My boat translate Turkish
1,856 parallel translation
My boat's broken.
- Gemim kırıldı.
What are you doing in my boat?
Yatım da ne işiniz var?
But they're not coming on my boat.
Ama onlar benim botumla gelmiyorlar.
This is my boat now.
Şimdi, bu benim teknem.
My boat has got a new engine,
Tekneme yeni motor taktırdım.
One condition for my boat...
- Yelkenliyi bir şartla veririm.
My boat's almost at the sea.
Benimki neredeyse denize ulaştı.
Or have you got some reason you won't ride on my boat?
Yoksa, tekneme çıkmaman için bir mazaretin mi var?
Yep, and this is my boat.
Evet, ve bu da benim botum.
We get on my boat, go fishing in Baha for a couple of months.
Yatıma gideceğiz, Birkaç ay Bahamalara balık tutmaya gideceğiz.
I want to get on my boat and not look over my shoulder the rest of my life.
Yatıma atlayıp hayatımın geri kalanını arkamı kollamadan yaşamak istiyorum.
I get on my boat and disappear.
Yatımı al ve ortadan kaybol.
You think I chose to put those crates on my boat?
Sizce o sandıkları tekneme almak benim seçimim miydi?
But slowly, year after year, my boat slowly sank until I became the stupid, fucking moron you see before you right now.
Ama, yavaşça, yıllar sonra botum battı, ben bir aptala dönüşene kadar. Şuan görebiliyorsun.
All I know is, when I varnish my boat and I don't want it to streak,
Her neyse, Shawn. Tüm bildiğim kayığımı cilaladığım ve üzerinde iz olmasını istemdiğim zaman,
- That's my boat!
Bu benim teknem.
Dad left it to me. It's my boat.
Babam onu bana bıraktı.
Listen, I've decided to sell my boat.
Dinle, teknemi satmaya karar verdim.
Do you have to get my boat that bloody?
Botumu bu hale getirmek zorunda mıydın?
There are no women's jobs. No men's jobs on my boat.
Benim teknemde kadın ya da erkek işi yok.
Then she hacked up my boat. Talk about a bad day.
Kötü gün diye buna denir.
Got to work on my boat, fellas.
Teknemde çalışmalıyım dostlar.
Uh, to see my boat.
Teknemi görmeye gitti.
Hey, that's my boat.
Hey, o benim botum.
I almost called to ask you to meet me at my boat.
Teknemde buluşmamızı isteyecektim.
You can't hold my boat without a warrant.
Gerekçe olmadan gemime el koyamazsınız.
You'll never get my boat.
Gemimi asla alamazsın.
There's the boat, my child.
İşte tekne, çocuğum.
My father wants to open a restaurant on a boat he's just acquired.
Babam aldığı teknede bir restoran açmak istiyor.
Oh, my God, Roman wants to take me on a boat ride and he's just so suave and he's amazing and he doesn't speak English, but we understand each other.
Tanrım, Roman beni tekneyle gezdirmek istiyor o kadar nazik ve inanılmaz biri ki ve hiç İngilizce bilmemesine rağmen, birbirimizi anlayabiliyoruz.
My nephew has a boat, he managed to hide them from the Nazis.
Yeğenimin Nazilerden saklamayı başardığı bir teknesi var.
My brother and I bought this beat-up boat and fixed it up.
Kardeşimle ben dökük bir tekne bulduk ve tamir ettik.
Daddy missed the boat. Daddy missed the boat. Exhibit B. My mother.
Babacığın teknesini özledi, teknesini özledi!
- Bhaskar.. You wanted to become the lover of my girl.. .. and dance with joy on the boat..
- Bhaskar... kız arkadaşımın sevgilisi olup onunla gemide aşk yaşayacaksın ben de sana bir kardeş gibi kıyıdan el sallayacağım.
Get off my fucking boat!
Teknemden defol!
And my dad, he is on a boat and he went to the desert.
Ve babam gemideydi. Sonra çöle gitti.
Go, my little boat.
- Çok çekişmeli bir yarış oluyor, değil mi?
I'd like to get my equipment in the boat as soon as possible.
Bir an önce eşyalarımı tekneye götürmek istiyorum.
I saw it take my father right out of the boat.
Babamı tekneden dışarı çıkarışını gördüm.
- Everything included... bills, cell phones, car, dock fees, the boat and also my father's expenses.
- Her şey dâhil. Faturalar, cep telefonları, araba, liman ücreti tekne ve ayrıca babamın masrafları.
I'm selling my boat.
Teknemi satıyorum.
My man, everybody knows this is the first stop off the boat for papers and jobs.
Arkadaşım tekneden inenler evrak ve iş için ilk buraya gelirler.
My grandpa used to take me out to sea on his fishing boat.
Dedem teknesiyle açıldığında beni de götürürdü.
Two of my father's men and Josh headed out to sea in a small boat.
Biz geldiğimizde, Josh babamın iki adamıyla beraber ufak bir botla denize açıldılar.
Yeah, if we got rid of the boat, we could turn this place into a workshop for my jewelry and I really could use the space.
Evet, tekneden kurtulursak, burayı takı atölyem yapabilirim. Burası çok işime yarar.
My boat. My decision.
- Benim teknem, benim kararım.
I just want to sell my boat.
Sadece teknemi satmak istiyorum.
It's a combination of my name and Luke's, since it used to be his boat.
Luke'la benim adımın birleşimi. Çünkü tekne eskiden onundur. - Luke'un teknesini mi aldın?
I used to put on my fanciest nightgown and then I would mix orange soda and cream soda in a champagne glass and I would sit in the dark and watch The Love Boat.
Küçükken en güzel geceliğimi giyer, portakallı ve vanilyalı gazozları şampanya kadehine koyup karanlıkta "Aşk Gemisi" ni izlerdim.
This is all I could salvage from my second boat.
İkinci botumdan kurtarabildiklerimin hepsi bu.
I borrowed it from my neighbor's boat.
Komşumun teknesinden... borç aldım.