Running translate Turkish
47,577 parallel translation
All right, well, the good news, miss Davis, is you've got a prep graduate right here running the show and he cared enough to call in a big favor for ya, so...
İyi haber Bayan Davis, burada iş başında bir MARP mezununuz var. Ve sizin için, eskiden yapılmış büyük bir iyiliğe karşılık isteyecek kadar önemsedi yani...
- if he keeps running around like that? - Talk to him, calm him.
- Konuş onunla, sakinleştir.
It's running unchecked.
Kontrolsüz ilerliyor.
and that cuts back on the excess - running back and forth.
- Böylece gidip gelme olayından kurtulmuş oluyoruz.
That's because the water's not even running through anymore.
Çünkü artık su akmıyor bile.
I'm saying why are we running out of the bar to-to look - in some dumb crate?
Neden salak bir sandığa bakmak için bardan çıkıyoruz ki?
Why... We're always running outside, out into the world, looking for riches and treasures when we've got everything we need right here.
Para, hazine bulmak için dışarı koşturuyoruz hep ama ihtiyacımız olan her şey zaten burada.
Yeah. I am going to be running a company soon.
Yakında bir şirket yöneteceğim.
We're running late, buddy.
Geç kaldık, dostum.
It's not his first time running away.
Kaçması ilk kez değil.
I kinda like running.
Ben koşmayı severim.
Stop running around.
Koşturmayı bırak.
Running water.
Akan suyun sesini.
All with the sound of running water nearby.
Hepsi de akan su sesinin yakınlarında.
We're running a little late actually. We gotta get going. Okay.
Biraz geç kalıyoruz aslında gitmemiz gerek.
I was running ridiculously late for a date... and my sister showed up with Mary.
Bir randevuma çok acayip geç kalmıştım kız kardeşim birden Mary ile çıkageldi.
Two sips of that and you'll be running for the bathroom.
Şundan iki yudum alınca doğruca tuvalete koşarsın.
They were running rampage through the town.
Ama şehre doğru hücum ediyorlardı.
Because it sounds like she's running away with a lover.
Çünkü sevgilisiyle evden kaçıyormuş gibi anlaşılıyor.
Okay, well, unfortunately Roy and I are running late, so please let us know whatever you decide.
Tamam, maalesef Roy ve ben geciktik, o yüzden verdiğiniz kararı bize bildirin.
What we running for?
Neden koşuyoruz ki?
Whatever it takes to keep it running!
- Evet. Hala çalışması için ne gerekiyorsa yaparız.
We put our lives on the line.. Running around the world trying to figure this thing out.
Hayatlarımızı tehlikeye atıyoruz dünyanın etrafında tur atıp bu olayı anlamaya çalışıyoruz.
That dude's been running Cali for the last 15 years... all from the fucking hole, too.
Bu herif 15 yıldır Kaliforniya'yı yönetiyor. Hepsini de lanet bir delikten yapıyor.
Reason I can guarantee these terms is... I'm running the show now.
Sana bunları benim garanti etmemin sebebi artık gösteriyi benim yönetiyor olmam.
You're running the show.
Artık sen yönetiyorsun.
Oh, not to mention- - not to mention the throwing up, the bar brawl, breaking and entering my ex-girlfriend's new home, running from the police- -
Kusmuktan, bar kavgasından eski sevgilimin evine gizlice girmekten ve polisten kaçmaktan bahsetmiyorum bile.
Look, I'm sorry, okay, but what are you doing running off without telling anybody and not answering your phone?
Bak, özür dilerim, oldu mu? Sen de hiç kimseye söylemeden gidiyorsun ve telefonuna bakmıyorsun
I'm running out of time, okay?
Zamanım tükeniyor, tamam mı?
- You and your dog's time is running out.
- Sen ve köpeğinizin zamanı tükeniyor.
The fuck y'all running to?
Hepiniz kaçıyor musunuz?
The blockade at Sligo, running short of gunpowder.
Sligo'daki kuşatmada barut bitmek üzere.
The Irish are being prevented from running fishing boats.
İrlandalıların balıkçı teknelerini kullanmaları engelleniyor.
So I took the liberty of running a point-of-sale analysis between this location and the others.
Ben de affına sığınarak, bu mekânla diğerleri arasında bir satış noktası analizi yaptım.
He comes running like crazy to the back door.
Deli gibi koşup arka kapımıza gitti.
After a successful stint running the secretive special operations killing machine in Iraq,
Irak'ta başarıyla yönettiği gizli özel harekâtlardan sonra
This war's been running eight years now.
Bu savaş başlayalı sekiz yıl oldu.
It's a very delicate thing, and nobody wants its smooth running to be muddied by a big new American offensive.
Çok hassas bir mevzu ve kimse yeni bir Amerikan saldırısıyla seçimlere gölge düşmesini istemiyor.
I am just contingency planning for the possibility we may be running tight on time.
Ben sadece vakte sıkışmamız olasılığını hesaba katarak planlama yapıyorum.
I'm sorry, but we're running behind schedule.
Kusura bakmayın, programın gerisinde kaldık.
Why else would they be running around up there?
Yoksa neden etrafta koşsunlar?
The truth is, I'm running a little low on funds.
Açıkçası, finansal durumum pek de iç açıcı değil şu sıralar.
I don't mean to do your job, but it begs the question... is she running from something?
İşinize karışmak gibi olmasın ama insan şüphe ediyor. Yoksa bir şeyden mi kaçıyordu?
You watch and learn, Red, and one of these days you'll be running this whole goddamn place.
İzle ve öğren Kızıl. Günün birinde burayı sen yöneteceksin.
Some of the kids were running.
Bazı çocuklar kaçıyordu.
Why aren't you running?
Neden kaçmıyorsunuz?
Okay, we're running out of time.
Zamanımız doluyor.
Well, I guess we're not the same kids running around the woods looking for a body.
Sanırım artık ormanda koşarak ceset arayan çocuklar değiliz.
So, you guys are back up and running?
Yani her şey düzgün ve sorunsuz mu?
I'm running away.
Ben uzaklara gidiyorum.
Soldiers in red. Soldiers in blue. Running by the window.
Kırmızı urbalı askerler, mavi urbalı askerler pencerenin yanından geçip kıyıya doğru koşuşturuyorlar ve nehirdeki seyrüseferi durdurup doğuya giden her mavnayı arıyorlardı.