On earth translate Turkish
15,364 parallel translation
Now, here I am now, God's voice on earth, and still, still, barely a drip.
Şu an, Tanrı'nın dünyadaki sesi olmuşum hâlâ ama hâlâ bir damla ya var ya yok.
I still can't believe this thing is here on Earth.
Ben hâlâ bu şeyin dünyada olduğuna inanamıyorum
Time Master Druce, how on earth did you find me?
Zaman Efendisi Druce, beni nasıl buldunuz?
What on earth are you doing?
Ne yaptığını sanıyorsun sen?
Angels on earth is what we like to call them.
Tek kelimeyle melek gibidirler.
Thy will be spited, on earth as it is in hell.
Cehennemde olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin olsun.
I'll tell you, about two years ago... this is on Earth-2, now.
Anlatayım, yaklaşık 2 yıl önce Dünya-2'deydi.
Why on earth would you go see her?
Nereden esti de onu görmeye gittin?
Oliver, you're the last person on earth to lecture someone about lying to the people they love.
Oliver, yeryüzünde son kişi ediyoruz Yalan hakkında birisi ders için Insanlara sevdikleri.
Even if you could regain control of Rubicon, there'd be no place on earth that is safe.
Rubicon'un kontrolünü tekrar kazansan bile dünyada güvenli bir yer kalmadı.
If there's no place left on earth that's safe... Let it all burn.
Dünyada güvenli bir yer kalmadıysa hepsi yansın işte.
The Red Forest, a temporal hell on Earth.
Kızıl Orman, Dünya üzerinde zamanla büyüyen bir cehennem olacak. Şimdi ne yapacağız?
Hell on earth?
Dünya üzerinde cehennem mi?
It was like hell on earth.
Dünyadaki cehennem gibiydi.
Any prison on Earth's better than this one, Professor.
Dünyadaki tüm hapishaneler bu yerden iyidir profesör.
What on earth?
Ne oluyor be?
Why on earth would Mommy be scared?
Dünya üzerinde annenin korkacağı bir şey olabilir mi?
But that didn't keep her from becoming... the most attractive and desired woman on earth.
Yine de dünyanın en çekici ve arzulanan kadını oldu.
Your beds, your tunics, your underpants, all those wonderful monasteries you have in the most wonderful, loveliest places on earth.
Her şeyi. Yataklarınızı, cübbelerinizi, iç çamaşırlarınızı,.. ... dünyanın en nadide ve güzel yerlerindeki o şahane manastırlarınızı.
Time doesn't exist there the way it does on Earth.
Orada zaman dünyadaki gibi işlemiyor.
I used to think the most beautiful thing on Earth was fire.
Eskiden dünyadaki en güzel şeyin ateş olduğunu düşünürdüm.
These people are the most devoted of God's creatures on Earth.
Bu insanlar Tanrı'nın yarattığı dünyanın en sadık canlılarıydılar.
But then the man died, and for 2,000 years, lots and lots of people on Earth have believed that someday he's going to come back to save us.
Ama sonra ölmüş ve 2 bin yıl boyunca dünya üzerindeki bir çok insan bir gün geri gelip bizi kurtaracağına inanmış.
That thing can access every single bit of digital data that we had on Earth up until the moment of the Arrival.
Bu şey dünya üzerinde işgale kadar var olan tüm dijital verilere ulaşabiliyor.
And somewhere there's a movie that plays on Earth about two kids who steal a car.
Ayrıca bir yerlerde, dünya üzerinde bir araba çalan iki çocuk hakkında çekilmiş bir filmi izliyorlar.
Marcel, if you take that, you will be the last thing on earth that can kill a Mikaelson.
Marcel.. .. o şeyi içersen, dünyada Mikaelson öldürebilen.. .. tek kişi olacaksın.
What on earth!
Neler yaşıyorsun!
Later, the Spanish flu infected more than half the people on Earth and killed 75 million before we were able to recover.
Daha sonra, İspanyol gribi dünya nüfusunun yarısını etkiledi tedavi bulunmadan önce 75 milyon insanın ölümüne sebep oldu.
This final errand will be the catalyzing event precipitating a new era on Earth, akin to the meteor that felled the dinosaurs and ushered in the Ice Age.
Bu son iş dünyada yeni bir çağın başladığının habercisi olacak. Tıpkı düşen meteorların dinozorların sonunu getirip, buzul çağına yol açması gibi.
Thy kingdom come, Your will be done on Earth as it is in heaven.
Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin olsun.
- What on earth does that say, I wonder?
- Acaba ne yazıyor, merak ediyorum?
Hell on Earth.
Dünya cehenneme döndü.
You shall remain right here, on Earth, amongst the creatures you so despise, as one of them.
Dünyada iğrendiğin varlıklarla beraber onlardan biriymiş gibi yaşayacaksın.
The emotion-charged gong show of a child of divorce who may or may not have broken a deal with his dad by allowing his mum to stay on Earth. Mm.
Duygularına sahip çıkamayan çocuk annesinin dünyada kalmasına izin vererek babasıyla olan anlaşmasını bozmuş olabilir.
You think letting Mom stay here on earth doesn't affect us all?
Annemizin dünyada kalmasına izin vererek bizi işlerin düzeleceğini mi sanıyorsun? Niye?
So I cast myself in the desert... knowing that I had no time left on this earth.
Bu dünyada daha fazla vaktim kalmadığına inanarak kendimi çöllere vurdum.
And yours on this filthy earth?
Peki ya senin bu kokuşmuş dünyadaki varlığın?
Her flesh may be dead, but her spirit, whether on this earth or beneath it, still exists.
Bedeni ölü olabilir, ama ruhu bu dünyada da olsa altında da olsa hep var olacak.
Would you make me the happiest man on the face of the Earth?
Beni bu dünya üzerindeki en mutlu adam yapar mısın?
Before you give up on Andy, just make sure he sees what I do- - a man who'd go to the ends of the Earth for the ones he loves.
Andy'den vazgeçmeden önce onun benim sende gördüğüm şeyi görmesini sağla sevdikleri uğruna her şeyi yapabilecek kapasitede birini.
What on God's green Earth happened here?
Burada neler olmuş böyle?
Once I connect the wires, I can hack the controls on the module - and finally pilot us back to Earth.
Kabloları bağladığım zaman Modülün kontrollerine sızıp bizi dünyaya geri götürebilirim.
See, that's incredible to me- - the commitment to keeping family on tribal ground so that every life cycle begins and ends on the same sacred earth.
Bana inanılmaz geliyor bu işte. Tüm hayatların aynı kutsal toprakta başlayıp son bulması için tüm aileyi, kabile toprağında tutmaya olan bağlılıkları.
There's no Jay Garrick on this Earth.
Bu Dünya'da Jay Garrick diye biri yokmuş.
But... you don't have a doppelganger on this Earth.
Ama bu Dünya'da bir görsel ikizin yokmuş.
Well, just like you, I thought that if I could find my doppelganger on this Earth,
Tıpkı senin gibi, ben de bu Dünya'daki görsel ikizimi bulmayı denedim.
- So we can read it on Google Earth!
- Sonra Google Earth'ten bakarız!
As hard as that trampled on, dried old earth that we grew up on.
Ayaklarımız altında çiğnediğimiz üstünde büyüdüğümüz kuru, eski toprak kadar serttik.
Nothing but the clothes on our back, desire we had no idea how to control and a father hell-bent on erasing us from the earth.
Başka bir şey ama sırtında elbise, Arzu nasıl denetlemek için hiçbir fikri yoktu. Ve toprak bizi silme bir baba cehennem bükük.
Not gonna spend my last moments on this beautiful earth trying to reach the heart of a man who don't got one.
Güzelim dünyadaki son anlarımı kalpsiz bir adamın kalbine hitap etmeye çalışarak geçirmeyeceğim.
My mother would just be touched at how you're handling her son, who she loved more than anything on this earth.
Annem, dünyada her şeyden çok sevdiği oğluna davranış şekline hayran kalırdı. Öyle mi?
on earth as it is in heaven 57
earth 546
earthquake 92
earthlings 24
earthquakes 51
earther 18
earthman 24
earth to earth 45
earth 546
earthquake 92
earthlings 24
earthquakes 51
earther 18
earthman 24
earth to earth 45