Plenty of them translate Turkish
310 parallel translation
You've probably seen plenty of them.
Muhtemelen birkaç kez görmüşsündür.
Plenty of them.
Hem de çok.
Yes, plenty of them.
Evet, hem de bol miktarda, plenty of them.
You got plenty of them.
- Ondan çok var.
- Any news of Crook's column? - Plenty of them, all scalped.
- Crook'un birliğinden haber var mı?
And there are plenty of them!
Bu fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir.
There's certainly plenty of them.
Hoş, bir sürü ahmak vardır içlerinde.
Repeaters, plenty of them.
Bir sürü dosyası kabarık sabıkalı var.
Plenty of them, too.
Oldukça da çoklar.
That's right, beautiful ones, plenty of them.
Bu doğru, çok güzel olanları, oldukça fazla.
It's hard just offhand, but there have been plenty of them.
Düşünmeden söylemek zor, ama oldukça fazla var.
There were plenty of them, but they were nothing.
Çok insanla beraber oldum ama hepsi boştu.
They say there's plenty of them around Longido.
Longido civarında bolca olduğunu söylediler.
And there's plenty of them.
Ve orada onlardan bir sürü var.
You'll see plenty of them around.
Bunların ortada dolaştıklarını çok göreceksin.
And you make plenty of them.
Ve onlardan çok yapıyorsun.
There's plenty of them in Russia.
Rusya'da ondan bolca var.
We got plenty of them.
Nasıl olsa onları yakalarız.
The British have plenty of them.
İngilizlerde çok var.
There will be a plenty of them, a plenty...
O kadar çok ipi çekilesi adam var ki...
The British have plenty of them.
İngilizlerde istemediğin kadar var.
Plenty of them - in the Old Town Square.
Onlardan bir sürü var, şehir meydanında.
There's plenty of them to be found.
Onlardan çok var.
And they set out to study the ocean floor by dropping explosives over the side of the ship, and they had plenty of those, and listening to them with hydrophones that had been used for submarine detection.
Ve bu bilim insanları, gemilerden patlayıcılar atıp ki ellerinde bunlardan bol bol vardı, denizaltıları belirlemek için kullanılan hidrofonla dinleyerek okyanus tabanını incelemek için yola koyuldular.
Boy, them gold frames sure cost plenty of dough.
Şu altın çerçeveler çok para tutmuştur.
Give them plenty of time for a head start.
Onlara biraz avans ver de arayı açsınlar.
I have plenty of money invested in them.
Onlara çok para yatırdım.
Plenty of winners have had them.
En tepedekilerin gözleri hep morarmıştır.
Suppose we send those two Germans to tell them there's plenty of water here.
Diyelim burada bol su olduğunu söylemeleri için o iki Almanı gönderdik.
It takes plenty of brains and brawn to handle them. Sounds interesting, And we have to fight for contracts too.
Ve sözleşmeler için de savaşmalıyız.
There's plenty of people at the farm, tell them.
Çiftlikte bir sürü insan var, onlara söyle.
And Mother Nature has supplied them with plenty of fresh water.
Ve doğa ana onlara bolca su sağladı.
Give them plenty of spinach.
Bolca da ıspanak yedirin.
It looks around at them, but it gets plenty of sun.
Şelale çevresini görüyor, ama çok fazla güneş alıyor.
You must know plenty of people who could bump them off?
Onları temizleyecek bir sürü insan tanıyor olmalısın.
But I've had plenty of experience in battles, losing battles, all of them
Ama savaşlarda pek çok tecrübelerim oldu kaybettiklerimde dahil.
You may not know it, but you've got plenty of friends, and I'm speaking for all of them.
Farkında değilsin sanırım ama, hala bazı dostların var ve ben hepsiyle konuşuyorum.
But I shall say plenty to myself about selfish, crabby old men who never think of those who have served them faithfully for 40 years.
Ama kendime, kendisine 40 yıldır sadakatle hizmet edenleri hiç düşünmeyen bencil ve huysuz yaşlı adamlar hakkında birçok şey söylemeliyim.
There's still plenty of us here to make them pay.
Hala onlara yaptıklarını ödetecek kadar kalabalığız.
I've plenty of vices, but I hardly practise them.
Birçok kötü alışkanlığım var ama onları nadiren kullanıyorum.
There seems to be plenty of ink still in them.
İçlerinde bol bol mürekkep var gibi görünüyor.
Well, there's plenty of horses in the Territory- - wild horses in Arizona and New Mexico- - and we're goin'after them.
Arizona ve New Mexico topraklarında ise vahşi at bolluğu var ve biz de onların peşinden gideceğiz.
If you took 500 adults and brought them together and had plenty of booze you know what would have happened?
Düşünsene, 500 tane yetişkini biraraya getirip sarhoş etsen kimbilir neler olurdu?
It's enough that I'm just plenty scared of them.
Ondan çok korkmam, yeterlidir.
There's plenty of gold, plenty of lilac and eyes to see them
Sarılar, morlar ve gören gözlerle dolu her yer
To them, this land of plenty is the whole universe.
Onlar için, bolluk içeren bu yer, evrenin tamamı.
I've been in plenty of dangerous places with them.
Onlarla daha birçok tehlikeli bölgelerde bulunmuştum.
There is plenty of oil in that region, fortunate for them.
Allahtan, o bölgede bolca benzin var.
There are plenty of girls, and i knew it wouldn't take long before i met one of them.
Bir sürü kız var ve, onlardan birini bulmak için bile uğraşmadım.
You bet, I know plenty of ways to get them going.
Bir çok farklı yolunu biliyorum.
I got plenty of them.
Bende bunlardan çok var.
plenty of time 67
plenty of room 25
plenty of times 19
of them 508
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
plenty of room 25
plenty of times 19
of them 508
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79