Relative translate Turkish
2,602 parallel translation
Yes, relative to you, it was eons, but, well, look at this hologram I took the day before yesterday of a robot frolicking with a robo-dinosaur.
Evet, görece olarak size göre çok uzun ama iki gün önce bir robotun robo-dinozorla oynarken çektiğim holograma bir bakın.
And the explanation for that is that the icy surface of Europa has shifted, it's moved relative to the rocky core.
Bunun açıklaması Europa'nın buzlu yüzeyinin kayalık çekirdeğine bağıl bir şekilde kaydığıdır
The team can then see if anything has moved, relative to the background of stars.
Eğer herhangi bir şey yıldızların arkaplanına karşılaştırmalı olarak hareket ederse, ekip o zaman görebilir.
You wanted someone who could pass for a relative of Jesse's.
Jesse ile yakınlığı olan birisine bakmamı istemiştin...
Well, maybe a friend or relative is looking for payback, huh?
Belki bir arkadaşı veya akrabası intikam almak istiyordur.
You know, a few years ago, in Romania, a family dug up their dead relative because they thought he was a vampire.
Birkaç yıl önce Romanya'da bir aile vampir olduğunu düşündükleri bir akrabalarını mezardan çıkarmış.
Anything's possible. Relative to the alternative, it actually seems more logical to me.
Diğer seçenekle kıyaslayınca bu daha mantıklı görünüyor.
They'll find anyone they can - A relative, friend...
Şansın şu ki herhangi birisini bulurlar akraban, arkadaşın...
Do you have a relative graduating?
Mezun olan bir akraban mı var?
- Do you have a relative graduating?
Mezun olan akraban mı var?
Ancient astronauts would come all the way here and travel these large distances and not age that much, relative to their home planet.
Bütün yolu aşıp buraya gelen Tarih Öncesi Atronotlar bu muazzam mesafeleri aşabilirsiniz ve kendi eviniz olan gezegeninizdekine göre çok fazla yaşlanmazsınız.
Relative?
Akraba mı?
You are a blood relative of my wife.
Karımın akrabasısınız.
We spoke to a relative in Germany who informed us that he has distant cousins living in the States.
Almanya'daki bir akrabasıyla konuştuk. Bize Birleşik Devletler'de yaşayan kuzenleri olduğunu söyledi.
Well, "close" is a relative term.
"Yakınlık" göreceli bir kavram.
Was I aware you had a relative?
Bir akraban olduğunu biliyor muydum? Hayır.
Is that a relative of yours?
- Akrabanız mı?
You a relative of Veronica's?
Veronica'nın bir akrabası mısın?
Friend, relative?
Arkadaş yoksa akraba mı?
Can I ask how close a relative that was?
Sana ne kadar yakın olan birisiydi?
Now, they overtook their guard with relative ease, and we're pretty sure they're planning an escape.
Gardiyanının boş bulunmasından yaralanarak elinden kurtuldular. Kaçmayı planladıklarına eminiz.
Time starts flowing slowly on board, relative to the rest of the world.
Zaman trende dünyanın geri kalanına nispeten daha yavaş akmaya başlar.
My only living relative.
Hayatta olan tek akrabam.
Then you better call a relative, because if I don't get 50 g's in my hands in 24 hours, you and your skinny-ass friend here are dead.
O halde bir yakını arasan iyi olur çünkü eğer 24 saat içinde, 50000 dolar elimde olmazsa sen ve şuradaki sıska dostun, öldünüz.
And at room temperature, what's happening is that all of these atoms are moving relative to one another.
Isı odasında tüm bu atomlar, birbirlerine bağıl olarak hareket ediyorlar.
So now if you have a clock which is accurate to 17 digits, all of a sudden, every day, you can see the rate of the clock speed up and slow down and speed up and slow down relative to what it should be, because the Earth is squishing by this kind of one-foot level.
Eğer 17 basamaklı bir saatiniz varsa, gün içinde ona bakarak, yavaşlama ve hızlanma oranını görebilirsiniz, ve hızlanma ve yavaşlama ilişkisini de, çünkü dünya bu tür bir düzeyde ezik.
But in the LHC, that billionth of a second is stretched out relative to our time.
Ama LHC'de, bu saniyenin milyarda biri kadar olan süre biraz daha uzuyor bizim zamanımıza göre.
So in some sense, the protons that are going around the ring, their clocks are moving slower than our clocks, so they're like time travelers relative to us.
Yani bir anlamda protonlar yörüngede dönerken onların saatleri bizimkimize göre daha yavaş akıyor ve onlar bize göre zamanda yolculuk yapmış oluyorlar.
Einstein realized that time is relative to where you are and how fast you're moving.
Einstein ın anladığı şuydu ki, zaman sizin nerede olduğunuza ve ne kadar hızlı olduğunuza göre değişir.
"She left one day in a relative way, and returned home the previous night."
"bir gün izafi bir yoldan ayrıldı, ve önceki gece evine döndü."
"Ex" being a relative term.
"Eski" göreceli bir kavramdır.
She may be the only blood relative I have left.
O benim son kendi kanımdan akrabam olabilir.
- What if it's a relative?
- Ya akrabası ise?
Once you do, Charlie's relative value will become apparent.
Bunu yap, Charlie'nin değişken durumu düzelir.
As your relative, I cannot deal with this thing anymore.
Bir akrabanız olarak, artık bu durumla başa çıkamam.
No, ye-yeah... uh, distant, distant relative, who-who...
Evet, yani uzaktan bir akraba.
Especially when it's a close relative asking?
Hele de işi aileden biri istiyorsa.
I stayed with a relative, a journalist
Orada bir akrabamda kaldım. Bir gazeteci.
Only relative is her mother in Boston.
- Tek akrabası Boston'daki annesi.
Yes, it's a matter of the relative heights of the defendant and victim.
Evet saldırganın ve kurbanın boyları da önemli.
Take it easy, babe, he's a relative.
Sakin ol bebeğim, o bir yakınım.
Achieving time travel by moving fast, and so slowing your clock down relative to everyone else, is a way of achieving time travel.
Oraya gitme hayalimiz şimşek hızıyladır. Zaman yolculuğunu hızla giderek yapmak, saatinizi diğerlerine göre yavaşlatmak, zamanda yolculuğun başarılmasıdır.
Every police contact, every known associate and relative home and work address for Handsome for the past six months.
Her polisle görüşme, bilinen iş arkadaşları ve Yakışıklı ile bağlantılı son altı aydaki iş ve ev adresleri.
Pasha's found a relative at last?
Pasha sonunda bir arkadaş edindi.
After a relative!
Bir akrabanın adı!
You know, I have a blood relative.
Biriyle kan bağım var.
It's all relative.
Hepsi bağlantılıdır.
No, no, I'm not a relative.
Hayır, hayır, akrabası değilim.
A distant relative of the tick. This is no passive blood sucker.
Kadife solucan, sert kabuklu böcekler ve solucan familyası arasındaki kayıp evrim halkası.
Oh, I see. So because I'm of Indian descent, I must have a friend or relative who's a carpet merchant.
Anlıyorum, Hint kökenli olduğum için halı toptancısı arkadaşım olmak zorunda öyle mi?
One thing we can do to change how we move forward in time relative to each other is to actually move at different velocities compared to each other.
Her dakika, geleceğe doğru bir dakika seyrediyorsunuz.