Observer translate Turkish
724 parallel translation
Well, aren't we the observer?
Ne gözmüş ama!
You have a reputation of being a true observer of life, Ashenden.
Hayatın ciddi bir gözlemcisi olmak igibi bir alışkanlığın var, Ashenden.
- Dr. Lee will act as medical observer.
- Dr. Lee tïbbi gözlemci olacak.
Yes, you were saying you had a job at The Observer, but you didn't say what it was.
Evet, "The Observer" gazetesinde olduğunuzu söylediniz ama işi söylemediniz.
You see, I used to go around the different newsstands and I'd ask for a paper if the guy'd hand me The Observer, that was okay.
Gazete bayilerini dolaşıyordum ve gazete istiyordum. ... bana "The Observer" i uzatırsa, mesele yok.
Oh, you were sort of an Observer missionary?
Desenize bir Observer rahibi olmuşsunuz?
You see, if the guy handed me The Observer, I'd slug him for The Post. If he hands me The Post, I'd slug him for The Observer. It was very simple.
Herif bana "The Observer" i uzatırsa, "The Post" hesabına yumrukluyordum "The Post" u uzatırsa, "The Observer" hesabına yumrukluyordum.
I slugged a guy for handing me The Observer.
"The Observer" uzatan adamı dövmüştüm.
The Observer is already hinting he killed your son.
"The Observer" oğlunuzu onun öldürdüğünü şimdiden ima ediyor.
But with me and The Observer you're a cinch.
Ama yanınızda ben ve "The Observer" olursak seçim garantidir.
There's a lot of pressure on this case, especially from The Observer. And I can't just sit here and...
Bu olayda bir sürü baskı yapılıyor, özellikle "The Observer" vasıtasıyla ben de burada oturup...
- See The Observer, Paul? - Yeah.
- The Observer'i gördün mü Paul?
The Observer's already talking about a secret witness.
- The Observer gizli bir tanık varmış diyor.
Matthews, the publisher of The Observer, is outside.
- Matthews, The Observer'in yayıncısı dışarıda...
You don't think The Observer's printing a lot of wind, do you?
The Observer'in palavra şeyler bastığını mı sanıyorsun?
Today's Observer practically said he killed him.
Bugünkü "Observer" neredeyse o öldürdü diye yazacakmış.
Hey, find out if a guy named Matthews, who owns The Observer has a place in the country, will you?
Observer'in sahibi Matthews'un şehir dışında evi var mı? Öğrenebilir misin?
Nick owns the mortgage on The Observer and he has to do what Nick says.
Nick "The Observer" e ipotek koydurmuş ; onun söyledikleri yapmak zorunda.
You can just picture it in black ink all over The Observer. Opal Madvig accuses brother of murder.
Yarın gazetedeki büyük manşetleri görür gibiyim "Opal Madvig ağabeyini cinayetle suçluyor."
Here's the funniest angle of it all. Soon as Nick frames Paul Madvig, he'll let The Observer go bankrupt. You see, he doesn't want to be a publisher.
En tuhafı da şu Paul Madvig'e attığı iftiradan sonra Nick "The Observer" in iflâsını isteyecek.
He's through as soon as The Observer comes out in the morning.
Sabaha gazete çıkar çıkmaz onun işi bitti demektir.
Listen, The Observer is loaded with dynamite for the morning.
Yarınki gazete dinamit gibi bir haber var.
What can that over stuffed pelican question me about now we got The Observer shut up?
O şişko pelikan neremi sorgulayacak mış? - Observer Gazetesini de susturduk ya?
- No? - I came here as an objective observer.
- Tarafsız gözlemci sıfatıyla gelmiştim.
Probably got an observer up on one of those ridges.
Muhtemelen o tepelerden birinde gözcüleri var.
The weather observer has something.
Hava gözlemden önemli bir bilgi var efendim.
He is a great observer, and he looks quite through the deeds of men.
İçyüzünü araştırıyor insan işlerinin.
I am a keen observer.
Mükemmel bir gözlemciyimdir.
As the foremost authority on the sea and its mysteries, you can be an excellent observer.
Deniz konusunda önde gelen kişilerden biri olarak, muhteşem bir gözlemci olursunuz.
- A trained observer has to go.
- Eğitimli bir gözlemci gitmeli.
You're such a great observer.
Sen çok iyi bir gözlemcisin.
Observer, prepare a view of the second quadrant, please.
Gözlemci, ikinci çeyrekliği göster lütfen.
Observer, a closer view.
Gözlemci, daha yakın görüntü.
I went along as an observer.
Gözlemci olarak gittim.
Frankly, I'm a neutral observer for the United Nations.
Açıkçası Birleşmiş Milletler adına çalışan tarafsız bir gözlemciyim.
I'm merely what the United Nations would call an observer.
Ben sadece, Birleşmiş Milletler gözlemcisi rolündeyim.
We ask that Dr. Harcourt be allowed to sit at our table as an observer.
İzninizle Dr. Harcourt'un masamızda gözlemci olarak oturmasını talep ediyoruz.
- As an observer, do you remember this?
- Bir gözlemci olarak, bunu hatırlıyor musunuz?
Hmm, sergeant observer ha?
Hmm, demek keşif çavuşuydun.
I mean, what was your professional opinion? As an observer.
Yani profesyonel bir gözlemci olarak.
- Oh. The Observer. - Oh.
The Observer.
Over. Observer to Sheriff Johnson.
Gözcüden Şerif Johnson'a.
Two small paragraphs down the page in the West London Observer.
West London Observer'da iki küçük paragraf geçtiler.
The observer.
Gözcü.
As I said, Otto, the observer made a move for his gun, so Stachel shot him down.
Söylediğim gibi Otto, gözcü silahına davrandı ; Stachel'de onu vurdu.
The observer was blinded.
Gözcünün silahı arızalıymış.
As overseas observer, I was expecting more
Deniz aşırı bir gözlemci olarak, fazlasını bekliyordum.
Perhaps the observer of this spectacle is simply me?
Maalesef bu şölenin tek katılımcısı sadece benim.
I'm just an observer, captain, not an umpire.
Ben hakem değil gözlemciyim.
To an observer this looks like a scout camp rather than real war.
Bir gözlemci için bu, gerçek bir savaştan ziyade izci kampı gibi.
Funny, your being his observer.
Gözlemcisi olduğunu düşünürsek bu çok garip bir şey.