Pennington translate Turkish
172 parallel translation
- Rear Admiral Pennington on deck?
- Amiral Pennington güvertesinde mi? - Çıkmak üzere.
I'm really sorry about the hold-up, Mr. Pennington.
Bu sabah geciktiğim için gerçekten üzgünüm Bay Pennington.
- Good day, Mr. Pennington.
- İyi günler Bay Pennington.
Major Sylvester Pennington Sloane of Her Majesty's 42nd Highland Fusiliers, retired.
Major Sylvester Pennington Sloane. Majestelerinin 42. Dağ Füze Birliğinden emekliyim.
Look, Linnet's no fool, Pennington.
- Linnet aptal değildir Pennington.
Darling, this is my American lawyer and trustee, Andrew Pennington. Simon. Simon Doyle.
Amerikalı avukatım ve vekilim Andrew Pennington.
Sub rosa, I am working for Mrs Doyle's English lawyers, and they suspect Andrew Pennington of... well, of...
Bayan Doyle'un İngiliz avukatlarına çalışıyorum. - Pennington'dan şüpheleniyorlar...
Who's next? Pennington?
Sırada kim var?
We know he's a wrong'un.
Pennington mı?
You forget that we have not yet examined Pennington's cabin. That's right.
- Pennington'ın kamarasına bakmadık.
Pennington?
Pennington?
- Mr Pennington? - Yes? This is your gun, I believe.
- Bay Pennington, silah sizin.
Mr Pennington?
Bay Pennington?
You didn't see the body, Mr. Pennington?
Cesedi gördünüz mü Bay Pennington?
Thank you, Mr. Pennington.
Teşekkürler Bay Pennington.
What do you drink?
Ne içersiniz Bay Pennington?
He claimed came up when Pennington called and found the man dead.
Pennington arar aramaz geldiğini ve adamı ölü bulduğunu söyledi.
- What about visitors?
- Ziyaretçiler mevzusunda ne dedi? - Pennington'un dediğini.
Two of the neighbours say Pennington felt Morlar was responsible for his wife's death.
Komşulardan ikisi Pennington'un karısının ölümünden Morlar'ı sorumlu tuttuğunu söylüyor.
But that one, Pennington would he have the nerve to kill?
Ama bu Pennington... Cinayet işleyecek kadar sağlam sinirleri var mı?
A man can't be done in because of his eyes.
Bir insanı gözlerinden dolayı yargılayamazsınız Bay Pennington.
What exactly did he do, Mr. Pennington?
Tam olarak ne yaptı, Bay Pennington?
And his neighbour, Mrs. Pennington?
- Komşusu Bayan Pennington'u?
The Pennington has been stolen, Michael.
Pennington çalındı, Michael.
Nevertheless, this car you so carelessly struck just happens to be one of the very few Pennington Ascot Regencies left in the world.
Yine de az önce dikkatsizce çarptığınız bu araba belki de dünyadaki en son Pennington Ascot Regencies olabilir.
The Pennington Ascot Regency is a classic.
Pennington Ascot Regency bir klasik.
I thought you were out joyriding in the Pennington.
Pennington'la birlikte keyifli bir sürüş yaptığını sanıyordum.
The Pennington has been stolen, michael.
Pennington çalındı, Michael.
Now, if he returns, and I haven't got the Pennington -
Eğer, döndüğünde Pennington'unu bulamazsa...
If they are planning to sell the Pennington, this could very well be the place.
Eğer Pennington'u satmayı planlıyorlarsa burası onu satmak için gayet iyi bir yerdir.
I define it as recovering the Pennington.
Pennington'u bulmak olarak tanımlıyorum.
You did what with the Pennington?
Pennington'la ne yaptın?
You put the Pennington Ascot Regency on display, before commoners?
Pennington Ascot Regency'i seviyesiz bir şova mı soktun?
Where is my Pennington?
Pennington'ım nerede?
Devon, I insist you take me to the Pennington immediately.
Devon, Beni derhal... Pennington'ıma götürmen için ısrar ediyorum.
Light it, Pennington.
Yak onu Pennington.
Charles Pennington?
Charles Pennington?
Mr. Pennington, Chief terns'office.
Bay. Pennington, Sef Sterns arıyor.
Pennington, I thought we had a deal!
Pennington, bir anlaşma yaptığımızı düşünüyordum!
What I... what I mean is... Yesterday, I got a communication from the Pennington School in New Zealand and, uh... they offered me a writing fellowship.
Demek istediğim dün Yeni Zelanda'daki Pennington Okulundan bir ileti aldım.
Pennington is a good school- - and very competitive.
Pennington çok rağbet edilen iyi bir okul.
Of course now, if you go to Pennington you won't be able to beam back to the station to have dinner with your old man.
Tabi şimdi Pennington'a gidersen yaşlı adamla akşam yemeği yemek için istasyona geri ışınlanamazsın.
That you agree not to base your decision about going to Pennington on how our date turns out.
Pennington'a gitme hakkındaki kararını bizim buluşmamızın sonucuna göre almayacaksın.
Well, I was thinking of taking that deferred admission and going to Pennington in the fall.
Eh, şu ertelediğim girişi kabul edip sonbaharda Pennington'a gitmeyi düşünüyorum.
I went to Earth, drifted around, and eventually ended up studying writing at the Pennington School.
Dünya'ya döndüm, etrafta dolandım ve en sonunda Pennington okulunda yazarlık eğitimi aldım.
Well, I'm thinking of going to the Pennington School on Earth.
Dünyadaki Pennington Fakültesine gitmeyi düşünüyorum.
This Andrew Pennington, my american trustee.
- Andrew Pennington, Amerikalı vekilim.
- A chap called Pennington,
- Pennington diye biri.
Good morning, Mr. Pennington.
Günaydın Bay Pennington.
Ah, the artistic temperament, Monsieur Pennington.
Sanatsal yaklaşım.
Pennington's.
Pennington'ın silahı.