She's not there translate Turkish
1,187 parallel translation
There's something she doesn't want to talk about and she's not very good at hiding it.
Konuşmak istemediği bazı şeyler var ama bunu pek iyi saklayamıyor.
Look, she always said that I was wasting my time with him, and there's nothing she loves more than saying "I told you so." She's so obnoxious She even has a little told-you-so dance It's the one thing I asked you not to do!
Şimdi "kastıralım" a gülebilirsiniz ama mesele "dinomit" olunca ya da "waffle'ıma dokanma" ya da "hey, hey, hey" olunca o zaman gülebilirsiniz.
Hypothetically, if there is no Ethan, she's not your type?
Eğer ortada Ethan olmasaydı, o senin tipin mi?
There's no evidence she was, but in theory... Did you not do any reading before you came?
Olduğuna dair bir kanıt yok ama - - Gelmeden önce hiçbir şey okumadın mı?
She's not getting down from there.
Oradan aşağı inemez.
What do you mean she's not there?
Ne demek o burada değil?
- She's not there yet. - Is she okay?
- Ne dedi?
- Yeah, she's fine... she's just not there yet.
- Orda değil - İyi mi?
This is not what I signed up for! - Shh. She's in there taking a bath.
Ben teşkilata bunun için girmedim!
- She's not there.
Orada değil.
- I am. I just tried. She's not there.
Deniyorum fakat orada değil.
No, no, we're staying at her house, but she's not living there now.
Hayır. Annemin evinde kalıyoruz. Ama orada yaşamıyor.
There are people to help junkies like yours Mom - She's not a junkie!
- O bir esrarkeş değil sizinki gibi aşıklarını yardımcı insanlar Anne vardır!
I'm not sure but... there's talk that she had a fight with you. That's way she quit.
Emin değilim tabii ama seninle kavga ettiği için işten çıkmak istiyormuş.
- She's not there.
- Orada yok. Nerede?
She's out there right now, enjoying life, not realizing the rest of it's with me.
Şu an oralarda biryerlerde, hayatın tadını çıkarıyor, geri kalan ömrünün benimle olacağından habersiz.
She's not there.
Evde değil.
Okay, so, we're on the savanna and we're hovering about three feet over it and there's this herd, see, of elephants and they can run very fast, not as fast as rhinos, but they can run very, very... what was she wearing?
- Üzerinde ne vardı? - Üzerinde ne mi vardı? Evet.
- If she's safe, she's not gonna go there.
Güvendeyse oraya gitmeyecektir. - Bu park.
Make up a story for why she's not there.
Orada olmamasına bir bahane bul.
She's not there.
Orada değil.
So i stood there and i told her to apologize, And all i could think was "she's not wrong."
Karşısına geçip özür dilemesini söyledim ama aslında haklı olduğunu düşünüyorum.
Catherine just showing up at the diner. I mean, it's not like she knew I was going to be there.
Orada olacağımı bilmiyordu.
There's no point dwelling on the whole thing, but in some ways she's still my girlfriend, and i don't feel i need anybody new just yet- - not while everything's so fresh.
Bu konuyu kurcalamanın anlamı yok. Ama bazı açılardan, o hâlâ benim sevgilim. Henüz yeni birine ihtiyacım olduğunu hissetmiyorum.
It's really quite a shame, Dawson because there will be a day when you're old and grey and not even the Viagra's doing it for you and you could've looked back fondly on that time you banged the daylights out of that actress in your childhood bedroom while she still had her looks.
Gerçekten çok yazık Dawson. Bir gün gelecek, yaşlanacaksın ve Viagra'nın bile faydası olmayacak. Geriye dönüp, çocukluk odanda güzel bir oyuncuyla seks yaptığın günleri anabilirdin, ama bu olmayacak.
She's not there anymore either, if that's what you're thinking.
Aklından geçen buysa, o kız da artık yok.
Ambassador V'Lar says there's a good reason for doing so, though she's certainly not sharing it with me.
Benimle kesinlikle paylaşmasada, Büyükelçi V'Lar bunun için iyi bir nedeni olduğunu söylüyor.
Well, she's not here that often- - every other Christmas, Thanksgiving, a birthday here and there.
Buraya pek sık gelmiyor. Sadece her Noel'de, Şükran Günleri'nde herkesin doğum gününde.
There's no way she's gonna be mad at Mom for that. Lorelai, you obviously do not understand the way things work in your mother's world.
- Annenin dünyasında işlerin nasıl yürüdüğünü anlamıyorsun.
And the entire number, I was just thinking,'Mom's not here.' And it was my fault that she wasn't there.
Ama sürekli "Annem burada değil" diye düşündüm.
Mrs. Got Bucks out there not only has a cameraman, she's got a sound guy, too.
Bayan Kodaman şimdi de sesçi getirdi.
I don't know how it started, but--but--but she said something about things not going well with her and Stuart, you know, like, he's old and everything. And before I knew it, I said, yeah, and what if you guys do wanna have kids- - I just thought of that one right there on the spot- -
- Nasıl başladı bilmiyorum ama Stuart'la iyi gitmeyen bir şeyler olduğundan bahsetti yani yaşlı olduğundan falan ve farkında olmadan evet dedim ve ya çocuk yapmak isterseniz diye sordum.
She's not all there, if you know what I mean.
Tam bir kaçıktır, dediğimi anlıyorsanız.
There's only one problem, and she's not a small problem.
Ama bir tek sorun var. O da karım!
She could not tell a gooseberry bush from a cactus, but the meticulous order in the yard appealed to her, such as the metal chains placed there in order to shield the second and third bushes, lest anybody decided to make use of the deplorably time-honored shortcut to the old lady's bency.
Bektaşi üzümünü kaktüsten ayırt edemezdi. Ama bu avludaki düzenleme hoşuna gitmişti. Üzüm sıralarını korumak için konmuş zincirleri beğenmişti.
But I took her to the Wigmore Hall last week, and she sat there looking not bored exactly, just blank. She seemed further away then than she does now.
Gözlerime bakarak sıkılmadığını ama boşluktahissettiğini söyledi.
Even... even the nurse said-she said later, There wasn't a heartbeat. Not when they first showed up.
Onlar ortaya çıkmadan önce hemşire bile kalp atışı olduğunu söylemişti.
She's not there.
Annem orada değil.
She's not quite there.
Tam olarak açıklayamıyorum.
My wife's not out there, is she? .
Karım orada mı?
I was asking someone what Freud would have thought of the twentieth century and she said there's one thing Freud could not have foreseen, Walt Disney making everything cheap, everything nice.
Neyse ki bir tuvalet buldum ve pantolonumla iç çamaşırımı hemen indirdim.
So, she wipes the fingerprints from the bottle, puts her husband's there to make it look like suicíde, sends Angela out of the country as soon as possible, hoping, against hope, that she does not confess.
Onun için de bira şişesindeki parmak izlerini silip kocasının parmak izlerini bırakarak olaya intihar süsü vermek istedi. Sonra Angela'yı olabildiğince çabuk kasabadan gönderdi ve onun itirafta bulunmayacağını umudunu besledi.
- Then suddenly I see there's something that the good nurse Hopkins she does not wish me to know.
Sonra aniden, Hemşire Hopkins'in benden gizlemek istediği bir şey olduğunu anladım.
What do you mean, she's not in there?
Ne demek, burada değil? Olmak zorunda!
- No, she's not there.
- Hayır, hayır, orada değil!
Sexual deviation might not be on Harley's mind but if you keep being strict, she's gonna realise there's something she's missing out on.
Harley'in aklından seks geçmiş olmayabilir. Ama onu sıkmaya devam ederseniz kaçırdığı eğlenceli ve ayıp bir şeyler olduğunu fark edebilir.
This is her first birthday, she's awake, we're not even there.
Bu onun ilk doğum günü, o uyandı ve biz orada bile değiliz.
Even if there was something, which I'm not saying there was, she's a suit. Not my type.
- Öyle olsa bile, ki olduğunu söylemiyorum, tipim değil.
She's not alone up there, Vic.
- Orada yalnız değil.
She's not there yet.
Daha ulaşamadı.
Where she's like, "How can you just sit there and not help the children?"
"Orada oturup da çocuklara nasıl yardım etmezsin?"
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not here yet 28
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129
she's not worth it 28
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not here yet 28
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129