Murmuring translate Turkish
375 parallel translation
[Crowd Murmuring Agreement]
[Crowd Murmuring Agreement]
[People Murmuring]
[People Murmuring]
- They're murmuring.
- Söyleniyorlar.
I mean, the sheriff and me... have been pestering you with a lot of questions... - about the former sheriff Keogh. - [Crowd Murmuring]
Yani şerifiniz ve ben... bir önceki şerif Keogh hakkında sizi sorularımızla epeyce rahatsız ettik!
By thy murmuring stream
By thy murmuring stream
They came down the metal ladder, a little shakily, dazzled by the light, the sudden absence of engine noise, the murmuring of the waiting crowd.
Biraz titreyerek, ışıktan gözleri kamaşmış, aniden yok olan motor gürültüsü ve bekleyen kalabalığın homurtusu içinde metal merdivene çıktılar.
- Go! - [Murmuring]
Yürüyün!
I thought I heard murmuring as I passed.
İnsanların yanlarından geçerken, mırıltılar duyduğumu düşündüm.
[Spectators Murmuring] The prosecution may proceed.
Savcı devam etsin.
[Spectators Murmuring ] [ Guthrie] You may step down.
Gidebilirsiniz.
Then the court will stand adjourned... and give you time to prepare one. [Spectators Murmuring] What do you think about the day's doings, Col. White?
O zaman duruşmayı, sizin hazırlanmanıza... zaman vermek için erteliyorum.
I name the president of the United States. [Spectators Murmuring, Talking]
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı.
Well. [Spectators Murmuring]
Pekala
Yes, sir. They've beenfiled. [Spectators Murmuring]
Evet efendim, arşive kaldırıldı.
[Spectators Murmuring] Thank you, Capt. Rickenbacker.
Teşekkürler, Yüzbaşı Rickenbacker.
[Spectators Murmuring] Do you consider that a proper observation... to be made by an officer about his superiors?
Bunu gözlemin, üstler için yapılan... uygun bir gözlem olduğuna inanıyor musunuz?
[Spectators Murmuring] Colonel- -
Bu saldırının hedefi Honolulu şehir merkezi ve rıhtımı olacaktır.. " Albay- -
And Jonah... bruised and beaten... his ears like two seashells... still multitudinously murmuring of the ocean...
Ve Jonah... Yaralı ve bitap kulakları ona okyanusun sesini fısıldayan deniz kabukları gibiydi Jonah Tanrı'nın buyruğunu yerine getirdi.
But then they began to repeat... and I saw they all had the same core : obedience... without question... without inner murmuring.
Fakat sürekli tekrar etmeye başladılar... ve gördüm ki hepsinin nedeni aynı : İtaat... sorgusuz sualsiz... içinden mırıldanmadan.
[people murmuring]
Ömür boyu mu?
- I'm sorry. - ( MURMURING )
Üzgünüm.
- Are you with me? - ( APPLAUSE, MURMURING )
Benimle misiniz?
( ALL MURMURING )
( HEPSİ HOMURDANIYOR )
When I thought I was screaming, I was barely murmuring.
Ben bağardığımı düşünüyordum, ama aslında mırıldanıyordum.
( crowd murmuring ) MAN : About time.
Geç bile kaldın.
( ALL MURMURING )
...
- Your eyes are whispering, murmuring.
- Ya, sahi mi? - Gözlerinizin dili var sanki.
Sometimes it seems to me that the murmuring sounds... around us are not the ocean... but choked-back tears.
Bazen, bana öyle geliyor ki çevremizdeki uğultulu sesler okyanusun değil kısık ağlamaların sesi.
( Murmuring )
( Murmuring )
[Sailors Murmuring] Journey's end will be a port in France... Journey's end will be a port in France... occupied gloriously by our countrymen.
Yolculuğun sonu Fransa'da vatandaşlarımız tarafından mükemmel bir şekilde işgal edilmiş bir limanda olacak.
- Carry on. - [Murmuring]
Devam edin.
- Well... - [Crowd Murmuring] - Come on.
- Selam, ben Çirkin John, anestezi uzmanınız.
- and coaching boxing for the C.Y.O. - [All Murmuring]
- Bence de iyi. Başka bir fikrim var.
[All Murmuring]
Hayır, stratejiye uyacağız. Yapmanız gereken, onu oyundan çıkarmak.
[All Murmuring]
- O, Onbaşı Judson değil mi? Judson defans oyuncusu!
( MURMURING ) " Though not of senatorial rank, honours have bean showered on him
"Güvenimin bir ödülü olarak kendisi, her ne kadar senatörlük unvanı olmasa da..."
- Enough is enough : - [Murmuring]
- Artık yeter!
- ( Crowd murmuring ) - ( Man ) We want to go in there!
Oraya girmek istiyoruz!
Dd [Continues ] [ Murmuring]
[Devam ediyor ] [ sesler]
[Murmuring]
[Mırıldanma]
I was asleep and this murmuring woke me up.
Tam uyuyordum ki, mırıltılar beni uykumdan uyandırdı.
- This year it is my honor to bestow that award... - [Crowd Murmuring]
Bu sene ödülü vermekten onur duyduğum...
Stop murmuring!
- Homurdanmayı kes. - Söyle, kız mı erkek mi?
Don't you think we can develop it better? All murmuring, but sounds reasonable
Çok konuştun ama doğru söylüyorsun.
[Woman Murmuring In Italian] 85 and he died at Birkenau.
Evet, orada öldü. 85 yaşındaydı ve Birkenau'da öldü.
( PEOPLE MURMURING ) Colonel, United States Army.
Albay, Amerikan Ordusu.
Within the past four days. [Audience Murmuring]
Son dört gün içinde edinmiştir.
[People murmuring] Mr. Brown will be right out.
Bay Brown hemen dönecek.
[onlookers murmuring]
- Doktor çağırın!
- [All Murmuring, Chuckling]
Uzun atlamaymış!
( MURMURING ) It's a mellow afternoon, and I know you're out there grooving, you're funing and suning with your brother Rod McGrew on the big KGYS, playing the sounds that you want to hear on your Soul Support Station MAN ON RADIO :
Sıcak bir öğle sonrası, sizler de iyisiniz.