English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Piano playing

Piano playing translate Turkish

432 parallel translation
They went along with the sound of a tinny piano playing in the parlor downstairs.
Salondaki zayıf piyanodan yükselen nameler, onlara yetermiş.
When he was a small boy, he charmed us all with his piano playing.
Küçük bir çocukken, bizi piyano çalarak neşelendirirdi.
[piano playing]
( PİYANO SESİ GELİYOR )
[PIANO PLAYING]
[PIANO çalar]
One room had a piano and I was sitting at the piano playing with one finger.
Odanın birinde bir piyano vardı. Ben de oturmuş tuşlarıyla oynuyordum.
the sound of piano playing,
çalan bir piyano sesi,
It is the same as playing piano.
Tıpkı piyano çalar gibi.
You hear her laughing and singing, and the whole of them playing the piano.
Baksana gülüp şarkılar söylüyor ve hepsi birden piyanoya eşlik ediyorlar.
Well, I began playing the piano with one finger.
Piyano çalmaya tek parmakla başlamıştım.
- And how is the piano-playing?
- Peki piyano çalma işi nasıl gidiyor?
- Who's playing the piano?
- Piyanoyu kim çalıyor?
Can you stop playing the piano?
Piyano çalmayı bırakabilir misin?
Captain, the boy who's playing the piano...
Yüzbaşı, piyano çalan çocuk...
No more little champagne suppers, or playing on the piano together?
Sampanyali aksam yemekleri yemeyip piyano çalmayacak misiniz
[Kurt playing piano] - Mellie Sewell called this afternoon. - With more gossip?
- Daha çok dedikodu için mi?
[Whispering ] The briefcase has been opened. [ Sara playing piano]
Evrak çantası açılmış.
Who was playing the piano?
Piyanoyu kim çalıyordu?
She belonged to her piano-playing boy who had the right things to give her.
Ona doğru şeyleri verebilecek piyanist çocuğa aitti :
I wish you'd stop playing that piano!
Piyano çalmayı kesemez misin?
I was just playing the piano, Mother.
Piyano çalıyordum, Anne.
Playing the piano?
Piyano çalmak mı?
I'll keep him playing the piano as much as possible.
Ona bol bol piyano çaldırayım.
You were playing a piano and, uh -
Piyano çalıyordunuz.
Oh, playing the piano!
- Piyano çalıyorum.
Who's playing my piano?
Piyanomu kim çalıyor?
Often after work I'd stroll by his house and hear him playing piano, repeating musical passages over and over again.
İşten sonra odasının altında dolanıp piyanosunu dinlerdim. Zor bölümleri üst üste çalışırdı.
Who you got playing the piano, a hippo?
Piyanoyu bir suaygırı mı çalıyor ne?
I'm sitting here in my own house, minding my own business, playing my own piano.
Kendi evimde oturmuş, kendi halimde kendi piyanomu çalıyorum.
There's a fella named Sloan playing the piano there.
Orada Sloan denilen bir herif var, piyano çalıyor.
- Weve been playing the piano too loud.
- Piyanoyu çok sesli çalarız da.
Thank God Rhoda was in the den playing the piano.
Şükür ki Rhoda odada piyano çalıyordu.
Don't play the harmonica while Robert is playing the piano.
Robert piyano çalarken mızıka çalma.
- Oh, Robert was playing the piano, and Greg was spoiling his music.
Robert piyano çalıyormuş. Greg de müziğini bozuyormuş.
Well, I've heard him playing the piano and all.
Şey, Piyano çaldığını işittim, o kadar.
I suddenly felt like playing the piano again.
Tekrar piyano çalmak geldi içimden.
I'd like to introduce, direct from Boston, playing Beethoven's Fifth Symphony on the piano, Miss Sharon McKendrick.
Ben, Boston'luyu doğrudan tanıtmak istiyorum. Bayan Sharon McKendrick, Beethoven'ın 5. Senfonisini çalacak.
And someone started playing the piano.
Sonra biri piyano § almaya ba § ladl.
But someone was playing that piano.
Ama biri 0 piyanoyu § allyordu.
( HERE COMES THE BRIDE PLAYING ON PIANO )
( PİYANODA DÜĞÜN MARŞI ÇALIYOR )
When you come home in the evening, you see her in the living room playing the piano. Or the harp.
Akşamları sen eve geldiğinde piyano çalarken görmelisin.
Shall I pick it up at the point when the miner, seated at the saloon piano, is playing like a maniac?
Madencinin bardaki piyanoyu manyak gibi çalmaya başladığı yerden devam edeyim mi?
It's time you started that fiddle, playing the piano on the till.
Kasadan biraz tırtıklama vakti geldi.
Who's that playing the piano with his elbows?
Dirsekleriyle piyano çalan da kim?
Joe, you're playing a lot of sour notes on that piano.
Joe, o piyanoda çok yanlış notalar çalıyorsun.
I know who's playing that piano.
O piyanoyu kimin çaldığını gayet iyi biliyorum!
Thank you, but you're either very kind or you know nothing at all about playing the piano.
Teşekkür ederim ama ya çok naziksin ya da piyano hakkında hiçbir şey bilmiyorsun.
I can't stand that piano, and your playing!
Bu piyanoya ve senin.. çalmana dayanamıyorum!
I fell in love with him when I heard him playing piano.
Piyano çalışını ilk duyduğumda aşık olmuştum.
She has deteriorated after she stopped playing the piano.
Piyanoyu bıraktıktan sonra kötüleşmeye başladı.
He took care of Mother by accompanying her to the movies and playing the piano!
Onun annemle ilgilenmesi filmlerde eşlik etmek ve piyano çalmaktan ibaretti.
I console myself playing the piano.
Kendimi piyano çalarak avutuyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]