Oppose translate Turkish
770 parallel translation
If you oppose the capture of a witch, you must be a witch yourself.
Eğer bir cadının yakalanmasına karşıysanız, sizin de bir cadı olduğunuz düşünülürdü.
Now when I appear before them as the kindly Anton, no one will oppose me.
Şimdi onların huzuruna saygın Anton olarak çıktığımda kimse bana karşı çıkmayacak.
"My parents oppose this marriage and threaten to disown me, so I've decided to end it all."
"Ailem bu evliliğe karşı ve beni evlatlıktan reddetmekle tehdit ediyorlar ben de buna bir son vermeye kararlıyım".
Entrenched and protected the crime combine strikes swiftly at those who oppose it.
Korunan suç karteli, ona karşı çıkanlara darbe vuruyor.
All my friends have told me that it was insane for a single person to oppose the immense machinery of the law the glory of the army and the power of the state.
Bütün arkadaşlarım bana, kanunların muazzam sistemine ihtişamlı orduya, ve devletin gücüne tek bir kişinin karşı koymasının delilik olduğunu söylediler.
Your cousin, Mr. Vincent Ullswater, had the effrontery to oppose our marriage.
Kuzenin Vincent Ullswater evliliğimize karşı çıkmıştı.
No nation would dare oppose you.
Hiçbir ülke size karşı koyamayacak.
Dear, it breaks my heart for you. But what you have to oppose now is the history of your own selfless and perfect motherhood.
Sevgilim, çok üzgünüm ama fedakâr ve mükemmel analık geçmişine karşı çıkmak zorundasın.
Naturally, we will oppose any move to adopt this boy.
Doğal olarak çocuğun evlatlık verilmesine itiraz edeceğiz.
That'll teach them not to oppose the orders of the Third Reich.
Bu onlara Nazi hükümetinin emrine karşı gelmemeyi öğretir.
We shall need a strong and undivided State if we are going to crush those who oppose the unity of the Russian land.
Güçlü ve bölünmemiş bir devlete ihtiyaç duyacağız. Eğer Rus topraklarının birliğine karşı çıkanları ezeceksek.
We must oppose his military campaigns, refuse the money for the war in the Baltic provinces.
Askeri mücadelesine karşı çıkmalıyız... Baltık eyaletlerinde, savaş için toplanan parayı reddetmeliyiz.
It seemed like no power in the world could oppose us.
Dünya'da karşımıza çıkacak güç yok gibiydi.
No fiendish intellect to oppose his master.
Efendisine karşı gelecek düşmanca bir zekâsı olmasın.
Now you'll see what happens to people who oppose me.
Şimdi bana karşı gelen insanlara ne olacağını göreceksiniz.
Who will brilliantly oppose each other in one of their greatest numbers.
En güzel şarkılarından birini birlikte seslendirecekler.
I lead the senators who oppose him, and my son makes fun of him at private banquets, and now humiliates him in public.
Ben ona muhalif senatörlerin lideriyim ve oğlum özel davetlerde, şimdi de ortalık yerde onunla alay ediyor.
Does any man oppose this?
Buna karşı çıkan var mı?
Who else would oppose Griswold and want the alliance destroyed but that rabble in the forest?
Ormandaki ayaktakımından başka kim Griswold'a karşıdır ve ittifakı yok etmek ister?
Antipater, my regent, dare not oppose her, for she claims she rules for you.
Kraliçe senin için yönettiğini iddia ederken, benim vekilim ona karşı çıkamıyor.
I oppose meeting Alexander, now in battle, at the River Granicus.
River Granicus'ta, Alexander'la şimdi savaşmaya karşıyım.
Is that your woman's way of saying... you oppose my plan to seize this chance for power?
Bu planlarıma karşı olduğunun dolaylı bir yolu mu, anne, söylesene?
Those who oppose me shall be destroyed :
Bana karşı çıkanlar yok edilecektir.
From now on the sword of justice shall flash against those who dare to oppose from without the greatness of Russian might.
Bundan böyle adaletin kılıcı, Rus gücünün yüceliğini... baltalamaya çalışanların tepesinde sallanacak.
Either you help me or you oppose me.
Ya bana yardım eder, ya karşı gelirsin.
The war is escalating, and there's only one way to oppose it :
Amansız savaşa karşı sadece bir yolla direnirsin :
Under his protection, I will rule Israel, and I'll have no mercy on any who oppose me.
İsrail'i, onun koruması altında yöneteceğim, ve bana karşı çıkan hiçkimseye acımayacağım.
Lieutenant Fassio was arrested for being a member of the armed brigades that attack our troops and oppose the legitimate government of the Italian Social Republic.
Teğmen Fassio birliklerimize saldıran silahlı bir tugayın üyesi olmaktan ve İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nin yasal hükümetine karşı gelmekten tutuklanmış...
.. oppose or falsify it?
.. cesaretin yok mu?
I know because God tells me to oppose the evil teachings of that man.
Biliyorum, çünkü tanrı o adamın öğretilerine karşı çıkmamı söylüyor bana.
I will continue in the future, as I have in the past, to oppose this law in any way I can.
Geçmişte yaptığım gibi gelecekte de bu kanuna elimden geldiğince karşı koymaya devam edeceğim.
The manual for court-martial clearly states, "The trial judge advocate " should do his utmost to present the whole truth "and to oppose every attempt to suppress the facts or to distort them."
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
Has man a right to even try to oppose God's will?
Tanrı iradesine karşı çıkmak denenmeli mi?
You now oppose your own son's parole?
Öz oğlunuzun şartlı tahliyesine karşı mısınız?
If you oppose, will earn only bitterness.
Eğer izin verirsem, bu neyi çözecek ki?
I may not oppose him billiards?
Onun kendi kullandığı silahlar değil mi o?
Why do you oppose transporting our armies to Greece?
Ordularımızı Yunanistan'a götürmeye neden karşısın?
It's your ex-friends who oppose you.
Size karşı çıkanlar eski arkadaşlarınız.
Therefore, in unison, we must oppose the... forces that...
Bu yüzden, birlik olmalı ve yapılan tüm baskılara karşı koymalıyız.
Those who oppose them are mercilessly lynched
Onlara karşı gelen herkes acımasızca linç ediliyor.
If you oppose me, I'll...!
Bize karşıysan, o vakit ben...!
Will they oppose the Emperor, then?
Ne yani, İmparator'a baş mı kaldıracaklar?
I oppose it, sir, on the grounds that it's premature.
Reddediyorum efendim, henüz çok erken.
If you will try to oppose the will of the Senate... I will not oppose the will of the Senate.
Senato'nun kararına karşı çıkmayacağım.
They may be a great deal of wrong with what Commodus has done, but this is not the way to oppose him.
Commodus'un yaptıklarına karşı çok iyi bir ceza olabilir bu belki ama... ona karşı çıkmanın yolu bu değil!
Then when this nation rejected you and began militantly to oppose you you violated that oath by not resigning and turning the country over to someone who'd represent the people.
Ve sonra bu millet sizi reddedip, militanca cephe almaya başladığında... istifa etmeyerek, ülkenin altını üstüne getirmeye başladığında, insanların... yeni birini istemelerine kulak tıkayarak bu yemini ihlal ettiniz!
You oppose my moral, even supernatural, sense of vocation with a simple physical and mental existence easily controllable by technicians
Teknisyenler tarafından kolaylıkla kontrol edilebilen basit fiziksel ve zihinsel bir varlıkla ; ahlaki değerlerime ve hatta doğaüstü takdir-i ilahi duyularıma karşı geliyorsunuz.
But we shall punish everyone who dares to oppose the law!
Fakat yasaya karşı gelmeye yeltenen herkesi cezalandırmalıyız!
Mr. Gilardini will not oppose your mother's return to the clinic
Bay Gilardini annenin kliniğe geri dönmesine karşı çıkmayacak.
You oppose the call for a general strike on April 30th... because the required conditions are absent.
Gerekli koşulların bulunmaması nedeniyle 30 Nisan'daki genel grev çağrısına karşı çıkıyorsun.
You may have no future at all if you oppose it.
Emirlere karşı gelenlerin hiç bir geleceği olmaz.