Receipts translate Turkish
1,055 parallel translation
- The safety deposit box receipts.
- Kiralık kasa makbuzları.
No, but bring back the receipts.
Hayır, ama fişleri getir.
Now do you have any ticket stubs or receipts?
Elinizde hiç bilet koçanı ya da fiş falan var mı?
We have receipts.
Makbuzlarımız var.
You wait here a sec while I check them receipts.
Ben faturaları kontrol ederken sen burada bir dakika bekle.
Here, all the receipts, signed.
İşte, bütün faturalar, imzalı.
- Tonight's receipts.
- Bu gecenin hasılatı.
Sorry, Diane, tonight's receipts are making too much noise. I can't hear you.
Üzgünüm Diane, bu akşamın faturaları çok gürültü çıkarıyor. Seni duyamıyorum.
Well, madame how about half the receipts?
Pekala, madam hasılatın yarısına ne dersiniz?
Half the receipts!
Yüzde elli!
Friday's receipts sit over the weekend.
Cumaları hasılatlar toplanır.
I got today fs receipts from the drug division.
İlaç biriminin bugünkü fişlerini getirdim.
I have to count the receipts first.
Önce bilet sayımı yapmalıyım.
Pink and blue receipts.
Pembe ve mavi belgeler.
Look, if you wouldn't mind just signing these two receipts, I'd be only too happy to leave you in peace.
Şu iki belgeyi imzalamanızın sakıncası yoksa sizi daha fazla rahatsız etmeden gitmek istiyorum.
Clarification notices from Accounting about unreturned receipts!
İade edilmeyen makbuzlarla ilgili Muhasebe'den gelmiş düzeltme notları.
We're going to assign one of our paralegals from the accounting department to keep track of your expenditures and receipts.
Muhasebe bölümünden birini görevlendireceğiz -.. senin harcamalarının kaydını tutacak - 300 milyondan haberi var mı?
I want you to hire me three of the most expensive limousines with drivers, and bring the receipts and give'em to Miss Drake.
Bulabileceğin en pahalı üç limuzini bana kirala, sürücüleriyle birlike.
Uh-uh. He did spend that money. I have all the receipts.
Bu parayı harcadı, makbuzlar bende.
No names, no receipts.
İsim yok, fatura yok.
We're gonna have to pull the film out of the theatre... and you're gonna have to make good my receipts.
Filmi gösterimden kaldırmamız gerekecek ve siz de zararını tazmin edeceksiniz.
Make sure you give me the receipts, Dave.
Makbuzları vermeyi unutma.
On the journal side, we have our receipts, little sales and invoices.
Dergisi Makbuzlar, perakende detayları ve faturalar.
sally : nick coming by with the receipts?
Nick faturalarla birlikte mi geliyor?
From now on, I want your shopping receipts notarized.
Bundan sonra faturalarının noterce onaylanmasını istiyorum.
If you're such a genius, how come you can't keep track of your receipts?
Eğer dahiysen, nasıl oluyor da kendi fişlerini takip edemiyorsun?
Numbers, taxes, receipts- -
Rakamlar, vergiler, fişler...
We're checking gas station, restaurant and hotel credit card receipts.
- Benzin istasyonu, restoran ve otellerde yapılan kredi kartı harcamalarını da kontrol ediyoruz.
You were right about the credit card receipts.
Kredi kartı makbuzları konusunda haklı çıktın.
Did he happen to sign Buck's name to the receipts?
Makbuzları, Buck'ın ismiyle mi imzalıyor?
I'd like to see the receipts after you close.
Kapandıktan sonraki hasılatı da görmek isterim.
One night's receipts.
Bu gecenin faturası.
What do they want, the bingo receipts?
Ne istiyorlar, tombala kartlarını mı?
- Your receipts, Mrs de Marco. - Mm-hm, mm-hm.
Makbuzunuz Bayan De Marco.
I always keep my receipts.
Fişlerimi her zaman saklarım Cosmo.
You said that as long... I could buy anything if I got receipts and look, I got them, I got receipts here.
Faturalar olduğu sürece her şeyi alabileceğimi söyledin.
Keep the restaurant receipts.
Faturaları da sakla.
They took all the receipts of the evidence I inventoried on Polhemus.
Polhemus'la ilgili topladığım delillere ait bilgi fişlerini aldılar.
Leave the receipts in the cafeteria. Hide them there
Kafeteryadaki kazancı bırak.
we've got charge receipts for enough bourbon to prove- -
İspatlamak için yeterli fatura var.
The bootblack would not give up his receipts... and paid dearly for his failure to surrender to gang demands.
Bootblack'de önce kazancını paylaşmak istemedi... ve bunun bedelini ağır bir şekilde ödedi.
Timetable, list of sales, receipts, electrical chart, green checkbook, book of tickets, account book, and the green journal.
Tren tarifeleri, satış listeleri, makbuzlar, elektrik taslakları, çek defteri, makbuzlar, muhasebe defteri, ve yevmiye defteri.
- Rocco the Rum Runner... rubbed out Rico the Rat with his roscoe... for robbin'his rum-runnin'receipts!
- Rocco the Rum Runner... - Söyledin!
He's gotta count the day's receipts so he should be walking in any second now.
Günün faturalarını sayması gerekiyor. Demek ki her an kapıdan girebilir.
These are the receipts from'85.
Bu fişler 85'den.
- Oh, he's helping me sort my receipts.
- Faturalarımı düzenlememe yardım ediyor.
I think they should take all your receipts and put them in one of those big, Lucite sweepstake drums and just kind of crank it around there.
Bence tüm fişlerinizi alıp, kolu sayesinde döndürülebilen büyük, çember yarışma kutularına koymalılar ve orada çevirmeye başlamalılar.
For myself, I ask only a nominal salary, plus a cut of gross receipts, a bonus of 25 percent on anything above break-even, a $ 300 per diem, the use of a company car and housing.
Kendim için sadece önemsiz bir maaş istiyorum, bir de brüt hasılattan pay, tüm karlardan % 25 pay, günlük 300 dolar, şirket arabası ve ev.
Save the receipts.
Faturayı sakla.
Of course I have all my receipts for'89 and'90.
Elbette 89 ve 90'dan kalan bütün makbuzlarım duruyor.
Gangland enforcers broke the arms of an elderly news dealer this afternoon... when he refused to share his week's receipts with them.
yaşlı bir habercinin kolunu kırdılar.