English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Shouting and screaming

Shouting and screaming translate Turkish

40 parallel translation
- Did you hear shouting and screaming?
- Çığlıkları duydun mu?
How about if we get Lord Farrow's head and body and we take it to the Queen, except, exc-ept, just before we get in, we start shouting and screaming and then we say, "We were on our way when he said something traitorous."
Peki ya, Lord Farrow'un başını ve gövdesini alıp, Kraliçeye götürsek, ama, ama, içeri girmeden az önce, bağırıp çağırmaya başlasak, ve şöyle desek : "Tam buraya geliyorduk ki, haince şeyler söyleyiverdi."
( shouting and screaming )
( Bağırışlar ve çığlıklar )
I heard shouting and screaming and then they became quiet.
"Haykırış ve çığlıklar duydum sonra sesleri kesildi."
He left out of here shouting and screaming off of me saying thanks for looking out.
Burayı kolladığı için ona teşekkür ettim ve bağıra çağıra gitti.
Everyone started shouting and screaming.
Herkes bağırıp çağırmaya başladı.
All the shouting and screaming,'kay, so how does it look?
Bütün bu yaygara ve bağırışlar. Kuzen Max'in düğününden daha kötü. - Pekala, nasıl görünüyor.
I can remember lots of swearing and shouting and screaming.
Haykırışları, çığlıkları hatırlıyorum.
They were shouting and screaming on and on.
Bağırıp çağırıyorlardı sürekli.
No he came home that day shouting and screaming and.. He was angry at me for sending him to see Corvis.
O gün eve bağıra çağıra dönmüştü ve onu Dr. Corvis'e gönderdiğim için bana kızmıştı.
We'll go to our graves shouting and screaming and making noise and nobody will listen.
Bağırıp çağırıp gürültü yaparak mezarımıza gideriz. Kimse de dinlemez.
In Cairo, Egypt, the crowds are shouting and screaming..
Kahire, Mısır'da insanlar bağırıyor ve haykırıyorlar..
When Blythe was little, he used to play outside Mantus's house, shouting and screaming, to get Mantus to come to the door looking really mad.
Blythe küçükken, Mantusun evinin önünde oynardı, Mantusu çıldırtmak için bağırır ve çığlık atardı. Bütün çocuklar böyle yapardı.
When I arrived in Stanleyville, I could hear a lot of shouting and screaming, people crying and gunfire.
Stanleyville'e vardığımda birçok bağırış ve çığlık duyabiliyordum insanlar ağlıyordu ve silah sesleri vardı.
- then end up shouting and screaming.
- Sonra bağırmalar çağırmalar.
[men shouting and screaming]
[erkekler bağırarak ve çığlık]
Plus all the shouting and screaming.
Ayrıca tüm o bağırışlar ve çığlıklar.
All of a sudden we heard shouting and screaming from upstairs.
Bir anda üst kattan bağırışmalar çağırışmalar gelmeye başladı.
I find this shouting and screaming deeply upsetting.
Bu bağırma ve çığlıkları son derece sinir bozucu buluyorum.
Or when you were seven and you took your silly rowing boat out and you got lost in that storm, and me and your dad were out, shouting and screaming, losing our minds.
Ya da sen yedi yaşındayken aptal sandalını alıp fırtınada kaybolduğunda, babanla benim bağırıp çağırarak aklımızı kaybetmemizdir.
You're shouting and screaming every night.
Bağırıp, çığlık atıyorsun, her gece.
I could see through the front of the Pig that there was a, um, a rubble barricade somewhere in front, at the end of Rossville Street with about thousands of people behind it all screaming and shouting.
Domuzun önünden görebiliyorudum. Orada, orada bir moloz yığını, bir barikat vardı. Önlerde bir yerde, Rossville Sokağının sonunda arkasında da binlerce insan hepsi bağırıp, çığlık atıyorlardı.
- He made a great scene. He was screaming and shouting.
Burada olay çıkarttı, bağırdı.
"People were screaming and shouting".
Tuhaf bir şey oldu. İnsanlar çığlık atıyor ve bağırıyorlardı.
- He just stays up there applying ointment and shouting. - [Stan Screaming]
Merhem sürüp bağırmaktan başka bir şey yapmıyor.
The moment the car hits the donkey.. .. the entire village comes running out.. .. screaming and shouting..
Araba eşeğe çarptığı anda tüm köy toplanarak gelir yabancılara bu eşek özeldi paha biçilmezdi diye bağırıp
... I spent all day screaming and shouting.
Tüm günümü bağırarak geçiriyorum.
They started screaming and shouting down the line.
Bağırmaya ve çığlık atmaya başladı.
[SCREAMING AND SHOUTING]
Kapıya koşun!
( CROWD SCREAMING AND SHOUTING ) ANNOUNCER :
Ahmed'in Stand-up DVD'si yanında bonus DVD'si hediye
They were just yelling at each other, screaming and shouting.
Birbirlerine bağırıyorlardı.
( Screaming and shouting )
( Çığlıklar ve bağırışmalar )
( Screaming and shouting )
( Çığlık atıp bağırıyorlar )
SCREAMING AND SHOUTING One at a time!
Bir defada!
105's are screaming overhead, and men are shouting and firing.
105'lik toplar üstümüzde çığlık atıyor, askerler ateş edip bağırıyordu.
All I heard was "Uh-oh" or "Oh, no," and then lots of screaming and shouting until... What about after that?
Tüm duyduğum "Ah" veya "Hayır" dı, sonrasında silah sesi gelene kadar bolca haykırış.
It was only screaming and shouting and wild clapping.
Bağırıp çağıranlar, izleyicilerin deli gibi alkışlaması falan.
All those Latins screaming and shouting and hurling themselves into graves.
Latinlerin çığlıkları, bağırışları, sinirden bir şeyler savurmaları falan.
He was screaming in pain and shouting, " Damn you!
Acı içinde çığlık atıp bağırıyordu. " Lanet olsun sana!
And definitely no screaming and shouting!
Ve kesinlikle bağırıp çağırmak da yok!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]