English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Sizzle

Sizzle translate Turkish

174 parallel translation
Or I'll take my business out of your bank so quick it will make your hair sizzle.
Yoksa bankanla ilişiğimi o kadar hızlı bir şekilde keserim ki saçların hışırdar.
Steam and sizzle.
Tozu dumana kat!
- Sizzle platters.
- Taş plaklar.
If I don't sizzle him tonight, I might as well give up.
Bu gece ona cızırdamazsam, iyice vazgeçebilirim.
- This one's going to sizzle Slugworth.
- Slugworth'u mahvedecek olan.
- She'll sizzle like a sausage.
- Sosis gibi kızaracak demek.
Every time I look into a monitor, Prime, my circuits sizzle.
Ne zaman bir monitöre baksam, Prime, devrelerim cızırdıyor.
Just listen to that bacon sizzle.
Pastırmanın cızırtısına bir kulak ver.
It's called Sizzle.
Adı "Sizzle".
I'm leaving the Falcon Players next month to start that bawdy revue I told you about, the one called Sizzle.
Sizzle adındaki müstehcen revüye katılmak için önümüzdeki ay Falcon Oyuncuları'ndan ayrılıyorum.
[Electronic Sizzle, Generator Winds Down]
Millet... Ve kiralandı. Korkarım burada yaşayamazsınız.
- Sizzle, sizzle... as the Big Apple becomes the Baked Apple.
Cızır, cızır, cızır, asfaltta yumurta pişiyor.
A foolish witch without a brain must sizzle into fiery flame!
Beyni olmayan akılsız bir cadı kızgın ateşlere gark edilmeli!
What are you doing! When he realized I had a crush on Miss Fingerwood, his mutant brain began to sizzle like a fried meat loaf, and he hatched a diabolical plan to destroy me and rule the school.
Bayan Fingerwood'dan hoşlandığımı anlayınca mutant beyni köfte gibi cızırdamaya başladı.
Sizzle.
Cızırdama.
Can you give me sizzle?
Bana bir cızırdama verebilecek misin?
Well, if bugs are making you sizzle just pick up a can of our newest insect repellent Pure-T-Poison.
Eğer böcekler sizi haşır haşır kaşındırıyorsa, en yeni böcek savarımız. Saf-T-Zehirimizden alın.
You're gonna fry, and I'm gonna watch you sizzle.
Kızaracaksın, cızırdayışını seyredeceğim.
If you want them to know that there is steak for dinner, you've got to let them hear it sizzle.
A a a, bak tatlım, eğer akşam yemeğine biftek olduğunu bilmelerini istiyorsan etin cızırdamasını duymalarını sağlamalısın.
Sizzle!
Cızırtı!
Haven't you ever heard grease sizzle?
Hiç mi yağ cızırtısı duymadın?
You can sizzle Louie Buffano.
- Öğretmen beni koruyacak!
You don't sell the steak, you sell the sizzle.
Bifteği değil, cızırdamasını satarsın.
I make your hair sizzle!
-... saçlarınızı cızırdatırım!
We'll be back with some more sizzle on the Toni Post Show.
Toni Post Şov, iç gıcıklayıcı başka konularla geri dönecek. Bizden ayrılmayın.
Well, I make'em sizzle.
Peki, onları cızırdatacağım.
I guess she is, all right. What with the sizzle.
Sanırım, insanları cızırdatmasından dolayı.
The sizzle factor.
Yakma etkisi.
- Pull me back in. I'm startin'to sizzle.
- Lanet olsun, al beni içeri, alçak. Cızırdamaya başladım!
And I still need time to soak and spritz before I can sizzle.
Ve kendimi göstermeden önce hazırlanmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
Then further back with Sausage Sizzle. Macaroni's coming.
Sonra Sausage Sizzle ile daha geriye.
I'LL PLUG IN YOUR WALKER, AND A THOUSAND VOLTS'LL SIZZLE THE SCRAGGLY WHITE HAIRS ON YOUR BALLS!
... orandaki eciş bücüş beyaz kıllar 1,000 voltla nasıl cazırdayacak!
Knowing which pickup lines fizzle and which ones sizzle... Keeps us on the cutting edge of flirtation technology.
ROMANTİZM HIZLANDIRMA LABORATUVARI Neler moda, nelerin demode olduğunu bilmek flört teknolojimizin gelişmesini sağlıyor.
Fever, until you sizzle
İçin cız edinceye kadar heyecan duymak
I'd sizzle up like a sausage.
Orada sosis gibi kavrulurum.
Here's the sizzle.
İşte cızırtı.
I'd make you swear on a Bible, but holy stuff makes your skin sizzle.
İncil üzerine yemin ettirirdim ama dini şeyler sadece derini yakar.
[Alarm Beeping] Just when things were starting to sizzle.
Tam da işler düzelmeye başladığında.
If I stuck my dick in you, it would sizzle off.
Aletim sana girerse cızırdar.
Oh, it would sizzle all right.
Çok hoş cızırdar.
I need the sizzle of prime time!
Ana yayın kuşağının heyecanına ihtiyacım var.
If I don't sizzle him tonight, I might as well give up.
Bu gece ona cızırdamazsam, iyice vazgeçebilirim
You sizzle-dick motherfucker.
Seni çatlak sesli serseri!
And I could hear the tears sizzle as they hit the burner.
Ve gözyaşlarının ocağa düştükçe cızırdadığını duyabiliyordum.
You know, like a mai tai or a Bermuda rum swizzle.
Mai-Tai veya Bermuda Rom Sizzle gibi bir şey mesela.
Lately, Turk and Carla had lost their sizzle.
Turk ve Carla da o kıvıIcımı yitirmişti.
I wanted to give folks a little sizzle.
Biraz heyecan katmak istedim.
- Sizzle?
- Heyecan mı?
Here at home the Southland continues to sizzle with record-breaking triple-digit temperatures in the valleys and the deserts.
Southland şehrimiz, vadilerde ve çöllerde rekor kıran derecelerle cızırdamaya devam ediyor.
Slip in the eggs, ooze in the tomatoes, now stir the whole thing up. Let the bowl sizzle.
Yumurtaları çırpın, domatesi içine katıp hepsini bir kaseye doldurun.
Just when things were starting to sizzle.
- Tam da işler kızışmaya başlamışken.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]