English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Parted

Parted translate Turkish

629 parallel translation
But then one day, dad sat in front of the door... talking about how he met, loved, and parted with mom.
Fakat sonra babamı bir cumartesi günü kapıda annemle nasıl tanıştıklarını âşık oldukları ve ayrıldıklarını anlatırken buldum.
Let's pretend that we're a couple from high school who met by chance and then parted ways after sharing some ddukbokki... simple and fleeting.
İkimizin liseli olduğunu ve buluştuğumuzu varsayıp baharatlı pirinç kekini yiyip ayrılalım.
And then he parted it.
Ve o bunu ikiye ayırdı.
It's been many years since we parted.
Herkesin yeniden burada toplanmasını görmekten çok memnunum.
- Never parted.
- Hiç ayrılmadık.
In life and in death, we'll never be parted.
Yaşamda ve ölümde asla ayrılmayacağız.
Theres a scheme of things. Sooner or later we would have parted anyway.
Er ya da geç ayrılacaktık zaten...
- We wouldnt have parted.
- Ayrılmazdık, Madeline.
We parted and I threw my life away because I didnt care to bargain for love with words.
Ayrıldık ve hayatımı bir kenara attım çünkü ucuz sözler harcayarak aşkımı geri kazanmak istemedim.
- Sort of parted your hair, Bill.
Saçının parçasıymış gibi Bill.
Misery, death and all the evils God and man could've handed down... would never have parted us.
Sefalet, ölüm ve bütün kötülükler, Tanrı ve insan, tüm bunlar... bizi asla ayıramazdı.
You have parted?
Ayrıldınız mı?
Abu and I parted quarreling.
Abu ve ben kavga ettik.
I picked these up about a year ago, and I can't bear to be parted from them.
Bunları bir sene önce aldım, ve ayrılamıyorum.
Apparently the slip and the ledger parted company somewhere.
Anlaşılan defter ile fiş ayrı düşmüşler.
Parted company
Ayrıldığımızdan beri
I parted the main beak halyards with a wrecking axe.
- Bir baltayla yelken ipini kestim. - Neden?
Did you get him up? - No, his lifeline parted.
Hayır, onun hortumu karıştı.
We are tied together so closely, we can never be parted now.
Birbirimize o kadar sıkı bağlanmışız ki, istesek de ayrılamayız.
And if we should have to be parted... that cord of communion would be snapped... and I have the nervous notion I should take to bleeding inwardly.
Ve ayrılmak zorunda kalırsak... aramızdaki bu bağ kopup... içim kan ağlayacakmış gibi hissediyorum.
I wouldn't have parted with that film for a million dollars!
1 milyon dolardan fazla ederdi.
Two lovers are parted, reunited, then parted again.
İki aşık ayrılırlar, birleşirler sonra yine ayrılırlar.
- But you'd not have parted with it.
- Ama ona parayı vermeyecektin.
We should profane the service of the dead to sing a requiem and such rest to her as to peace-parted souls.
Ölülere hizmette kusur etmiş oluruz, onu uzun ilahilerle kaldırırsak, aynı rahmeti dilersek onun için Tanrı'ya boyun eğip göçen ruhlarla.
No, it was parted on the side.
Hayır, yan tarafı katlıydı.
Oh, either I'd lost half a minute... or the station parted ear
Ya benim saatim yanlış ya da istasyonunki.
Yes, her lips parted.
Evet, dudakları aralanmıştı.
And as the horses parted there was General Robert E. Lee, setting his gray horse, name of Traveller.
Vadi boyunca bakarlar ve atlarından inerler... General Robert E. Lee'nin Traveller adındaki gri atıda oradaydı.
I parted the muslin veil and brushed her forehead with my fingers.
Muslin duvağı kaldırdım... ve alnındaki saçları parmaklarımla taradım.
A man with parted hair, glasses and a black bag.
Saçları ayrık bir adam, gözlükler ve bir siyah çanta.
But I kept thinking after we parted.
Ama ayrıldıktan sonra düşünmeye devam ettim.
You made me boil for a month after we parted in Tokyo.
Tokyo'dan ayrıldıktan sonraki bir ay boyunca beni çıldırttın.
"Defective tow line parted, south-west corner, x-ray."
"X-ray Bölgesinin güneybatısında çürük bir halat kopmuştur."
"They parted my garment amongst them and upon my vesture, they cast lots."
"Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Giysim için zar atıyorlar."
And how the lips of the Egyptian parted when she looked at any man?
Ve Mısırlı kadının herhangi birisine baktığında dudaklarının nasıl aralandığını?
We must all take a vow to keep our promise that sweethearts will never again be parted by war, that mothers may never again fear for their children that our brave fathers may not stealthily swallow their tears.
Sözümüzü tutacağımıza hepimiz yemin etmeliyiz ki sevgililer savaş yüzünden bir daha hiç ayrılmasın analar çocukları için bir daha korkuya hiç düşmesin cesur babalarımız gözyaşlarını içlerine akıtmasın.
"They who one another keep Alive, ne'er parted be"
"Birbirlerini ayakta tutanlar asla ayrılamzlar"
Look out! Oh! The last time I parted with my money to a pitchman, I was 12 years old.
En son paramı bir işportacıya kaptırdığımda 12 yaşındaydım.
All these years I had met women, parted from them...
Bunca yıl bir arada olduğum kadın, ondan ayrıldım...
- You don't believe Moses parted the sea?
Musa'nın denizi ikiye ayırdığına inanıyor musun? Hayır.
I gave him my business card, when we parted.
Vedalaşırken ona kartvizitimi vermiştim.
Your eyes wide open- - too wide- - lips parted as if to speak... or groan... or scream.
Gözlerin büyüyor- - daha da- - dudakların konuşmak istercesine aralık... feryat... veya figan etmek istercesine.
They must have quarrelled and parted, and just sort of bisected us - each taking one of us.
Onlar kavga etti ve ayrıldı ve bize ikisi birden sahip olamadı. Her biri, birimizi aldı.
History's jammed with stories of lovers parted by some silly thing.
Aşıkların geçmişinde bazı saçma olaylardan dolayı ayrılmışlardır.
I can't bear to be parted from you for a minute (!
Senden bir dakika bile ayrı kalamıyorum.
And we parted
Sonra ayrıldık.
Lovers have parted before and come together again. - Ma'am.
Aşıklar önce ayrılır, sonra biraraya gelirler.
He'd never be parted from that. Would you?
- Hiç elinden bırakmaz onu.
We parted in wartime.
Savaş zamanı ayrı düştük.
The second parted her legs, her snow-white skin grew cherry-red, not crimson.
İkincisi bacaklarını ayırdığında, karbeyazı teni fesrenginden ( koyu kırmızı ) ziyade, vişne kırmızısına dönüşmüştü.
Frogface, we are being parted.
- O ne olacak?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]