My theory translate Turkish
1,083 parallel translation
Here is the man who put my theory into practice.
İşte, teorimi uygulamaya koyan adam.
It's my theory that old folks, old folks and kids got a lot in common.
Yaşlıların ve çocukların birçok ortak yönü olduğunu düşünüyorum.
It is my theory that you have an obsessive love of jewellery, madame, that you coveted Madame Doyle's pearls and that you determined to possess them, even if this meant robbery or murder.
Mücevherlere karşı zaafınız var. O incilere hayrandınız. Onları elde etmekte kararlıydınız, hatta hırsızlık ya da cinayet pahasına.
Show you my theory?
Teorimi göstermek mi?
That's just my theory, but I think it's correct.
Sadece benim teorim. Ama doğru olduğunu düşünüyorum.
My theory...
Teorim...
And still insists that my theory is wrong?
Hala fikrimin yanlış olduğunda ısrar ediyor musun?
My theory is incorrect and I will not be quieter.
Fikrim yanlış değil ve daha fazla sessiz kalmayacağım.
My theory is that by feeding salmon treated with DNA-5 could accelerate the evolution a more primitive fish, as the coelacanth, which was discovered in this area a few years ago a local marine biologist.
Benim fikrim, DNA-5 katkılı balıkların yenilmesi daha ilkel balığın evriminin hızlanacağıdır. Kolakant gibi,... birkaç yıl önce bu bölgede yerel bir deniz bilimcisi... tarafından keşfedilmişti.
My theory is that these creatures have the impulse mate with humans development of incredible evolution.
Fikrimce bu yaratıklar evrimin... inanılmaz gelişiminde insanlarla... çiftleşme dürtüsüne sahipler.
How do you like my theory?
Teorimi beğendin mi?
Still, I'd like to know if my theory is correct.
Öte yandan, teorimin doğru olup olmadığını da öğrenmek istiyorum.
In fact that was a major stumbling block to my theory.
İşin aslı bu teorinin karşılaştığı... en zorlu engeldi.
Here's my theory on the relationship between alcohol and genius.
Bir ilişkide, alkol ile deha arasındaki teorim şöyle.
But this makes it impossible to test my theory on state flowers.
Ama bu, eyalet çiçekleriyle ilgili olan teorimi denemeyi imkansız hâle getiriyor.
- Then maybe my theory is correct!
- Belki o zaman teorim doğrudur!
- My theory's not asinine.
- Teorim hiç de ahmakça değil.
This proves my theory.
Bu da teorimi kanıtlıyor.
According to my theory, you interfered with your parents first meeting.
Teorime göre, annenle babanın ilk karşılaşmalarını engellemiş oldun.
So, you want to hear my theory?
Teorimi dinlemek ister misin?
Had to do this to prove a point my theory, which I did.
Bir noktayı vurgulamak amacıyla bu oyunu sergilemem gerekiyordu ve ben bunu başardım.
To test my theory.
Teorimi test etmeye.
Confirms my theory in every respect.
Benim teorimi net bir biçimde destekliyor bu.
Now, my theory is... there's a southerly route is further to the east
Şimdi, fikrim... daha doğuda bir güney uçuş yolu var
My theory is that Simpson was under some strong obligation to Nobble or otherwise incapacitate this horse so that he would be unable to run in the Wessex Cup.
Teorim şu ki Simpson Nobble'a veya başka birine karşı güçlü bir yükümlülük altındaydı ki bu da atı güçsüz düşürecek böylece Wessex kupası için koşturamaz hâle gelecekti.
This is... my theory behind 731 Squadron.
İşte bu... benim teorim. 731. birliğin dayandığı temel unsurdur.
Another proof of my theory : An artist always has his eyes open.
Bu da teorimin bir başka kanıtı : Bir sanatçının gözleri daima açıktır.
Well, my theory, if you'll permit me, Mr. Holmes, is this.
Teorime göre - haddim olmayarak Bay Holmes - öyle.
Well, it certainly puts paid to my theory, anyway.
Benim teorimin çöpe gittiği kesin.
But in theory - my theory - it would be more than a marginal improvement.
Ama teoride - benim teorime göre - bu, ufak bir ilerlemeden fazlası olacaktır.
Read my theory on degenerate matter, did you?
Dejenerasyona uğramış madde teorimi okudun demek?
Hey, pal, it's not my theory.
- Dostum, bu benim teorim değil.
It's not my theory, Sam.
- Benim teorim değil, Sam.
Throughout my studies of death, there was still one theory I had neglected - the concept of life after death, where the deceased had left this realm and the physical form, but their souls had remained.
Ölüm üzerine araştırmalarım boyunca, hala göz ardı ettiğim bir teori vardı ölümden sonraki hayat konsepti. Merhumun bu fiziksel formu ve diyarı terk ettiği ama ruhunun yaşamaya devam ettiği, teori.
Suddenly, I remembered the theory of my friends'doctor - an observant and philosophical doctor whose work at the hospital put him in daily contact with unwed mothers, prostitutes, with all the shame and misery of women,
Aniden, arkadaşımın doktorunun tavsiyesini hatırladım - hastanede çalışan gözlemci ve felsefeci doktor.. hasta annelerle onu günlük temas içerisine sokmak, fahişeler, tüm utanç ve sefaletiyle, zavallı kadınlar, cebinde para ile..
My new theory...
Yeni teorim...
You can all kiss my ass, because I shouldn't do any work, according to your theory.
Sikime kadar yolun var,... çünkü senin teorine göre,... hiç çalışmamam gerekiyor.
My husband and I will have to get back to the Institute lab before we can formulate a theory.
Bir teori formüle etmeden önce, kocam ve ben.... enstitü laboratuvarına gitmeliyiz.
Gray, my friend is all theory. And green the golden tree of life.
Soluktur dostum, bütün kuramlar Ve yeşildir yaşamın altın ağacı.
Well, you're gonna have to do a little better than that, Mr. Monk, because you're in a science classroom now, and when you're in my classroom, if you have a theory, you'd better have some proof to back it up.
Bundan daha iyisini yapmanız gerekecek, Mr. Monk, çünkü şu an bir fen sınıfındasınız, ve benim sınıfımdayken, eğer bir teoriniz varsa, bunu destekleyecek kanıtınız da olsa iyi olur.
It vindicates my entire theory.
Teorimi doğruluyor. Tüm programı doğruluyor.
And I had this theory that it was my Aunt Ida's kissing that was doing it.
Öpmesi yüzünden olduğuna dair bir teorim var.
You want me to test my theory on your head?
Kafanda teorimi denememi ister misin?
It's not my theory.
Bu benim teorim değil.
I studied brain physiology and cognitive theory till it's coming out of my ears.
Kulaklarımdan taşana kadar, beyin fizyolojisi okudum.
That's my own theory, based on a Mexican food called the burrito.
Benim kendi teorim, Meksika yemeği olan dürümden ilham aldım.
Julie Cooper will you marry me oh my god! so in theory
- Sakın söyleme!
All theory, no practise. The story of my life.
Sadece teori, pratik yok işte hayatımın hikayesi!
But I thought in testing your theory, and I sent a copy of the Certificate of Marriage to my attorney.
Küçük teorini test edeyim dedim ve evlilik belgemizin kopyasını avukatıma gönderdim.
I've got a theory not too popular with my fellow doctors.
Doktorlarla araları pek iyi değildir.
So I just formed my own theory that you should never take advice from someone that doesn't know you intimately.
Sonra kendi teorimi oluşturdum... Asla cinsel hayatını bilmediğin... birinden nasihat alma.