Nast translate Turkish
43 parallel translation
I ended up out there at dark last night.
Oraya dün gece karanlık nastığında ulaştım.
It's called "the fashion industry" for a reason, and I blame Conde Nast and Revlon.
Buna "Moda endüstrisi" denmesinin bir nedeni var Conde Nast'ı ve Revlon'u suçlu buluyorum.
Barbara, don, this is Joe nast.
Barbara, Don, buda Joe Nast.
Joe : Joseph nast.
Joseph Nast.
Mr. Nast... may I call you "Joe"?
Bay Nast - - Size "Joe" diyebilir miyim?
All of Condé Nast, including "GQ", which has actual straight men.
GQ dahil bütün Conde Nast geliyor. Yani, eşcinsel olmayan erkekler. Biri bunun için beni öpmeli.
It was nasty with a capital "nast."
Çok kötü bir durumdu
Please never mention this conversation to anyone at Condé Nast.
Lütfen bu konuşmadan Condé Nast'deki hiç kimseye bahsetme.
I put Bob Nast and Kim, probably a mistake.
Bob Nast ve Kim'i görevlendirdim, muhtemelen hata yaptım.
Call Bob Nast.
Bob Nast'i ara.
My anonymous source Reginald has confirmed that Meade's new CFO, Connor Owens, met with Condé Nast for several hours this afternoon.
İsmini vermeyeceğim kaynağım Reginald. Meade'in yeni finans müdürü Connor Owens'ın bu öğleden sonra uzun süre Condé Nast'la görüştüğünü doğruladı.
Connor, I know all about your meetings at Condé Nast.
Connor, Condé Nast'ta yaptığın görüşmeleri biliyorum.
I really just wanna stick this up her ass. I'll be the one to say it.
De nast memty.
Um, well, I'll call Cond ¨ ¦ Nast and tablet hotels right away.
Hemen CondNast ve pansiyonları arıyorum.
We're gonna go get some grub at the blue ribbon, Courtesy of harold's conde nast expense account.
Condé Nast'in gider hesabından Blue Ribbon'da kendimize ziyafet çekeceğiz.
I can call one of my friends at Condé Nast.
Condà © Nast'taki arkadaşlarımdan birini arayabilirim.
When lily said condé nast, I figured
Lily işi bulduğunu söyledi, bunu yapmalıyım.
Uh, well, I e-mailed my Conde'Nast contact, Epperly, but I got an auto response saying she doesn't work there anymore, so I gotta...
Conde Nast'le tek bağlantım olan Epperly'e mail ettım. Ama otomatik mail geldi, artık orada çalışmıyormuş.
My only contact at Conde Nast has been replaced by a stapler stealer.
Conde Nast'e ulaşmamı sağlayacak tek kişi yerine zımba hırsızı geldi.
You know, you keep talking about Diane Nast this and Diane Nash that.
Her zaman Diane Nash şöyledir, Diane Nash böyledir diye konuşuyorsun.
I learned it while interning at Condé Nast.
Bunu, Condé Nast'ta staj yaparken öğrendim.
reddit catches the attention of the corporate magazine giant Conde Nast, who makes an offer to buy the company.
reddit, bir süre sonra kurumsal dergi devi Conde Nast'ın gözüne takılır. Siteyi satın almak isterler.
After he started working in San Francisco at Conde Nast, he comes into the office and they want to give him a computer with all this crap installed on it and say he can't install any new things on this computer,
Böylece Conde Nast'te çalışmak üzre San Fransisco'ya geldi. Ofise girdiğinde, içine bir sürü bok püsürün yüklendiği bir bilgisayar verirler. Üzerine başka bir şey yükleyemezsin derler, ki geliştiriciler için rezaletin bayrak tutanı bir durumdur.
They all hate working for Conde Nast, but Aaron is the only one who is not going to take it.
Hepsi böyle hissediyordu, ama Aaron katlanmayan tek kişi oldu.
Plus servicing my non-Condé Nast clients.
Ayrıca dergi dışındaki müşterilerime de hizmet veriyorum.
- That's nast..
- Bu...
I have a big meeting with Condé Nast and I have this look that makes me feel like Diane Sawyer.
Condé Nast ile büyük bir görüşmem var. Belli bir şekilde giyinince kendimi Diane Sawyer gibi hissediyorum.
I mean, now I have something concrete to talk about at my Condé Nast meeting, and she mentioned publishing excerpts in Vanity Fair, which would be amazing.
Condé Nast toplantımda konuşacak somut bir şeyim oldu. Ayrıca Vanity Fair'de parçalar yayınlamaktan söz etti, muhteşem olur.
My Condé Nast meeting is in two days and I have to find that outfit.
Condé Nast toplantım iki gün sonra. O elbiseyi bulmalıyım.
My Condé Nast meeting got pushed again.
Condé Nast görüşmem yine ertelendi.
Oh, Condé Nast. Just got the message.
Condé Nast'ten mesaj geldi.
- I know I'm not their highest priority, but Condé Nast asked for this meeting.
- Öncelikleri ben değilim, biliyorum. Ama görüşmeyi kendileri istemişti.
Condé Nast?
Condé Nast mi?
What about Condé Nast?
Condé Nast meselesi ne?
- To Condé Nast?
- Condé Nast'i mi?
And Condé Nast? The offer stands.
Condé Nast için teklifim hâlâ geçerli.
They suck you into the Condé Nast universe yet?
Seni Condé Nast evrenine çekebildiler mi?
Would your father still be willing to put in a good word for me at Condé Nast?
Baban benim için Condé Nast'le konuşmaya hâlâ gönüllü müdür? - Tabii ki.
- Oh, my God, you're at Condé Nast.
- Tanrım, Condé Nast'e girmişsin.
This is why Condé Nast will not follow up with me.
Condé Nast bu yüzden beni aramıyor.
Now, I have a very strong relationship with Condé Nast.
Nihayet katıldığım bir fikir çıktı.
- I think there may be interest in a sale.
Condé Nast'la çok güçlü ilişkilerim var.
Eh? Peter, one.
De nast memty.