English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nearly

Nearly translate Turkish

11,961 parallel translation
The size of the circular pits is nearly identical.
Dairesel çukurların boyutu neredeyse aynı.
It's nearly done.
Neredeyse bitti.
He was drunk nearly every day.
Neredeyse her gün sarhoştu.
Nearly there, nearly there...
Neredeyse girdi, neredeyse...
I nearly had a stroke... What did you tell them?
- Kalp krizi geçiriyordum neredeyse.
♪ Then nearly 14 billion years ago expansion started...
Ardindan, 14 milyar yil önce Genisleme basladi.
♪ Then nearly 14 billion years ago expansion started...
Ardından, 14 milyar yıl önce Genişleme başladı.
Where I was once nearly burned alive?
Bir defasında neredeyse diri diri yandığım yer mi?
For God's sake, you nearly drowned me.
Allah aşkına az daha beni boğuyordun!
You nearly killed your own daughter, you know that?
- Az daha kızını öldürüyordun biliyor musun?
That wasn't nearly enough.
Dişimin kovuğuna yetmedi bu.
All right, then he's better off than my guy upstairs, and the ward is nearly overrun with fungus.
- Durumu yukarıdaki hastamdan daha iyi ve koğuş neredeyse mantarla dolu.
Toxin's nearly at the door.
Zehir neredeyse kapıda.
Don't you kind of wish you'd had one back when Leslie betrayed you and nearly beat you to death?
Leslie sana ihanet edip öldüresiye dövdüğü zaman senin belinde de bir tane silah olsun istemez miydin?
It nearly blew. It was a short circuit.
Patlayabilirmiş, kısa devre vardı.
I beat a former acquaintance nearly to death.
Eski bir tanıdığımı öldüresiye dövdüm.
That would be nearly impossible without threatening Paige's life.
Paige'in hayatını tehlikeye atmadan bunu yapmak imkânsıza yakın olurdu.
A serial killer has been targeting Las Vegas for nearly two decades, and nobody knows it.
Bir seri katil iki yıldır Las Vegas'ta aktif ve kimsenin bundan haberi yok.
In the last gang war, nearly 40 people were killed.
Son çete savaşında neredeyse 40 kişi öldürüldü.
When Madaky and Ali meet, they'll converse in a nearly extinct Koisan language.
Madaky ve Ali buluştuğunda, neredeyse yok olmuş Koisan dilinde konuşacaklar.
Nearly cost her her life.
Neredeyse hayatına mal oluyordu.
- Nearly done?
- Bitiyor mu?
I nearly didn't, actually.
Neredeyse gelemiyordum.
♪ Then nearly 14 billion years ago expansion started...
Ardından, 14 milyar yıl önce Genişleme başladı. Derken...
I nearly forgot to toast your first fire.
Neredeyse ilk yangınının şerefine içmeyi unutuyordum.
His last square meal was nearly a year ago.
Son doyurucu yemeğini neredeyse bir yıl önceydi.
To have any chance of surviving their journey, they must nearly double their weight in just two weeks.
Yolculuklarını sürdürebilmeleri için iki hafta içinde ağırlıklarını takriben ikiye katlamak zorundalar.
To support them she must kill something large, like a gazelle, nearly every day.
Onları doyurmak için ceylan gibi büyük bir şey avlaması gerek hemen hemen her gün.
Nearly half a million come back here each year to raise their young.
Her yıl yaklaşık yarım milyon albatros yavrularını büyütmek için buraya geliyor.
Mr Scrooge sir, it is nearly time.
- Bay Scrooge efendim, zaman neredeyse geldi.
Is it nearly finished?
Hazır mı?
Nearly.
Neredeyse.
Nearly half of the world's land surface is covered by desert or grassland.
Dünyadaki kara yüzeyinin neredeyse yarısı çöl ya da otlakla kaplıdır.
This cheetah hunt may have been successful, but nearly 60 % of hunts end in failure.
Çitanın bu avı başarılı olmuş olabilir ama avların yaklaşık % 60'ı başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Wild dogs rely on extraordinary stamina and keeping up with their marathon hunts is nearly impossible.
Vahşi köpekler olağanüstü dayanıklılıklarına bel bağlarlar ve uzun mesafeli av koşularına ayak uydurmak neredeyse imkansız.
You're nearly there.
Çok az kaldı.
These bears rely on the salmon run for nearly 90 % of their year's food.
Bu ayıların yıllık yiyeceklerinin yaklaşık % 90'ı bu somon sürüsüne dayalı.
Nearly half of the world's land surface is covered by grasslands and deserts and none are richer than the plains of Africa.
Dünyanın kara yüzeyinin yarısı otlaklar ve çöllerle kaplıdır ve hiçbiri Afrika'daki düzlükler kadar zengin değildir.
The human population here has nearly tripled in the last 20 years and the conflict has now reached crisis point.
Buradaki insan nüfusu son 20 yılda neredeyse üçe katlandı ve çatışma durumu kriz boyutuna ulaştı.
To stock up on fish and squid, they hold their breath for up to 20 minutes and dive to nearly 600 metres... deeper than any other bird.
Balık ve kalamar depolamak için, nefeslerini 20 dakikaya kadar tutarak diğer kuşlardan daha derine, yaklaşık 600 metreye kadar dalıyorlar.
You're nearly there.
Nerdeyse vardığında.
I held my breath for nearly 58 seconds.
Nefesimi neredeyse 58 saniye tutuyorum.
- Nearly almost a year.
- Yaklaşık bir yıldır.
I love it very nearly as much as proving people wrong.
Neredeyse insanları haksız çıkarmak kadar seviyorum.
Come on, nearly there.
Hadi, Neafly orada.
Nearly there now!
Neredeyse vardın!
Nearly there.
Az kaldı.
It's nearly 7 : 00.
Saat neredeyse 7 : 00.
We've nearly completed the voyage from Earth to your new home, the colony world of Homestead II.
Dünya'dan yeni evine olan yolculuğumuzu neredeyse tamamladık Koloni Dünyası Homestead 2.
They say he inherited nearly £ 100,000.
Diyorlar ki, tam 100,000 poundluk bir mirasa konmuş.
I left nearly a century ago.
Sizi terk edeli neredeyse bir yüzyıl oluyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]