English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Mend

Mend translate Turkish

874 parallel translation
"Did you mend my coat?"
Paltomu siz mi onardınız?
"You have tried to make him mend his ways, believing he was good, but your hopes have been dashed time and time again."
Özünde iyi bir insan olduğuna inanarak kendini ıslah etmesi için yeterince çabaladın ama umutların tekrar tekrar yıkıldı.
I promised to mend his old jacket.
Eski ceketini onaracağıma söz vermiştim.
It's too old to mend.
Onarmak için fazlasıyla eski.
You must mend your ways, my friend.
Bu tavrını değiştirmen gerekiyor arkadaşım.
You must mend your ways, my friend.
"Bu tavrını değiştirmen gerekiyor arkadaşım."
Trying to mend my shattered fortune.
Makus talihimi düzeltmeye çalışıyorum.
1 must com mend your sense of humor, Mr. Thornton.
Espri anlayışınızı takdir etmek zorundayım, Mr. Thornton.
You'll have a watch, keep order, go aloft to mend canvas, reef and furl.
Nöbet tutacak, düzeni sağlayacak, yelken onaracaksınız.
Use bits of one to mend another.
Birini onarmak için diğerinin parçalarını kullan.
You can't mend machines without tools or material.
Alet edevat olmadan makineleri tamir edemezsiniz.
Getting your pal to bash up my china so you can mend it!
Sen tamri edesin diye arkadaşını getirip porselenleri kırmak ha!
Put him with those two horse thieves we got yesterday... and send him to Abu Hamid to mend the roads.
Sonra da yol işlerinde çalışmak üzere Abu Hamid'in yanına gönderin. - Götür şunu çavuş.
Yes, but I can't mend a broken neck.
Evet ama boyun kırığını tedavi edemem.
Nobody can mend Ygor's neck.
Hiç kimse Ygor'un boynunu tedavi edemez.
Don't you think your ways You ought to mend?
Telafi etmenin yolunu düşünmüyor musun?
- Apologies won't mend my ankle.
Özürler ayak bileğimi iyileştirmez!
I cook, I swallow swords, I mend my own socks, I never eat garlic or onions.
Yemek yaparım, becerikliyimdir, kendi çorap söküklerimi dikerim, asla sarımsak ya da soğan yemem.
Well, they can mend, can't they?
İyileşebilirler değil mi?
I've come to mend a loose joint in your pipe.
Borularınızdaki gevşek bir dirseği onarmak için geldim.
Where's the sense in running towards trouble... when you know you can't mend it?
Hiçbir işe yaramayacağını bilerek sıkıntıya girmek neye yarar?
If I had a broken leg, how long would it take to mend?
Kırık bir bacağım olsaydı, iyileşmesi ne kadar sürerdi?
- Here, mend the buttonholes.
- İşte, ilikleri düzelt.
If we can keep the steam up and the boiler don't bust and that mend holds. And we don't pile up on them rocks.
Hızımızı korursak ve kazan patlamazsa ve direk yıkılmazsa ve çağlayandan sağ salim çıkabilirsek.
We'll have to mend it, then.
O zaman tamir etmeliyiz.
Mend it?
Tamir mi?
Now we've got to mend our fences.
Artık hasarı onarmalıyız.
I suppose you don't know how to mend a broken wheel?
kırık bir tekerleğin nasıl tamir edileceğini bilmediğini tahmin ediyorum, değil mi?
Otto, Father Benoît asked earlier, would you please mend the tire on his bicycle?
Otto, Peder Benoit rica ettiydi..... bisiklet lastiğini onarabilir misin?
But this must mend itself first
Fakat öncelikle yaramın iyileşmesi gerek.
TEA, COFFEE, MEND THE PLUMBING, GIVE THE PARROT HIS MEDICINE.
Çay, kahve, boruların tamiri, papağana ilacının verilmesi.
We'll mend her bones, make her well enough to send back into the streets to starve.
Kemiklerini onaracak ve yeterince iyileştirip açlıktan ölmek için sokaklara geri göndereceğiz.
And I may be able to mend up my alligator, but... you've absolutely ruined the pretty aquarium, my dear.
Belki sonra da timsahımı onarabilirim, fakat... güzel akvaryumumu mahvettiğin kesin.
It'll only take me a minute to mend it.
Bir dakikada dikerim.
The doc says his jaw will mend in three months.
Doktor, çenesi üç ayda düzelir dedi.
Mend those clothes, pose for hours on top of everything else.
Giysilerini onarıp, her şeyin üstüne sana poz vermek zorundayım.
I mend your socks and I wash Pop's shirts.
Çorap yamarım ve Babamın gömleklerini...
I mend my own shirts.
Gömleğimi kendim yamarım.
We women wash and mend your dirty clothes all your lives.
Biz kadınlar hayat boyunca kirlilerinizi yıkayıp onarıyoruz.
I helped them mend their punctures.
Lastikleri patlaşmıştı, yardım ettim.
They bring us carpets to mend.
Halılarını tamir etmemiz için bize getirirler.
An egg to mend socks. No, pepper.
Bu da yumurta üzerine serpmek için biber..
Those are mine. I will mend them.
Sanırım o çoraplar benim.
It didn't mend very well.
İyi kaynamadı.
This may take nearly a year to mend completely.
Tamamen iyileşmesi neredeyse bir yıl sürer.
One who would sew his garments make his mittens, mend his boots and laugh with him which means the same as making love.
Giysilerini dikecek eldivenlerini yapıp, ayakkabılarını onaracak ve onunla gülecek biri ki bu sevişmekle aynı anlama gelir.
I'm going to the raft to mend the sail.
Sala gidip yelkeni tamir edeyim.
Don't forget to mend those fences.
O çitleri onarmayı unutma.
- I just came to mend fences.
- Çitleri onarmaya geldim.
You can mend it while you're at it.
Çıkmışken onarın bari.
I'll go with these fellows and mend a few political fences.
Ben bu adamlarla gidip, birkaç siyasi sınırı onaracağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]