Rattled translate Turkish
484 parallel translation
You can't believe how that boat shook and rattled.
O botun nasıl sallanıp, çatırdadığına inanamazdınız.
One gets rattled.
İnsanı heyecanlandırıyor.
- Now don't get rattled, Pam.
O kadar heyecanlanma, Pam.
I'm here now, and I'm not the least rattled.
Artık burdayım ve hiç etkilenmedim.
He was rattled, so I sapped him down.
Titriyordu, onu sakinleştirdim.
You look for a bottle of wine, Iike the one that rattled that fellow.
Bir şişe şarap, o arkadaşı huzursuzlandıran gibi.
We'd have wrapped her up except for those two prematures that rattled our eyeteeth.
O iki torpil erken patlamamış olsaydı, işini bitirmiş olurduk.
On account of old dobbin, dobbin Really rattled their ears
On account of old dobbin, dobbin Really rattled their ears
On account of old dobbin, dobbin Really rattled their ears
Gürül, gürül Kulakları iyi çınlamıştır.
I've never been so rattled in my life.
Hayatta hiç böyle asabım bozulmamıştı.
Maybe it is all meanness and blood and ignorance and guys wind up with their brains rattled but where else can I be something, if it ain't in the fight business?
Belki gaddarlık, kan ve cehaletten ibaret. Belki bir sürü herif birbirinin beynini dağıtıyor. Ama benim gibi bir herif boks dışında nerede adam olabilir?
I was taught that creatures like you rattled before they struck.
Senin gibi yaratıklar sokmadan önce tıslarlar.
You were rattled.
Amma beceriksizmişsin.
That's why I got rattled and reported her to welfare.
O yüzden endişelenip sosyal hizmetlere haber verdim.
You got rattled.
Endişelendin demek.
I just rattled on.
Yalnızca zevzeklik ettim.
I'm a little rattled.
Biraz sinirim bozuldu.
Listen, Louisa, when that snake rattled into our house, something snapped.
Dinle Louisa, o yılan evimize uğradığında bana bir şeyler oldu.
You got him so rattled he can't think.
O kadar bağırıyorsunuz ki düşünemiyor bile.
I've got to stay calm and not get rattled.
Sakin olmalı ve şaşırmamalıyım.
I'm just as rattled as you.
Ben de senin kadar şaşkınım.
I was rattled as hell, you coming here tonight.
Bu akşam buraya geleceksin diye elim ayağım birbirine dolaşmıştı.
I guess I was a little rattled before.
Sanırım daha önce biraz sarsılmıştım.
I'm surprised to hear a man like you rattled by a rabble of rowdy rebels.
Seni bir kaç isyankardan korkmuş görmek beni şaşırttı.
Poor Miss Gregg listened patiently as Heather rattled on, or at least she appeared to.
Zavallı bayan Gregg sabırla Heather'ı dinliyordu.
She was pretty rattled.
Bayağı dırdırcıydı.
Then when everybody thought he was dead, he rattled them all off.
Sonra herkes öldüğünü sandığı anda, hepimizi şaşırttı.
Then there's MacGyvers who have to have their brains rattled every now and then just to make sure they're still in tune.
Ve, MacGyver gibiler arada bir hala ses geliyor mu diye beyinlerini tıkırdatırlar.
I'm just a little rattled about everything.
Sadece biraz gerginim. Tamam mı?
Seems like that beating'I gave you last night must have rattled your bells, huh?
Öyle görünüyor ki dün gece sana çektiğim sopa zillerini çınlatmış.
Who rattled your cage?
Sana laf atan oldu mu?
And she's pretty bruised up, pretty rattled.
Birkaç yeri çürümüş, oldukça sarsılmış.
I'm just so rattled.
O kadar gerginim ki.
And you're not rattled?
Rahatsız olmadın yani?
Hmm. The child seems rattled.
Çocuk şaşırmış gözüküyor.
But right from the beginning, she'd been able to get me so rattled and mixed up,
En başından beri sürekli aklımı karıştırıduruyordu.
We can't make much of it but they are rattled, just as we are.
Bir şey çıkaramadık ama, aynı bizler gibi boş lakırdı yapıyorlar.
- You think we're rattled. - Yes, sir.
- Sence biz boş lakırdı mı yapıyoruz?
He was just rattled.
Mızmızlanıyormuş.
Looks like we really rattled the cage, Marlboro.
Sanırım sonunda kafesi sallamayı başardık, Marlboro.
And we'll use small words,'cause he gets rattled if he doesn't understand.
Ve küçük kelimeler kullanacağız, çünkü anlamazsa gevelemeye başlar.
A man who'll keep his head, not get rattled under fire... ... like as not he'll kill you.
Ateş altında kılı oynamayan adamın seni öldürmesi işten değildir.
Who rattled your cage?
Paranı mı kaptırmak istiyorsun?
Can't be rattled in your game, no, no.
Oyunun asla bozulmuyor.
Well, whatever that meant, it sure rattled his cage.
Her ne olduysa, canını fena sıkmışa benziyor.
Rattled!
Sallanıyor!
The whole office, rattled!
Tüm ofis sallanıyor!
Rattled.
Sallanıyor.
The whole office, rattled.
Tüm ofis sallanıyor!
Your mom and dad were pretty rattled by the whole thing.
Annen ve baban çok sarsıldılar.
He's getting rattled, Pop.
Şaşkınlık geçiriyor, Pop.