English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Proving

Proving translate Turkish

1,548 parallel translation
Good luck proving that, Brian.
Kanıtlamada iyi şanslar, Brian.
Starting by proving that you were on that cruise ship the night Lois disappeared.
Lois'in ortadan kaybolduğu gece o gemide olduğunu kanıtlamakla başlayarak.
Yes, I'm napping, undeniably proving I'm in love.
Evet, kestiriyordum. Aşık olduğumun inkar edilemez kanıtı.
In criminaljustice, the responsibility of proving the defendant guilty belongs to the prosecution.
Ceza Hukukunda, davalının suçluluğunu ispat etmek görevi savcılığın sorumluluğundadır.
There's just a conference call that's proving a bit difficult to reschedule, but I'm sure Danny can handle it.
Sadece bir konferans var, yeniden bir tarih ayarlamak zor olacak. Ama eminim, Danny halledebilir.
"Proving to single gals everywhere that there can be a happy ending over 40."
"Bekâr kadınların 40 yaşından sonra da mutlu olabileceğini ispatlıyor."
But you can help me by proving that these feelings are right.
Ama sezgilerimin doğru olduğunu kanıtlayarak bana yardımcı olabilirsiniz.
And that's how the days ended... when all the work had been done, all the important matters discussed... the men busied themselves... with proving their reputation.
Günler böyle geçerdi bütün işler yapıldığında, bütün önemli konular tartışıldığında şöhretlerini ispat etmekle meşgul olurlardı.
I have no way of proving this, but I think Mickey Sullivan is behind all this.
Bunu kanıtlayamam ama tüm bunların arkasında Mickey Sullivan'ın olduğunu düşünüyorum.
And proving that nepotism and merit are not mutually exclusive... my daughter... taylor wethersby.
Ve akrabalık ve yeteneği ayrı tutmayı kanıtlayan Kızım... Taylor Wethersby.
Nothing proving donnaintended to st with jessica?
Donna'nın Jessica ile ilgili niyeti hakkındaki bir kanıt yok mu?
I'm going to enjoy proving to you Just how wrong you are.
Sana yanıldığını kanıtlamaktan büyük zevk alacağım.
It doesn't involve courts or lawyers or proving guilt beyond a reasonable doubt.
mahkemeleri, avukatları ve ya suçun kanıtlanmasını beklemezler.
Is proving that you are single-handedly smarter than everyone else so important that you would rather lose by yourself than win as part of a team?
Sheldon, o küçük parmağınla herkesten zeki olduğunu kanıtlama çaban bir takımın parçası olarak kazanmandan daha mı önemli?
That doesn't mean proving.
Bu kanıtlandığı anlamına gelmez.
You're only proving your guilt.
Bu sadece suçlu olduğunu gösterir.
BY KILLING US, YOU'RE ONLY PROVING THAT REVENGE IS MORE IMPORTANT TO YOU THAN SAVING THE LIFE OF YOUR SON.
Bizi öldürerek, oğlunun hayatındansa intikamın senin için daha değerli olduğunu göstermiş olacaksın.
They are emerging from her body and lo and behold they are bright yellow verging on white proving that they are warmer than their surroundings.
Vücudundan çıkıyorlar, İşte, bakın! Beyaza çalan açık sarı renkteler.
So, if you're ready, you better start proving it.
O yüzden hazırsan, hazır olduğunu kanıtla.
Well, you're so concerned with proving that you're better than me that you're willing to get yourself killed.
Sen kendinin benden üstün olduğunu kanıtlamakla o kadar meşgulsün ki, kendini öldürtmeye bile razısın.
You help him, and you're proving
Ona yardım ediyorsun ve gösteriyorsun.
You help him, you're proving All the worst things I've ever said about you.
Ona yardım edersen, hakkında söylediğim her şeyin doğru olduğunu kanıtlarsın.
If anything, People should start proving themselves to you.
Eğer olacaksa, insanların sana kendilerini kanıtlaması gerek.
Proving a negative, That something didn't happen, Is always a long shot.
Bir şeyin olmadığını ispat etmek her zaman daha zordur.
Madam, we have dozens of accounts proving that your witness is a compulsive liar, a girl thirsting for revenge and eager to do justice.
Madam, tanığın yalancı olduğunu gösteren kanıtlar var elimizde. İntikam almak için can atan bir genç kız o.
Proving him wrong.
Yanlış olduğunu kanıtlamak için.
You know, i am so sick Of proving myself to you.
Biliyor musun kendimi sana ispatlamaktan bıktım.
I told him to go home, but he's hell-bent on proving he has cojones of steel.
Eve gitmesini söyledim ama çelik taşaklı olduğunu kanıtlamakta kararlı.
And she's proving to be a valuable roommate.
O olağanüstü. Kıymetli bir ev arkadaşı olacakmış gibi görünüyor.
Proving his power over life and death.
Yaşam ve ölüm üzerindeki gücünü kanıtlıyor.
Proving it is impossible... because modern science cannot explain what life is,
Bunu sağlamak imkansız... modern bilim bile, yaşamın ne olduğunu açıklayamıyor.
You know, whatever you think you're proving by doing yoga and burning incense when you should be taking medicine- -
İlaçlarını almak yerine yoga yapıp yağ yakarak neyi ispatlamaya çalışıyorsun?
I am proving that there is more to life than avoiding death.
Ölümden kaçmak yerine yaşamayı seçtiğimi ispatlıyorum.
Just proving a point.
Sadece bir şey ispatlıyorum.
Proving my theory that the only men in this gang with hair on their balls are the Chase men.
Bu ekipte, testislerinde kıl olan erkeklerin Chase erkekleri olduğu teorimi yine ispatladın.
We were committed to proving them wrong.
Bunun yanlış olduğunu onlara ispatlamak zorundaydık.
If you kill one, you must make amends by proving that you also are pure of heart.
Onlardan birini öldürürsen, kalbinde saflık olduğunu kanıtlamalısın ki, üzerindeki lanetten kurtulasın.
As for proving murder without a body, there is a precedent, sir.
Ceset yokken cinayeti ispatlamak için emsaller var efendim.
It's as if you assume a certain theorem is true without proving it.
Ancak 21.yüzyılın başlarında daha yeni yeni, bu tarih yeniden yazılıyor.
It can be argued that the most interesting discovery at the LHC would be that we cannot find the Higgs, proving practically that it isn't there.
LHC de en ilginç tartışılabilecek keşif Higgs'i bulamayışımız olacaktır, gerçekte orda olmadığının kanıtlanması olacaktır.
I have been running my tail off, busting my ass to make up for one lousy point, proving... You didn't do me a favor. Don't kid yourself.
Dişimi tırnağıma takıp çalışıyorum, kıçımı yırtıyorum ve sadece bir puanı kapatmak için yani bu bana bir iyilik değildi.
Try proving that one, Mulder.
Bunu kanıtlamaya çalış Mulder.
Proving his beauty by succession thine!
Güzelliğin onda sürdüğünü göstersen!
I won't bother proving it to you.
Sana kanıtlamama lüzum yok.
Here at Oppenheimer Proving Grounds federal scientists are cooking up some nasty top-secret surprises of their own.
burada Oppenheimer araştırma merkezinde federal bilimadamları çok gizli yeni sürprizler hazırlıyorlar kendi başlarına.
Indeed I am, and I hope to have the pleasure of proving it to you all before very long, when Miss Marianne's ankle is recovered.
Çok doğru. Umarım yakında size kanıtlama zevkine erişebilirim. Tabi Bayan Marianne'in bileği iyileşince.
Proving they thought Mercuritol might be dangerous.
Onların bile Mercuritol'ün tehlikeli olabileceğini düşündüklerini gösteriyor.
Proving yourself? No, this is not about proving myself at all.
Bu kendimi kanıtlamakla alakalı değil.
The job I'm ons proving harder to accomplish than I thought.
İşim tahminimden daha zahmetli çıktı.
Much to our surprise, they have befriended Christian McNamara, inviting him over to hunt for Easter eggs, proving once again that there is no good child, there is no bad child, there is only diagnosis.
Süprizlerimiz çok... Christian McNamara'yla arkadaş oldular. Paskalya yumurtaları toplamak için davet ettiler.
By proving someone else to be a liar..
Bir kişinin yalancı demesi... bunun doğru olduğu anlamına gelmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]