoller hür teşebbüsü tehdit ediyor.
The monopoly of power is a menace to freedom.
Gücün tek bir elde toplanması hürriyetleri tehdit ediyor.
I'm a menace to the countryside.
Kırsal bölge için bir tehdidim ben.
- I tell you, it's a menace.
- Sana söylüyorum, bu bir gözdağı.
But I've never worked in a place that had such an aura of menace.
Ama hic bu kadar tehlikeli bir atmosferde calısmamıstım.
Is this superhuman going to subdue the savage beast by the pure power of his eye, or the menace of his six shooter, or simply by his reputation?
Gerçekten büyük bir silahşör. Demek bu süper insan kasabamızı basan haydutları zorla dize getirecek, ve bu sayede ününe ün katacak öyle mi? Ben buna katılmıyorum.
That girl's becoming a ruddy menace.
Bu kız bir tehdit olmaya başladı.
You are trembling as if a dark menace hung heavily over you.
Üzerine karanlık bir korku abanmış gibi titriyorsun.
A religion which sets itself up to menace government and order.
Bir din ki, hükümeti ve düzeni tehdit ediyor.
She's a menace then to innocent people, whoever she is, because the only bakery I've been in is that one down our street
Her kimse, masum insanların düşmanı olmalı. Çünkü ben ekmek almaya annemin hesabına veresiye aldığım bu sokağın...
I don't blame him. They're a menace.
Haksız da değil, baş belası şeyler!
You are a menace.
Sen tehlikelisin.
You are a menace to the security of Alphaville
Alfakent'in güvenliği için bir tehdit oluşturuyorsunuz.
One of his duties was to deal with dangerous animals who were a menace to either human life or to crops.
Onun görevlerinden birisi, insan hayatının başbelası tehlikeli hayvanlarla uğraşmaktı.
But he isn't a menace.
Ama o tehdit değil.
Menace to navigation. "
Seyire engel olmaktadır. "
Logic is an enemy, and truth is a menace.
Ama daha önceki tüm süper devletçilik örnekleri gibi bir tek katı kuralı var, mantık düşmandır, gerçek tehdittir.
- She's a menace.
- Bir başbelası.