So i'm telling you translate Turkish
640 parallel translation
So if I want to buy the building... you're telling me that I'd have to pay you a quite a bit of money?
Yani satın almak için çok fazla para mı vermeliyim?
This is something I can't tell her... so I'm telling you.
Böyle bir şeyi ona söyleyemem bu yüzden sana söylüyorum.
So as a son I'm telling you :
Bir evlat olarak sana diyorum ki :
So I'm telling you, see here I am with these two beautiful dames.
Onu diyordum. İki güzel kadınlaydım. Ne vücutları vardı ama.
So I'm just telling you about Pard, in case you want him for your own dog.
Yani belki Pard'ı almak istersiniz diye, baştan uyarayım dedim.
Do anything so long as you make my wife believe I was telling the truth when I lied to her.
Karımı, yalan yerine doğruyu söylediğime inandırmak için her şeyi yap.
I'm telling you, I never saw so much incoming mail.
Hayatımda öyle bombardıman görmemiştim.
I'm telling you the truth, so help me.
Size doğruyu söylüyorum, bana yardım edin.
You're telling me. I'm so mad I could spit.
Sen bana öfkelendiğinde çılgına dönebildiğini anlatıyorsun.
You asked me, ma'am, so I'm telling you.
Siz sordunuz, bayan, ben de söyledim.
I'm telling you this so you'll never call me again.
Bunları sana, beni bir daha aramaman için anlatıyorum.
I'm telling you : there's so much excitement.
Anlatayım, öylesine heyecan vardı ki...
I'm telling you all this so you'll feel no guilt whatsoever about marrying Bert.
Sana bunu söylüyorum, çünkü Bert'le yapacağın evlilikten dolayı suçluluk duymamanı istiyorum.
♪ And so I'm telling you this time you'd better stop
And so l'm telling you this time you'd better stop
So I'm telling you, shut up.
Ve söylüyorum : Sus.
I'm telling you so you'll know where I am, in case anybody should ask.
Biri sorarsa nerede olduğumu bilmen için sana söylüyorum.
So I'm telling you.
Ben söylüyorum işte.
I'm telling you to step out, so that we can duel.
Düello yapalım diye sana dışarı çıkmanı söylüyorum.
I'm telling you this so that, if it does happen to you, you'll know it's not madness.
Eğer senin de başına gelirse, bunun çılgınlık olmadığını... bilesin diye anlatıyorum bunları.
No matter how many decades America fights, I'm telling you so that you will go back and repeat it to President Nixon. Over here, as long as there is rice to eat, we'll keep fighting.
Amerika kaç yüzyıl savaşırsa savaşsın size diyorum ki Vietnam'ı asla ele geçiremeyecek.
So I'm telling you, here and now, it's gotta stop.
Ve şimdi size söylüyorum, bunun sona ermesi gerekiyor.
- I love you so much that's why I'm telling these to you. - Girls!
Ay, ay!
So I can't really explain what I'm telling you.
Bu yüzden söylediğim şeyi tam olarak açıklamam.
See, the reason... that I'm telling you all these intimate details about my past is that... so much of the time with them, I'd end up being tense.
Bak, sana geçmişimle ilgili... bunca kişisel detayı anlatmamın nedeni şu... onlarla beraberken çoğunlukla gergin ve endişeli olurdum.
I'm telling you, they did it. And so can we.
İnanın bana, yapmışlar, ve biz de yapabiliriz.
By telling me not to go, you're trying to get my curiosity up so I do exactly the opposite, right?
Bana oraya gitme diyerek merakımı arttırmak istiyorsun ki.. ... tam tersini yapayım, değil mi?
I'm telling you, he's gonna be trouble. I'm gonna stick ol'Charlie so deep in my pocket they're gonna have to pipe light in him.
Charlie'ye öyle bir tuzak kuracağım ki, yerin dibinden çıkarmaya çalışacaklar.
Thank God, I have lived a century and a half in health, I feel this is the time to die, so I am telling these words in the pen of my friend lawyer Milic because I don't have any trust in you altogether, kids.
Tanrıya şükür, birbuçuk asırdır sağlık içinde yaşadım, ve ölme zamanı geldiğini hissediyorum, böylece bu sözleri dostum avukat Milic'e yazdırıyorum çünkü hiçbirinize güvenim yok çocuklar.
# so be ready for love # # yours are the eyes # # i have spent my life looking for # # if they're not telling lies # # you were looking for me #
# seninkiler gözlerindir # # hayatımı aramakla geçirdim # # şayet onlar yalan söylemiyorlarsa # # sen beni arıyorsun #
I'm telling you so you'll know I can make an impression.
Başka yerde başaracağım, baba.
I'm telling you, one pill will make her so horny she'll melt in your hands.
Sana söyleyeyim bir hap onu çok azdıracak ve hatun ellerinde eriyecek.
So, what you're telling me is that I'm living with Linda Blair.
- Yani demek istediğin, bu kişi benim sevgilim Linda Blair mi?
Kelly, the only reason I'm telling you this is because you're so used to failure.
Sana bunu anlatmamın tek sebebi başarısızlığa alışkın olman.
At times, I don't mind telling you, I was very jealous of you... as Frank so enjoyed your letters... and they, or some, were so like his sense of humor.
Bazen seni kıskandığımı itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum. Frank mektuplarından çok zevk alırdı. Yazdığın bazı şeyler onun espri anlayışına çok yakındı.
You think so? I'm telling you, if we get an agent, we get a record album.
Menajer bulursak bir plak albümü yaparız.
I'm telling you Frank, his hands were so big... they felt like ice, even through his gloves.
Elleri çok büyüktü diyorum Frank. Eldivenlerinin altından bile elinin buz gibi olduğu anlaşılıyordu.
I'm telling you, man, it'd so be righteous to be in a Veronica Sawyer - Heather Chandler sandwich.
Sana söylüyorum dostum, Veronica Sawyer - Heather Chandler sandviçinin içinde olmak ne güzel olurdu.
So I got to keep telling the truth, even if it scares the shit out of me, like it scares the shit out of you, even if it means some motherfucker can blow a big ol'hole in my leg for a watch,
bu yüzden doğruyu söylemeliyim, ödüm bokuma karışsa bile, tıpkı sana olduğu gibi. Pisliğin teki, bir kol saati için bacağımda koca bir delik açsa ve ben hayatımın bundan sonrasını bu topal bacakla yaşayıp yine de kendimi şanslı sayacak olsam bile.
Anyway, so, as I was telling you, I met this psychic...
Neyse, dediğim gibi, bir psişik ile tanıştım...
So I'm telling you we are turning back.
Sana söylüyorum, geri dönüyoruz!
So i'm telling you.
Ben de sana bunu diyorum.
You telling me how to lie so I can get more money?
Bana daha fazla nasıl para koparacağımı mı anlatıyorsunuz?
So I really mean it, when I'm telling you, Zed,
Sana söylediğimde ciddiydim Zed.
So I was never a Girl Scout, but I'm telling you the truth, Brackett.
Tamam, hiç izci olmadım ama sana doğruyu söylüyorum Brackett.
So I've decided to invest it all in... I can't believe I'm telling you this.
Bu yüzden hepsiyle yatırım yapmaya karar verdim... Bunu sana söylediğime inanamıyorum.
So before I kill myself, would you mind telling me is there anything that I'm good at?
Yani, kendimi öldürmeden önce, acaba söyler misin iyi olduğum bir şey var mı?
Oh, I want one of these so badly. I'm telling you.
Ben de bunlardan bir tane istiyorum.
So listen to what I'm telling you.
Babam yokken patron benim.
Okay, so everyone pretend I'm telling you a story and it's really funny.
Tamam, şimdi herkes ben gerçekten eğlenceli bir öykü anlatıyormuşum gibi yapacak.
I'm telling your mommies you said it, so you might as well.
Annelerine zaten dediğini söyleyeceğim, bari deneyiver.
Oh, I'm telling you, Dads she is so hot, I think I'm gonna ask her out tonight.
Size söylüyorum, babalarım O çok ateşli. Sanırım bu gece çıkma teklif edeceğim.
so i'm told 61
so i'm 150
so i'm sorry 105
so i'm going 21
so i'm done 19
so i'm like 39
so i'm out 19
so i'm leaving 16
so i'm not 21
so i'm gonna go 44
so i'm 150
so i'm sorry 105
so i'm going 21
so i'm done 19
so i'm like 39
so i'm out 19
so i'm leaving 16
so i'm not 21
so i'm gonna go 44
so i'm thinking 45
so i'm asking you 38
so i'm here 34
so i'm gonna 31
so i'm just 22
so i'm gonna ask you again 17
so i'm just gonna say it 18
so i'm just gonna 18
i'm telling you 3790
i'm telling you the truth 191
so i'm asking you 38
so i'm here 34
so i'm gonna 31
so i'm just 22
so i'm gonna ask you again 17
so i'm just gonna say it 18
so i'm just gonna 18
i'm telling you 3790
i'm telling you the truth 191