Pong table translate Turkish
74 parallel translation
Doctor, get that child up here by the pong table.
Doktor, bu çocuğu tenis masasına götürelim.
We have a new playroom with a Ping-Pong table.
İçinde masa tenisi masası olan yeni bir oyun odamız var.
– We have a Ping-Pong table too.
- Masatenisi masamız da var. - Masatenisi mi?
You can make it into a Ping-Pong table, a knock hockey table, a salad bar. - How much?
Masa tenisi masasına, masa hokeyine, salata barı'na çevirebilirsin.
It can be a knock hockey table, a Ping-Pong table.
Masa hokeyine, masa tenisine, kart masasına dönüştürebiliyor.
No. I don't have a Ping-Pong table.
Hayır, dokunacak değilim.
You can put some dirty laundry on the ping-pong table and disappoint me as only you can.
Pinpon masasına kirli çamaşırları serer ve beni ancak senin yapabileceğin şekilde hüsrana uğratırsın.
You can put some dirty laundry on the ping-pong table and disappoint me as only you can.
Son kırk sekiz saat içinde bir şey yemiş olsam size benim bir başka geleneğimi gösterirdim.
He had a Ping-Pong table.
Bir pinpon masası vardı.
I would've been friends with Stalin if he had a Ping-Pong table.
Pinpon masası olsaydı Stalin'le bile dost olabilirdim.
I'll never forget that Ping-Pong table in your uncle's rumpus room.
Amcanın evindeki ping pong masasını asla unutmayacağım.
My uncle does not have a Ping-Pong table.
Amcamın ping pong masası falan yok.
You buried me naked and sold my suit to buy a Ping-Pong table.
Beni çıplak olarak gömdün ve bir ping-pong masası alabilmek için takım elbisemi sattın.
That's where they eat on the Ping-Pong table.
Yemeği pinpon masasında yiyorlar.
Okay, open up that ping £ pong table and lay it out.
Pinpon masasının üzerinde açıp serin.
Come on and take your beating on the ping-pong table.
Hadi gel bakalım, seni ping-pong'da bir yeneyim.
Get rid of that ping pong table!
Masa tenisine geri dönün!
Listen, I need to know exactly how we got from the Ping-Pong table to your bedroom and what happened.
Dinle, pinpon masasından senin yatak odana nasıl gittik ve tam olarak ne oldu bilmek istiyorum.
And ps, it was on the ping-pong table.
Not : Pinpon masasının üzerindeydik.
I hate to burst your bubble, I would have told whoever was on the other side of that ping-pong table.
- Hayallerini kırmak istemem ama şu pinpon masasının karşısında kim duruyor olsa ona da söylerdim.
Ping-Pong table... and for the Ping-Pong... room.
masa tenisini, Ve masa tenisi... odasını.
A PING-PONG TABLE!
Bir pinpon masası!
NO, I'M NOT RUNNING AROUND THE PING-PONG TABLE ANYMORE.
Hayır, artık masa çevresinde koşmuyorum!
Oh, we got a Ping-Pong table.
Uh, para makinesini tamir ettiler.
We have a Ping-Pong table in our basement.
Bizim bodrumda pinpon masası var.
Plenty of space. And, if we get bored, there's a ping pong table in the back.
Ve eğer canımız sıkılırsa arkada pinpon masası var.
" Perhaps a ping-pong table,
Belki bir pingpong masası.
Full of hens, even the ping-pong table, rabbits will eat your flowers.
Tavuklar doluşacak, pinpon masanıza bile. Tavşanlar çiçeklerinizi yiyecek.
The warehouse got a ping-pong table last week.
Depoya geçen hafta bir pinpon masası aldılar.
I just got a ping-pong table.
Yeni bir pinpon masası aldım.
The Ping-Pong table doesn't know that.
Pinpon masası bunu bilmiyor.
The blood search at the Ping-Pong table.
Boşa gitmiş. - Kan pinpon masasında başlıyor.
That's not a bad deal - Lose a sister, gain a ping-Pong table.
Bir kız kardeş kaybet, pin-pon masası kazan.
Half a ping-pong table.
Yarım bir pinpon masası.
Now, we'll put a TV and some nice chairs over there, and then over there in that corner will be, like, a rec room, with a ping-pong table and video games.
ve sonra şurda, şu köşeye, lokal gibi bir köşe yaparız pinpon masası ve video oyunları olur.
You see how they give you a ping-pong table, but no paddles, no net.
Size nasıl da raketsiz ve filesiz ping-pong masası verdiklerini görüyor musunuz?
A beer pong table?
Bira topu masası.
Can you sleep on a Ping-Pong table?
Pin-pon masasında uyuyabilir misin?
Oh, you have a ping-pong table?
Pin-pon masanız mı var?
I bought her ping-pong table on Craig's List.
Sen? Crag'in Listesi'nde satışa çıkardığı pinpon masasını almıştım.
We got a pool table, a ping-pong table, a couch with a ceiling on it, in-house DJ.
Bilardomuz var, masa tenisimiz var tavanı olan bir koltuk takımımız var. - Şirkete ait bir DJ.
So, Ralph and I are doing it on the ping pong table, you know, fucking.
Ralph ve ben pinpon masasının üstünde yapıyorduk anlarsınız ya, düzüşüyorduk yani.
I n fact, tennis is ping-pong played while standing on the table, you know?
Aslında tenis, masanın üzerine çıkarak oynanan pinpondur. Fikir çok iyi ama spor değil.
Even volleyball is racketless team ping-pong played with an inflated ball and raised net while standing on the table.
Voleybol bile masanın üzerine çıkılarak şişme bir top ve yüksek bir fileyle oynanan raketsiz pinpondur.
To me, tennis is basically just Ping-Pong and the players are standing on the table.
Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar.
- We'll have a Ping-Pong table.
- Masa tenisi masamız olacak.
Adhering to the north american beer pong association regulations, two players square off on their respective sides, each taking a turn hitting a ping pong ball across a table with the aim of making their ball land in one of several cups of beer.
Kuzey amerika birlik düzenlemesine göre, iki oyuncu kendi köşelerine geçer, ping pong topuna vurmaya başlar ve toplarının bira kabına girmesi için uğraşır.
A Ping-Pong table?
Pingpong masası mı?
- You two play Ping-Pong? Yeah. We got a table at the office, and Peanut's getting pretty good.
Ofiste bir masamız var ve bu fıstık iyiye gidiyor.
Remember the old tables for table tennis?
- Eski ping pong masasını hatırlıyor musun?
Ping-pong is table tennis.
Ping-pong'un diğer anlamı masa tenisidir.