English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Snail

Snail translate Turkish

539 parallel translation
He paints at a snail's pace, for Pete's sake.
Tanrı aşkına, adam kaplumbağa hızında resim yapıyor.
Listen, snail, you'd better look out.
Hey salyangoz, dikkatli olmalısın.
- They were crawling at a snail's pace.
- Salyangoz hızıyla gidiyorlardı.
Oh, my friend, I seemed to see over some flower a great snail crawling.
Ah, dostum, bir çiçeğe musallat olmuş salyangoz gibi göründü gözüme.
What, mud snail?
Ne, salyangoz mu?
Don't move like a snail!
Uyuşukluk etme çabuk ol!
Look, my little snail.
Bak küçük salyangozum.
To see a snail race by.
Bir salyangozun koşuşunu.
He could erect cathedrals, but he's as sluggish as a snail.
Katedral dikebilirdi ama bir salyangoz kadar da tembeldi.
You look like a little snail.
Minik bir salyangoza benziyorsunuz
- What is a little snail?
- O ne demek?
"Will you walk a little faster?" Said a whiting to a snail
"Biraz daha hızlı yürür müsün?" dedi mezgit salyangoza.
Get out, you snail!
Çık dışarı, seni salyangoz!
By yourself, you couldn't catch a limping snail!
Kendi başına salyangoz bile yakalayamazsın!
You leave a slime behind you like a snail.
Salyangoz gibi arkanda pislik kalıyor.
Blood pudding, giblets, Spanish pastry, a snail apiece, and for the main course, bear with duck eggs.
Kan pudingi, ciğerler sıcak ballı İspanyol böreği, her bir kişi için bir salyangoz, ve ana yemek olarak, kaz yumurtasıyla birlikte ayı.
Encolpius, you squashed snail! Come to me!
O benim tarafımdan sıkıştırıldı!
And consequently, during this period, people sought to distract them, to entertain them, to relieve them from the boredom of the Maginot Line, where time passed at a snail's pace.
Neticede, bu dönem süresince insanlar onların kafalarını dağıtacak, onları eğlendirecek zamanın kaplumbağa hızıyla geçtiği Maginot Hattı'nın verdiği can sıkıntılarından kurtaracak yollar aradılar.
Give me a snail fork.
Bana bir salyangoz çatalı verin.
Oh. Anyway, the typical mollusk, viz a snail... Consists of a prominent muscular portion- -
Neyse, tipik bir yumuşakça, örneğin salyangoz esas olarak baş-ayak denilen kas yapısı iç kütle ve kenardan salgılanan bir kabuktan oluşur.
It's like a snail.
Bir salyangoz gibi.
Here, its tanks they moved it snail step. However, Hitler insisted, demanded, that they conquered the city.
Burada tanklar kaplumbağa hızıyla hareket edebiliyordu ancak Hitler şehrin ele geçirilmesi istiyor, ısrar ediyordu.
A child trod on me, like on snail-festooned... jellied, rotting fungus.
Bir çocuk bastı üzerime, çiçeklerle süslenmiş jöleli, salyangoz gibi.
Pick up that snail.
Salyangozu al.
This snail.
Salyangoz.
- Out of the way, macadamised snail!
- Çekil yolumdan, seni salyangoz!
There is a patch in the hollow of your left breast as bare as a snail out of its shell.
Sol göğüs boşluğundaki kabuğundan çıkmış bir sümüklüböcek kadar çıplak büyük parçada neyin nesi.
She cackled again and transformed the little boy into a mushroom and his sister into a snail.
Cadı yeniden kahkaha atmış ve küçük çocuğu bir mantara, kız kardeşini de, bir salyangoza çevirmiş.
Then the little girl, the snail told her brother she was hungry.
Sonra salyangoz olan küçük kız, abisine acıktığını söylemiş.
I watched a snail crawl along the edge... of a straight razor.
Bir salyangoz izledim duzgun bir jiletin... kosesinde surunurken.
She moves like a snail!
Salyangoz gibi yavaş hareket ediyor!
One little kiss on those ruby lips or even on that satin cheek, and I drive at a snail's pace. - Word of honor.
O kiraz dudaklardan, hatta o ipeksi yanaktan bir öpücük,... ve kaplumbağa hızıyla giderim.
Yeah? Well, I just stepped on Mr. Snail from the garden.
Ben de bahçede Bay Salyangoz'u ezdim biraz önce.
So, this snail is standing in front of the Cadillac salesman, see, and says, "How much is that Cadillac?"
Bu sümüklü böcek Cadillac satıcısının önünde duruyor ve ona bakıp soruyor, "Bu Cadillac ne kadar?"
The snail says, " I want a big'S'put on each door
Sümüklü böcek, "Her kapıya'S'harfi konulsun istiyorum,"
One evening, Edmea told me something, she said that when she sang, she saw a snail
Bir gece edmea bana bir şey dedi, dedi ki ; Şarkı söylediği zaman bir salyangoz görüyormuş.
A snail?
- Salyangoz mu?
" I see a snail
" Bir salyangoz görüyorum
You're gonna make your snail and your elephant on Broadway.
Salyangoz ve fil numaralarını Broadway'de bile yapacaksın.
Cross me and you're snail food.
Bana kazık atarsan seni salyangozlara yem yaparım.
Slow like a snail... or fast like a shooting star?
Bir yılan gibi yavaş mı yoksa bir göktaşı gibi hızlı mı?
We can't wait for a snail.
Bir salyangozu bekleyemeyiz.
Don't worry. It's a racing snail.
Dert etme, o yarış salyangozu.
But we can't even wait for a racing snail.
Bir yarış salyangozunu bekleyemeyiz.
It really is a racing snail.
Gerçekten bir yarış salyangozu.
The little man with his racing snail the Night Hob even the stupid bat.
Yarış Salyangozuyla küçük adam Gece Hob'u ve aptal yarasası.
Sorry, our new snail pellets took care of them.
Maalesef, yeni salyangoz ilaçlarımız onların icabına baktı.
- They're giant snail shells.
- Dev salyangoz kabukları.
Ah, Mrs Miggins, I'd like a massive plate of pig's trotters, frog's legs and snail's ears, please, all drenched in your lovely Scarlet Pimpernel Sauce.
Bayan Miggins, iri bir tabak domuz paçası, kurbağa bacağı ve salyangoz kulağı istiyorum lütfen, hepsi de bol bol'Kızıl Farekulağı'soslu olsun.
- Do you like this snail?
- Bu salyangoz güzel mi?
- Snail's egg?
- Yılan yumurtası?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]