No offence translate Turkish
701 parallel translation
- No offence, Doc. - No.
.Üstüne alınma ahbap.
No offence.
Alınma.
Please, I mean no offence, but you in England took five years.
Lütfen, amacım sizi kızdırmak değil ama, siz İngiltere'de beş yılımızı aldınız.
- No offence.
- Alınmak yok.
- There's no offence. Yes, by St Patrick, but there is, Horatio! And much offence, too!
Olmaz olur mu, var Horatio, hem de nasıl!
No offence, little man. With hunchbacks and midgets, I always rub the back for luck.
Lütfen alınma ufaklık... ama şans için hep kamburların ve cücelerin sırtını sıvazlarım.
No offence, Rufe.
Alınma, Rufe.
Nathan, nothing personal and no offence, but, weight for age, all dolls are the same.
Nathan, kişisel alma, alınma ama detayları bir yana koyarsak, bütün kadınlar aynıdır.
No offence, ma'am.
Alınmadınız ya, hanımefendi.
Countess, no offence, but there was 25 liras here.
Kontesim, kızmayın ama bunun içinde 25 lira vardı.
- No offence, ma'am.
- Alınmayın hanımefendi.
Don't think you can run off and leave me holding the bag. No offence, Annie.
Sakın buradan çekip gidebileceğini ve bu saçmalığı tek başıma üstleneceğimi düşünme.
- No offence. - What did they get you for? - Oh, I wouldn't say they got me.
- Neyle suçlanıyorsun?
No offence, But you don't want us to be in your situation, do you.
Başımıza iş açmak istemezsin.
No offence, princess, but the way I look at it is women gets old and fat but money always stays the same.
DarıIma, prenses, ama benim bakışım kadın yaşIanır ve şişmanlar ama para her zaman aynı kalır.
No offence, sir.
Alınmayın, efendim.
No offence, I was feeling the balance.
Bağışlayın. Ağırlıklarına bakıyordum.
No offence meant, could we see the paper that transferred the ranch?
Kusura bakmazsanız, çiftliğin devir-teslim evraklarını görebilir miyiz?
No offence.
Gücenmece yok.
No offence, Adam.
Darılmak yok Adam.
No offence, but it seems to me you might have run some pretty fast tracks.
Kusura bakmayın ama çok hızlı yaşamış gibisiniz.
No offence.
- Alınmak yok.
Oh... no offence, no offence.
Oh... sorun değil, sorun değil.
Teach him our laws carefully so he commits no sacrilege, no offence against the people or the creators.
Ona kanunlarımızı öğret, bir dini saygısızlıkta bulunmasın, halka veya yaratıcılara da hakaret etmesin.
Good bye Zika, good luck! No offence, comrade poet.
Naber, güzelim, ne de güzeldin.
I meant no offence, Mr Rumson, and I appreciate you saving my life and all.
Gücendirmek istemem, Bay Rumson hayatımı kurtardığın için minnettarım ama,
No offence, Mr. Crich.
Özür dilerim Bay Crich.
The foolishness of my century had me apologising where no offence was given.
Kendi asrımın aptallığı yüzünden gereksiz yere özür diledim.
No offence intended, but you don't have the look of murder in your eye.
Gücenme ama sende pek katiI baks yok.
No offences, I'm sure. No offence.
Tamam, özre gerek yok.
One I most have and no offence I know on a day like this.
Böyle bir günde yanlış anlamazsan seni öpmek istiyorum.
No offence, sir.
Kötü bir niyetim yoktu.
- No offence. In a car I'm nervous when I'm not driving.
Alınmayın ama ben arabada da rahatsız olurum.
No offence, but I gotta be in Frisco at three tomorrow.
İmkanı yok. Yarın üçte San Fransisco'da olmalıyım.
No offence.
Darılmayın.
No-one is condemning you, and you have committed no offence.
Kimse suçlamıyor seni, bir suç da işlemedin zaten.
No offence, mister.
Gücenmeyin bayım.
No offence, but Ed Collins was our co-driver and he's tough to replace.
Kırılma ama eski muavinimiz Ed Collins yeri doldurulması zor biri.
You're a lovely girl. No offence meant
Güzel bir kızın var.
No offence taken
Sakın alınma. Alınmadım.
Trap shooting's a different thing no offence to your second deceased husband.
Trap nişancılığı farklıdır. Gerçi ikinci... Merhum.
No offence but... I'd prefer to use just my own wings on this manoeuvre.
Kusura bakmayın ama bu işte sadece kendi birliklerimi kullanmayı tercih ederim.
And no offence to druggies.
Ve uyuşturucu bağımlılarına da.
I had no reason to believe my invitation would give offence to Shanghai Lily.
Davetimin, Şanghay Zambağı'nı gücendireceği hiç aklıma gelmezdi.
I meant no personal offence, señor.
- Bu kişisel değil, Sinyor Seguin.
I had no idea what her offence was, but I knew when Untersturmführer Grabner came in person to claim his victim nothing on earth could save her
Suçunun ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu ama Teğmen Grabner bizzat kurbanını almaya geldiğinde yeryüzündeki hiçbir şeyin onu kurtaramayacağını biliyordum.
But into prison registry are not entered neither the name of Peyrac no the offence.
Ve kayıt defterinde Peyrac'ın ne adı nede kefaleti yazmıyor.
- No offence.
- Gücenme yok.
No offence, my darling Diana.
Üzerine alınma sevgili Diana'm.
No, offence, miss, but you're confusing me with someone else.
Üzerinize alınmayın ama, beni başka biriyle karıştırıyorsunuz.
Your words carry no weight You don't let me arrest him That's a serious offence
Senin hiç bir ağırlığın yok eğer karşı çıkarsan... suç işlersin!