English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Restrictions

Restrictions translate Turkish

493 parallel translation
The restrictions mean nothing at all.
50'nin hiç bir anlamı yokmuş.
With a war on, there are a lot of restrictions.
Savaşta bir sürü kïsïtlamalar var.
In other words, no quota, no restrictions?
Başka deyişle, kota ve kısıtlama yok mu?
- No quota, no restrictions.
- Kota yok, kısıtlama yok.
Blackout and curfew restrictions will be rigidly enforced.
Karartma kurallarına ve sokağa çıkma yasağına uyulması mecburidir.
I hope they ease up on their wartime restrictions soon.
Savaş zamanı kısıntılarını yakında kaldırırlar umarım.
There are certain restrictions a soldier serves under.
Askerler ise kisitlamalara göre hareket etmek zorundadir.
I want her to feel she's free of restrictions, free of being watched.
Kendini kısıtlamalardan muaf hissetmesini, gözetlenmediğini hissetmesini istiyorum.
Had I known your restrictions applied to me and my family, sir...
Kısıtlamalarınızın ben ve ailem için de geçerli...
Free of all the restrictions society imposes upon us.
Toplumun bize uygulamak istediği tüm kısıtlamalardan bağımsız.
For what civilizes us, other than these moral restrictions of which you make so little?
Bu kadar küçümsediğin ahlaki kısıtlamalardan başka nedir bizi medeni kılan?
In America there aren't many restrictions for hunters.
Amerika'da avcılar için fazla bir yasak yok.
The admiralty described you as a passenger... so you will have all the privileges and restrictions of a passenger.
Deniz kuvvetleri sizi yolcu olarak tanımladığından bir yolcunun sahip olduğu tüm ayrıcalık ve kısıtlamalara tabi olacaksınız.
I brooked no restrictions on your freedom.
- Hiç bir kısıtlama olmadan özgürlüğünü onayladım.
Among other restrictions, they're specifically forbidden to fight.
Diğer yasaklardan birisi de, kavga etmeleri kesinlikle yasaktır.
You see, money does have its restrictions.
- Bak, paranın limitleri de var.
Of course. I shall obey your restrictions.
Bu kısıtlamanıza itaat edeceğim.
I hope that one day there will be no need for you to observe any restrictions.
Umarım bir gün gelecek herhangi bir kısıtlamaya uymak zorunda kalmayacaksınız.
We should never have agreed to such restrictions.
Kısıtlamaları asla kabul etmemeliydik.
While you're thinking, I'd like to bring the duck in here and ask her, if possible, to clarify the question of currency restrictions and custom regulations in the world today.
Siz düşünürken ben ördeğe dönüyor ve ondan, bugün dünyadaki para kısıtlamaları ve gümrük mevzuatı sorununu açıklamasını rica edeyim.
Just how relevant are contemporary customs regulations and currency restrictions in a modern, expanding industrial economy?
Mevcut gümrük mevzuatı ve para kısıtlamaları modern, genişleyen endüstri ekonomisine ne kadar uygun?
Certain restrictions were placed upon the old-timers.
Belli kısıtlamalar eskilerin üstüne kaldı.
Hmm. You say restrictions have been lifted in Prague.
Prag'da kısıtlamalar kaldırıIdı diyorsunuz.
An officer such as he can carry dispatches from Edo without restrictions.
O, herhangi bir kısıtlama olmadan Edo'dan mesajları taşıyabilen bir memurdur.
The sharp increase in the bank rate and the tough new restrictions on bank loans were attacked today by the TUC, who said that hundreds...
Banka oranlarındaki ani yükselme ve banka kredilerindeki yeni katı düzünlemeler bugün İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve yüzlerce kişi tarafından sert bir dille eleştirildi.
But if he's dead and it can't be proved, then legally he's considered alive, so his wife can spend the money without restrictions.
Ama ölmüş ve bu kanıtlanamazsa, yasal olarak hayatta olduğu farz edilir karısı da kısıtlama olmaksızın parayı harcayabilir.
- No restrictions, the lid's off.
- Kısıtlama yok.
Just as the accumulation of commodities mass produced... for the abstract space... of the market was to break down... all regional and legal barriers, and all of the corporate restrictions of the middle ages... which maintained the quality of artisanal production -
Pazarin somut boslugu için üretilen seri üretim metalarinin yigilmasi, hem tüm bölgesel ve yasal engeller ile Orta Çag loncalarinin zanaattaki kaliteyi koruyan sinirlamalarini paramparça etmis hem de mekanlarin özerkligi ve kalitesini de azaltmistir.
We can thank our friends in the Cuban government, which has put up half the cash with the Teamsters, on a dollar for dollar basis, and has relaxed restrictions on imports.
Küba hükümetindeki dostlara teşekkür etmeliyiz. Hükümet, Teamsters için yarı yarıya para koydu, her dolara bir dolar, ve ithalat yasaklarını hafifletti.
No restrictions?
- Herhangi bir kısıtlama yok mu?
Pray, continue with your spiritual exercises, until the judge lifts all restrictions.
Dua edin, ruhani uygulamalarınızı sürdürün. Tâ ki Yargıç bütün sınırlamaları kaldırana kadar.
Before lifting restrictions, you must notify the Commissioner, and explain the acronyms.
Kısıtlamaları kaldırmadan önce, Yargıç'a haber verip kısaltmaları açıklamalısınız.
U.S. Army Materiel Command has issued these new area restrictions. :
Ordu Levazım Birliği'nin girişi yasakladığı yollar :
But his personal secretary died, so they let up on restrictions.
Ama özel sekreteri ölünce, yasakları azalttılar.
" If restrictions are imp...
" Eğer konuşma özgürlüğüne...
If restrictions are imposed on speech, the soul will vegetate... like matter... "
"Eğer konuşma özgürlüğüne sınırlar konulursa ruh bitkileşecek ve iltihaplanacaktır..."
It's probably the restrictions in the war zone.
Kinmen yasak bölge oldu sanırım.
They put new security restrictions on us.
Yeni güvenlik kısıtlamaları getirdiler.
With the easing of trade restrictions, next year we'Il start importing a Iot of strange things from Peking.
Ticari kısıtlamaların azalmasıyla gelecek seneye Pekin'den çok ilginç şeyler ithal etmeye başlayacağız.
Donald, the important thing is not to accept their restrictions.
Donald, önemli olan onların kısıtlamalarını kabul etmemek.
If it works, the bridge will be able to monitor us. It has restrictions.
Eğer işe yararsa, Köprü bizi takip edebilecek.
Working with restrictions and regulations is setting us on edge.
Bu sınırlamalarla çalışmak herkesi gerginleştiriyor.
And that entails certain restrictions.
Bu da bazı kısıtlamalar getirir.
Mr Clayton, would you please explain to this young man our new restrictions on leather this year?
Bay Clayton, bu arkadaşa bu sene deri giyimi konusundaki yeni kısıtlamalarımızı anlatır mısınız?
There are no restrictions here.
Ne istersen. Burada sınır yok.
Failed to comply with environmental restrictions.
Çevre koruma tüzüğüne uymamış.
She will be unhappy with the restrictions I must place upon her at home, Captain.
Evde ona koymak zorunda olduğum kısıtlamalarla mutsuz olacak, Kaptan.
- There are several restrictions. What's this guy doing? Around the world in 80 days?
Bu adam ne yapıyor? "Seksen Günde Devri alem" mi?
I'll speak to the Ambassador about easing your restrictions.
Kısıtlamalarını gevşetmek için Büyükelçiyle konuşacağım.
It's the restrictions to my life I'm tired of.
Beni bıktıran hayatıma getirilen kısıtlamalar.
As you can see when the Federal Reserve Board eases restrictions interest rates fall, but when it tightens interest rates rise.
Gördüğünüz gibi Amerikan Merkez Bankası kısıtlamaları gevşettiğinde faiz oranları düşüyor, ama sertleştirdiğinde faiz oranları artıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]