On board translate Turkish
8,098 parallel translation
Anything to get your publisher on board so there would be cause for celebration tonight and a reason to say to me, " Thank you.
Yayıncıdan alacağın herhangi bir cevapla bu gece kutlama yapmak ve bana " Teşekkürler. Şapkanı al.
Royalle's lawyer has the ear of someone on the Federal Powers Detention Board.
Royalle'in avukatının Federal Güçlüleri Engelleme Kurumu'nda köstebeği var.
Right, welcome on board.
Aramıza hoş geldin.
Get on board with finding Tucker, or I'll put someone in charge who will.
Tucker'ı bulun, yoksa bulacak birini getirtirim. Sam?
Either get on board with finding Moore, or get out.
Ya Moore'un peşine düş, ya da yolumdan çekil.
I think I should go spend some quality time on board, far, far away from here.
Bu yerden biraz uzaklaşıp teknemde güzel bir vakit geçirmek istiyorum.
I'm on board for that.
- Katılıyorum.
Just get on board, Terry.
Geri alamam. Alış artık, Terry.
And that your family's on board with the idea.
Ailenin de bu fikri desteklediğinden emin ol.
This is everyone on board.
Herkes bu kadar.
On board the only petrol-powered vehicle in the race..... I'd discovered the solution to my problems, as ever, was more power.
Yarıştaki tek petrolle çalışan araçta..... problemlerimin çözümünü keşfettim. Her zamanki gibi, daha fazla güçle.
It has three gyroscopes on board, like you get on a fighter jet, and they're busy monitoring everything that's going on.
Dahili jiroskopa * sahip. Tıpkı savaş uçaklarındaki gibi. Bunlar olan biteni sürekli izliyorlar.
There may be a potential threat on board the ship.
Geminin güvertesinde potansiyel bir tehdit olabilir.
I think it'd be a bad idea to dock at the space station with a dead body on board.
Uzay istasyonunda iskeleye inince güvertede bir cesedin olması hiç hoş gözükmez.
I've got some unfinished business with someone on board.
O gemideki bir kişiyle yarım kalmış bir işim var.
The train in front of us has a pregnant woman on board, and she's giving birth.
Önümüzdeki trende hamile bir kadın var ve şu anda doğum yapıyor.
Do you have one Claybourne Mitchell on board?
Gemide Claybourne Mitchell adında biri var mı?
someone takes all of us out of commission so they can steal the ship and whatever else is on board.
Birisi görevimizi askıya aldı. Böylece gemiyi çalabilecek ve güverteye istediği adamları koyabilecekti.
I woke up from stasis on board a ship with no memory of how I got there or who I was.
Geminin birinde kapsülün içinde nereden geldiğimi ya da kim olduğumu bilmeyerek gözlerimi açtım.
The exact death-toll is as yet unknown, but it's estimated as many as ten thousand people were on board when the station was bombed.
Ölü sayısı tam olarak öğrenilemezken, bombalama sırasında istasyonda yaklaşık on bin insan bulunduğu bildiriliyor.
Even he's on board.
O bile geldi.
All I know is I assumed an identity to get on board this ship.
Tek bildiğim bu gemiye binebilmek için bu kimliği kullandığım.
On board the ship?
- Gemide mi?
Is Four on board?
- Dört gemide mi?
Can't help but wonder what kind of person we brought back on board with us.
Gemiye getirdiğimizin nasıl biri olduğunu düşünmeden edemiyorum.
I hear we've got some new guests on board.
Gemide yeni misafirlerimiz olduğunu duydum.
It's a little hard to explain what you're doing on board this ship, that's all.
Gemide ne işin olduğunu onlara açıklamak zor bir şey.
You know, when you guys first came on board, I didn't like you much.
Bilirsiniz, ilk gemiye geldiğinizde sizi sevmemiştim.
Now I know you got the device in a vault somewhere on board, so why don't you give me the code and this'll all be over.
Aygıtı bu gemideki bir kasada sakladığınızı biliyorum. Bu yüzden neden bana şifreyi söylemiyorsun da bu iş bitmiyor?
Done, and we can stop staying "quasi" if we're both on board with the manager thing.
Ayrıca eğer ikimiz de müdürlük işindeysek artık "yardımcı" demeyi kesebilirim.
Unless you're traveling internationally and don't report it, carrying cash on board a plane isn't a crime.
Uluslararası yolculuk yapmadığın sürece uçakla yüklü nakit para taşımak bir suç değil.
The chief of police is on our board of directors.
Emniyet müdürü bizim yönetim kurulunda.
You support charitable causes, you sit on the board of numerous esteemed organizations, including Radnor University.
Yardımseverlik işlerini destekliyorsunuz. İçinde Radnor Üniversitesi'nin de olduğu birçok... -... saygın organizasyonun yönetim kurulundasınız.
Her trip, your position on the school's board and her helping getting your son into that preschool.
Onun seyahati, sizin okul yönetimindeki pozisyonunuz ve sizin oğlunuzun anaokuluna kabulü için yardım etmesi.
Well, I wrote a letter to the admission's board hoping that it would land on her desk.
Kabul ofisine mektubumu yazarken onun okumasını umarak göndermiştim.
They were on the board of directors at the O.G. Grill.
O.G. lokantasında yönetim kurulundalarmış.
I, I put on this board
Tahtayı açtım.
So many flakes on the message board, you never know, but you're here now.
Herkese güven olmuyor ama şimdi buradasın.
If there's another player on the board, I need to know.
Bu olayın için başka biri daha varsa, bunu bilmem gerek.
Somebody's on the other side of the board.
Tahtanın diğer tarafında birisi var.
But I think he was hired by the board or someone ON the board.
Ama bence o adam, yönetim kurulu tarafından veya oradaki biri tarafından tutuldu.
If you lose your seat on the board, does your wife
Sen kuruldaki kendi koltuğunu kaybetsen bile...
With an additional two million holding deal on her board seat.
- Evet. Kuruldaki koltuğu için iki milyon dolar daha verdikten sonra.
I take it you're not on the board of directors.
Anladigim kadariyla yönetimden degilsiniz.
♪ It beckons me ♪ I'm gonna go, uh, board up the front door.
Ben gidip ön kapıyı kilitleyeyim.
A few pieces to arrange on the board before the checkmate.
Şah mat yapmadan önce tahtada ayarlanması gereken birkaç şey var.
There will be a review board hearing on this.
Bunun için bir inceleme kurulu toplanacak.
Now you're safe on board our ship.
Şimdiyse gemimizde güvendesin.
You have just notified that person of a product that I've had in R D for years, and now they can trade information for a seat on the board of my biggest competitor.
O kişiyi şu an yıllardır ar-gesi yapılan bir proje hakkında bilgilendirmiş oldun ve şimdi bu bilgiyi en büyük rakibimin yönetim kurulunda bir koltuk için takas edebilirler.
You cannot call board members employees based on them having access to an expense account.
Yönetim kurulu üyelerine masraf hesabına erişimlerinden ötürü normal çalışan diyemezsin.
I'm on his board.
Patronum olur kendisi.