Messages translate Turkish
6,098 parallel translation
- I've left him three messages.
Üç tane mesaj bıraktım ona.
I've left him 20 messages!
- Ona yirmi mesaj attım.
Mm-hmm. The first time I opened my in-box, I had six messages.
İlk açtığım zaman gelen kutusunda 6 mesaj vardı.
I know. I've left her three messages. I'm on it.
Biliyorum.Üç kez mesaj bıraktım ona.Takipteyim.
Jan uses a courier to send messages, but they're coded.
Jan mesaj göndermek için bir kurye kullaniyor ama sifrelenmis durumdalar.
Yeah, well, this dead line is sending me text messages and knows my movements.
Ölü hat bana mesaj gönderiyor ve hareketlerimi izliyor.
But, what I doubt pig-boy knows is unless you empty your bin... Text messages can be recovered.
Ama eğer ki domuzumuzun geri dönüşüm kutusunu boşaltmadığından şüphe edersem silinmiş mesajlar kurtarılabilir.
And according to some messages I found on her answering machine from her stepfather, she and her mother were estranged.
Ayrıca telesekreterini kontrol ettim, üvey babasından gelen mesajlara bakılırsa, annesiyle arası açıkmış.
- I'd love to hear those messages.
- O mesajları duymayı çok isterdim.
The text messages we intercepted show she's vetting five new clients today.
Çözdüğümüz mesajlar gösterdi ki,... bugün 5 yeni müşteriyi güvenlik araştırmasından geçirmiş.
Messages?
Mesajlar? İmdat çağrısı?
We know that from the cell towers that were routing the messages the night of the murder.
Bunu, cinayet gecesi mesajları dolaştıran cep telefonu şebekelerinden biliyoruz.
Well-wishers continue to lay candles and messages of support and hope outside Governor Bennett's Bel-Air residence since his eight-year-old son Nicholas was kidnapped seven days ago.
Aile dostları mumları koymaya devam ediyor ve destek ve umut mesajlarını Vali Bennett'in konağının dışında veriyorlar. Oğlu Nicholas'ın yedi gün önce kaçırıldığından beri.
- Did you clear out my messages?
- Mesajlarımı sen mi sildin?
For one thing, I take all her messages.
- Bir kere tüm mesajlarını ben alıyorum.
I wanted to be sure I've got all these messages written down before I went home.
eve gitmeden önce tüm bu mesajların yazıldığından emin olmak istedim.
So the craziest, best v-chron in the history Of earth-bound messages is gonna have to wait.
Dünya tarihinde yapılacak en iyi, en çılgın görüntülü konuşma beklemek zorunda o yüzden.
Are they messages?
- Bunlar mesajlar mı?
Feel like checking your messages?
Mesajlarına bakmayı canın istemiyor mu?
Uh, I'm not sure if you're getting my messages, but, um, I'm coming for my nephew's wedding.
Mesajlarımı alıyor musun emin değilim ama yeğenimin düğününe geleceğim.
I left you, like, a dozen messages.
Sana bir düzine falan mesaj bıraktım.
You'd catch him in a small lie, he wouldn't give you messages from your friends, things like that?
Bir kaç ufak yalanını yakaladın, arkadaşlarının mesajlarını sana söylemedi, bunun gibi şeyler mi?
I have been trying to send messages to my father on our subspace communicator.
- Ne? Alt uzay iletişimcimizle babama mesaj göndermeye çalışıyordum.
If my father receives these messages, and if he chooses to respond, he could run interference.
Babam bu mesajları alırsa ve cevap vermeyi seçerse yardımcı olabilir.
You have two new messages.
İki yeni mesajınız var.
Left messages.
Tekrar deneyeceğim.
Didn't you check your messages? No.
- Mesajlarına bakmadın mı?
I left three messages.
3 tane mesaj bıraktım.
I don't care if you left me a million messages.
Milyon tane mesaj bırakmış olsan da umurumda değil.
No demons, no messages, no revenge.
Ne şeytanlar ne mesajlar ne de intikam yoktu.
She's been getting text messages from burner phones.
Kullan-at telefonlardan mesajlar alıyor.
And I left messages on your cell phone all week.
Ayrıca tüm hafta boyunca cep telefonuna mesaj bıraktım.
She also utilized a treacherous stable-boy from our slums to send messages to Xiangyang.
Aynı zamanda gecekondumuzdan hain bir seyisi de Xiangyang'a mesaj göndermek için kullanıyor.
I have sent messages to every corner of the kingdom outlining my complicity.
Ülkenin her köşesine, suçumu özetleyen yazılar gönderdim.
I don't know if you're getting these messages, But I would really like to talk to you.
Mesajlarım sana ulaşıyor mu bilmiyorum ama seninle gerçekten konuşmak istiyorum.
And, in total, 27 messages.
27 tane mesaj var.
Dean, there are like a million messages here.
Dean burada milyonlarca mesaj var.
Did he ever give you any messages to pass along to associates or to friends?
Size diğer meslekdaşlarına yada arkadaşlarına iletilmek üzerene mesaj verdi mi?
Weaver was sending her rambling messages saying that they had to talk about Bolivia.
Weaver Bolivya hakkında konuşmak zorunda olduğunu söyleyerek ona saçma sapan mesajlar gönderiyordu.
He just keeps leaving voicemail messages.
Sesli mesaj bırakıp duruyor.
What is he saying in the messages?
Mesajlarda ne diyor?
Okay, I amplified the ambient noises From the messages he left.
Pekala, bıraktığı mesajdaki ortam seslerini güçlendirdim.
Well, he's left messages for Connor, but hasn't heard anything back.
Mesaj bırakmış ama... -... Connor daha geri aramamış.
To maybe put together a YouTube video to, you know, bring some balance back to those messages that are out there for the public.
Topluma yönelik bu mesajlara ilişkin olarak, bilirsiniz, bir denge getirmek için YouTube'a videolar koyabilirsiniz.
Well, if we're looking at a copycat killer here, then he may be leaving some messages of his own.
Peki, eğer biz burda kopya katile bakıyorsak, belki bize bir mesaj bırakmıştır.
I don't know if you've heard my messages.
Mesajlarımı aldın mı bilmiyorum.
Whoever it was, someone's been sending these threatening text messages to my phone all week.
Herkimse, birileri telefonuma bu tehdit mesajlarını yolluyor.
Uh, I'd like to take a look at those messages.
O mesajlara bakma şansım olabilir mi acaba?
Well, she - - she kept looking out the window, checking her messages.
Pencereden bakıp duruyordu, mesajlarını kontrol ediyordu.
- Yeah, I'm fine, which you would know if you checked your messages.
- Evet, iyiyim. Mesajlarına baksan bilirdin.
Dana, just... people are seeing this, and messages are coming in.
Dana, bak... İnsanlar bunu görüyor ve mesaj atıyorlar.