Paying translate Turkish
13,095 parallel translation
And who's paying for them?
- Ve parasını kim ödüyor?
Because they're all paying tribute to the Suarez family.
Çünkü hepsi Suarez ailesine haraç ödüyorlar.
Albert White is a paying customer.
Albert White iyi ödeme yapan bir müşteridir.
How much is he paying you?
Sana ne kadar ödüyor?
How much is he paying you to shoot up my speaks?
Mekanlarımı vurmak için sana ne kadar para ödüyor?
Albert had been paying RD on his own to come after us.
Albert peşimize düşmesi için RD'ye ödeme yapıyordu.
Then you won't mind paying me.
O zaman parasını da ödersin.
I ain't in the habit of paying off cheaters.
Hilekârlara para verme alışkanlığım yoktur.
Come on. We're not paying you to sit on your ass.
Sana oturman için para ödemiyoruz.
I mean, isn't that what you're paying us for, sir?
Bize ödediğiniz şey bu değil mi efendim?
Someone's paying attention.
Birileri dikkat ediyor.
I guess I was paying attention after all.
Sanırım dikkatle izliyormuşum.
I'd rather she was paying attention to you than some other brute.
Diğer görgüsüzlere bakmasından çok sana bakmasını tercih ederim.
How long you say you been paying this $ 10 a month?
Ne kadardır her ay on dolar veriyorum, dedin?
Hell, ain't you finished paying for it yet?
Taksiti daha bitmedi mi yahu?
Fact is, I'm scared to stop paying.
İşin aslı, ödemeyi kesmekten korkuyorum.
He ain't paying no $ 10 a month to nobody.
Kimseye her ay on dolar vermiyor.
Gabe done moved out, giving his money over there to Miss Pearl, paying her rent.
Gabe taşındı, parasını Bayan Pearl'e veriyor, ona kira ödüyor.
I ain't paying him no mind, Rose.
Ona kulak asmıyorum Rose.
She don't mind that rent he be paying.
Kirası ödemesinden rahatsız olmuyor.
I bet he ain't never disobeyed his daddy without paying the consequences.
Eminim o da asla bedelini ödemeden babasına karşı gelmemiştir.
So, who's paying for all this, then?
Bütün bunların parasını kim ödüyor o zaman?
He's out. He's not paying.
O yok, ödeme yapmıyor.
Paying good money for this.
Bunun için iyi para ödedim.
Thank you very much for paying your respects, - but it's time to go home.
Baş sağlığı dilekleriniz için teşekkürler.
Now, I gotta start paying you back.
Şimdi, Sana borcumu ödeme zamanım geldi.
Who's paying for these security contractors, general?
Paralı askerlerin parasını kim veriyor General?
You're supposed to be paying back your community, aren't you?
Topluluğunu geri ödemen gerekiyordu, değil mi?
No one ever stops paying for that.
Buna herkes para verir işte.
And as there's an element of friendship involved, I'm sure the paying of wages would be offensive to us both.
Ve işin içinde bir de arkadaşlık olduğu için, eminim ki para konuşmak ikimiz için de nahoş bir durum olurdu.
The fees at Frederica's school are far too high to even think of paying.
Frederica'nın okul harcı hayal bile edilelemeyecek kadar yüksek.
As there was an element of friendship between us, I realized the paying of wages would be offensive to us both.
Aramızda arkadaşlık olduğu için ücret ödemem her ikimiz içinde kabul edilemez olacaktı.
We want to know how many are, are you paying?
Kaç kişi olduklarını bilmek istiyoruz, onlara ödeme mi yapıyorsun?
I was very glad to get your call. I hope you'll keep in mind that I've already paid for this once. We're all paying for it.
aramanı almama çok memnun oldum umarım bunun için bir kere ödeme yaptığımı aklında tutarsın hepimiz bunun için ödüyoruz hala çocukluk oyununumuz için uygun değilsin
There is a reason why Hobbs is so adamant about getting this flashcard back, because a guy his age would be proud to have proof of fucking a woman as young and beautiful as you without paying for it.
Hobbs'un o hafıza kartını bu kadar istemesinin arkasında bir sebep var. Zira onun yaşındaki bir adam senin gibi genç ve güzel biriyle para bile vermeden sevişmiş olmanın gururunu herkesle paylaşırdı.
You stopped paying attention.
Dikkatini vermeyi bıraktın
It's just because I can actually feel that you guys are paying attention.
Dikkat kesildiğinizi çok iyi hissediyordum çünkü.
And I hope you guys were paying attention.
Dikkatinizi iyi verdiniz umarım.
It started off he was kind of managing me and, um, he was paying for me to make my demos which was cool.
Menajerliğimi yapmaya başladı, demolarım için para veriyordu.
Paying them... to get off with people.
İnsanlarla çıksınlar diye onlara para ödüyorum.
You know, I am paying them.
Onlara para ödüyorum.
They said, um, that you pay for their stage time and rehearsal time, but their time is their own and, um, you're not paying for that.
Onlara sahne ile provada geçirdikleri zaman için para veriyormuşsun, zamanları kendilerine aitmiş, onun için para ödemiyormuşsun. Benimle birlikte içmeleri için onlara para versem kabul ederler mi? Peki.
And tell them not to tell anyone I'm paying them to have a drink.
Onlara para verdiğimi kimseye söylememelerini söyle.
Um, one of our clients just delayed paying his fee for, like, months and then just declared bankruptcy, so my boss is just in a really foul mood, you know?
Müşterilerimizden biri, ücretini ödemeyi erteledi. Ay gibi Ve sonra sadece iflas ilan etti,
The way those kids have been paying you to beat up my friends.
Arkadaşlarımı dövmen için sana para veren o veletler.
Are they paying you for all this media stuff at least?
Şu medya işleri için para veriyorlar mı bari?
But now, all of a sudden, they start paying back.
Ama şimdi, aniden, geri ödemeye başlıyorlar.
Paying money or selling their goods in a pawnshop... To add another day to stay in Goa.
Goa'da birkaç gün daha kalabilmek için.... değerli ne kadar eşyası varsa satıyorlar.
If you didn't learn that in Afghanistan, you were not paying attention.
Afganistan'da bunu öğrenemediysen sana diyecek bir şeyim yok.
Hey, you paying attention to me?
Hey, beni dikkate alıyor musun?
Why the hell am I even paying you?
Size neden para ödüyorum ki?