Repeat that translate Turkish
1,040 parallel translation
If you repeat that to anyone, you're fired.
Bunu başkalarına anlatırsanız, işten atılırsınız.
I won't repeat that.
Tekrar etmeyeceğim.
Repeat that if you dare.
Cesaretin varsa, tekrar söyle.
Come here and repeat that if you dare!
Cesaretin varsa, gel de burada tekrar söyle.
I dare you to repeat that.
Cesaretin varsa bir daha söyle.
Would you repeat that, Lieutenant?
Bunu tekrar edermisin, Teğmen?
By the way if you'd like to repeat that question, be at the post armoury at 4 tomorrow.
Bu arada soruyu tekrarlamak istersen yarın 4'de cephaneliğe gel.
Don't repeat that mistake, Mr. Christian.
Bu hatayı tekrarlamayın, Mr. Christian.
The soviet people would like to ask the kanamits precisely - i repeat that to him - precisely what are your motives in coming here quite uninvited?
Sovyet Halkı, Kanamitlere özellikle şunu sormamı istiyor. Aynen aktarıyorum. Davetsiz bir şekilde buraya gelmenizdeki gerçek niyet nedir?
Repeat that, please.
Bunu tekrarla, lütfen.
I repeat that question.
Sorumu tekrarlıyorum.
For the sake of clarity, I will repeat that our purpose is to investigate the behavior of the city's administrative bodies with respect to contractors and developers solely in regard to Vico Sant'Andrea.
İyice açık olsun diye tekrar edeceğim : Amacımız kentimizin idari organlarının adımlarını.. .. müteahhit ve plancılarla ilişkilerini gözeterek..
Would you repeat that, Walter?
Tekrar eder misin Walter?
Now you repeat that after me.
Şimdi benden sonra tekrar et.
Would you repeat that last part again, please?
Son bölümü tekrar edebilir misin?
Be prepared to repeat that verbatim in court.
Söylediklerini harfi harfine mahkemede tekrarlayacaksın.
I'll repeat that, gentlemen.
Tekrar ediyorum, beyler,
We repeat that you won't be going far, only to labor camps.
Tekrar ediyoruz ki, uzağa değil sadece işçi kamplarına gideceksiniz.
'I will repeat that - write to the General.'
Tekrar ediyorum - General'e yazın.
- Don't we all do the same? - Promise me not to repeat that at the trial.
Hepimiz aynı şeyi yapmaz mıyız?
Did he not, several minutes later, repeat that order?
Bu emri birkaç dakika sonra tekrarlamadı mı?
- Yes, sir. Did he not, several minutes later, repeat that order?
- Sonra bu emri tekrarlamadı mı?
Could you repeat that?
Baksanıza, tekrar edebilir misiniz? Pek anlayamadım. Bu demek oluyor ki,
Would you please repeat that last, comrade?
Son söylediğinizi tekrarlar mısınız, yoldaş?
Don't repeat that.
Tekrar ettirme.
I'll just repeat that.
Tekrar ediyorum.
Would you dare to repeat that in a more secluded spot?
Bu sözleri daha tenha bir köşede tekrar edebilir misiniz?
Now do you dare repeat that?
Hâlâ tekrar etme cesaretiniz var mı?
If you like me and you're not lying, you mustn't repeat that.
Eğer beni seviyorsan ve bunda dürüstsen bunu tekrarlamazsın.
Repeat that again please.
Tekrar eder misiniz lütfen?
COULD YOU REPEAT THAT? I'M A BIT DEAF.
Tekrar edin, işitemiyorum.
If you repeat that three times, you'll get enough for a meal.
Bunu üç kez tekrar edersen bir yemeklik pirinç elde edersin.
You don't have to repeat that I phoned you.
İkide bir benim aradığımı söylemeyi kes.
Would you repeat that?
Tekrarlar mısınız, lütfen?
I repeat to you that it is a sacrament.
Sana evliliğin kutsal olduğunu tekrar söylüyorum.
He told me that it was no use to repeat my story because no one would believe me.
Bana bu masalı tekrar etmemin bir işe yaramayacağını söyledi. Çünkü hiçkimse bana inanmıyordu.
Any man who thinks that those words are harmless or thinks that he can repeat or conform to such words as this man spoke let him take warning from the punishment you are about to witness.
Bu sözlerin zararsız olduğunu düşünen... ya da bu adamınkiler gibi sözler söyleyebileceğini ya da uydurabileceğini... düşünen varsa, tanık olacağınız bu cezadan ders alsın.
You believe that I could ever- - ever- - in my whole life... step up and repeat... to another living soul... what that man- - what he did?
Sen benim- - hiç- - hayatta... o adamın ne yaptığını... kalkıp başka bir insana... anlatabileceğime inanıyor musun- - ne yaptığını?
But I thought you were working on the theory that he does repeat himself.
Teorinize göre, hep kendini tekrar ettiğini sanıyordum.
We've got to repeat exactly wha.. the things that happened to us when we landed.
İniş yaptığımızda olan şeyin tam olarak tekrarlanması lazım.
Nobody, I repeat, nobody gets in here to bother that young lady tonight.
Kimse, tekrar ediyorum, kimse bu gece o genç bayanla uğraşmak için içeri girmiyor.
I'd never repeat or report a thing like that.
Böyle bir şeyi asla bir başkasına söylemem.
- Please repeat. I didn't receive that.
- Tekrarla lütfen.
A Druid can only repeat the secret to another druid, all that I can tell you... is that it contains mistletoe and lobster, the lobster is not necessary... but it tastes good.
Sadece bir Rahip, diğer bir Rahibe bu sırrı aktarabilir, size tüm söyleyebileceğim şu kadar ki... içinde ökseotu ve istakoz var, istakoz gerekli değil... ama iyi lezzet veriyor.
I didn't hear that clearly, could your honour request the witness to repeat his testimony?
Bunu net olarak duyamadım, Sayın Yargıç. Şahit ifadesini tekrarlayabilir mi?
It is urgent - repeat : urgent - that you give the sheriff a call.
Acil, tekrar ediyorum. Acilen şerifi ara.
It is urgent - repeat : urgent - that you call the sheriff...
Acil, tekrar ediyorum. Acilen şerifi ara.
Although experiences of the population of Tucuman were invaluable since 1955 mobilizations, street battles, occupations of factory and fights against the oppressor, for the historical process, I believe they are not applicable today, and that it would be a great mistake to repeat them.
Tucuman halkının 1955'den sonraki deneyimleri değersiz olmasına rağmen seferberlik, sokak savaşları, fabrika işgalleri ve baskıya karşı savaşlar tarihsel ilerleme için inanıyorum ki bugün çok uygun değiller ve bunları tekrar etmek çok büyük bir hata olurdu.
I'm sorry, I didn't quite catch that... would you repeat it?
Özür dilerim, tam olarak anlayamadım, Tekrar edermisiniz?
Repeat, strong probability exists that passenger DO Guerrero, seat assignment 23-A, may have an explosive device in attaché-type briefcase.
Tekrar ediyorum, büyük ihtimalle 23-A numaralı koltuktaki DO Guerrero adlı yolcunun bond tipi çantasında patlayıcı madde olabilir.
I'll repeat that for you.
Tekrarlıyorum.
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16