Spor translate Turkish

- Like being together, like being with family, like doing sports, like playing music, like reading.

- Mesela birbirleriyle vakit geçirmek mesela aileleriyle vakit geçirmek, mesela spor yapmak mesela müzik aleti çalmak, mesela okumak.

We have massage, gymnastics, then we go to the pool and we eat healthy.

Masaj yaptırıyoruz, spor yapıyoruz, havuza giriyoruz ve sağlıklı besleniyoruz.

I'm going to get that part because I believe in myself, not settle for some stupid gym job.

O rolü alacağım çünkü kendime güveniyorum, saçma bir spor salonu işinde takılıp kalmayacağım.

Probably just came down here to chase some Reinigen for sport.

Muhtemelen sadece geldim spor için bazı Reinigen kovalamak için.

It's sports.

Spor sayfası.

I was driving a high - performance sports car when a coyote...

- Yüksek başarımlı bir spor araba sürüyordum... -... önüme bir çakal...

It's not even a real sport.

Gerçek bir spor bile değil.

There's a host of sports now that didn't used to exist, and they all have that same sensation that is sort of core to a lot of people's nature.

Şu anda, eskiden olmayan spor organizasyonları var, ve hepsinde de aynı algı hakim ve bu algı çoğu insanın doğasının özüdür.

Most sports are a form of art.

Çoğu spor bir sanat dalıdır.

It entertained a general audience who didn't know anything about the sport.

Spor hakkında hiçbir bilgisi olmayan genel bir kitleyi eğlendirdi.

I graduated from high school in 1981, and that's the year the sport turned pro.

1981'de liseden mezun oldum ve o yıl bu profesyonel bir spor oldu.

We're definitely in the age of the sports vid.

Kesinlikle spor videoları çağındayız.

It just became the staple of how people shared their sport adventures.

Bu insanların spor maceralarını paylaşma yöntemi haline geldi.

The riding wasn't the most intense or the craziest, but it was accessibility, and it was about something anyone could do.

Asıl spor anı en çılgınca olan şey değildi, bu erişebilirlikle ilgiliydi ve herkesin yapabileceği bir şeydi.

For me, I think pushing myself in my sport is maybe more about teaching people, and showing people this amazing thing that we do, and putting a smile on their face.

Benim için spor dalımda ileriye gitmek demek belki insanlara eğitim vermek, yaptığımız bu harika şeyi onlara göstermek, ve onları gülümsetmek demektir.

And I don't consider myself to be an extreme sports person.

Kendimi ekstrem spor insanı olarak görmüyorum.

And then it became a sport.

Sonrasında bir spor olmuştur.

Girls, if you need a shower, there are wonderful facilities at my new gym.

Kızlar eğer duşa ihtiyacınız varsa yeni spor salonumda çok güzel imkânlar var.

Hey, Sophie, since you're being green, we brought you a Green Genie from our gym.

Hey Sophie, yeşillenmeye çalıştığın için sana spor salonumuzdan yeşil cin getirdik.

My diner uniform fell out of my gym bag, and they didn't believe I was a stewardess on Air Yugoslavia.

Spor çantamdan lokanta üniformam düştü ve Air Yugoslavia'da hostes olduğuma inanmadılar.

Hey, gym buddies.

- Selam spor salonu kankaları. - Bizim sipariş etmemize gerek yok.

We can make it really uncomfortable for you at the gym, and people are already talking about your discount yoga pants.

Seni spor salonunda çok rahatsız edebiliriz ve insanlar zaten indirimli yoga taytının dedikodusunu yapıyorlar bile.

Their husbands are silent partners in the gym, and also, in their marriages.

Onların kocaları spor salonunun gizli ortakları evliliklerinde de öyle.

Who needs a fancy gym?

Kimin havalı bir spor salonuna ihtiyacı var ki?

Turns out those two were trying to buy a $ 90,000 sports car with counterfeit cash.

Bu ikisi sahte parayla 90.000 dolarlık spor araba almaya çalışmışlar.

Sports bar on a Tuesday afternoon.

Salı öğleden sonra spor bar.

I mostly climb at the gym.

Genellikle spor salonunda tırmanırım.

Primitive aftercare for a primitive sport.

İlkel bir spor için ilkel bir iyileşme bakımı.

And all your stuff's been moved to the attic- - including your sports memorabilia- - and your garage is turned into an arts-and-crafts studio.

Tüm eşyaların çatı katına taşınmış buna spor anıların da dahil, garajın da sanat ve el sanatları atölyesine dönmüş.

Every day at the gym, motocross, go-kart.

Spor salonunda, motokrosta, go-kartta, her gün.

So, it's a dangerous sport.

Bu tehlikeli bir spor.

Every big sport has a lot of communication and PR activity behind it.

Her büyük spor, iletişim getiriyor. Ve tabii ki halkla ilişkiler de.

PEDROSA : In a sport career, there is a moment which is magic.

Spor kariyerinde, sihirli anlar vardır.

He's carrying a duffle bag that could be large enough for a cash payment.

İçinde nakit para olabilecek kadar büyük bir spor çantası taşıyor.

Stephen Fisher wore a fitness tracker.

Stephen Fisher'ın üzerinde spor takip cihazı varmış.

I've had a lot of temp jobs, and I took gym class.

Birçok geçici işte bulundum ve spor dersi aldım.

I thought you already had an exercise machine.

Senin zaten bir spor aletin var sanıyordum.

She wondered if it was faster to get to Briscoe Hall by going through the gym or cutting through the quad.

Briscoe Hall'a spor salonundan mı yoksa avludan geçerek mi daha hızlı ulaşırmış onu merak etmiş.

You might want to try going to the gym occasionally. Oh. How about this?

Arada bir spor salonuna falan gitmeyi düşünmelisin.

I'll go to the gym when you get some therapy.

Şuna ne dersin? Sen terapi gördüğün zaman ben de spor salonuna giderim.

That's why I have a dedicated ankle day at the gym.

Bu yüzden spor salonunda bir günümü bileklerime ayırıyorum.

That explains the armored sports car and secret compartment.

Zırhlı spor arabayı ve gizli bölmeyi bu açıklar.

Ooh, I think I'm getting a runner's high!

Spor yapmanın mutluluğunu yaşıyorum!

And I would imagine it meets many of our personal criteria for a sport.

Spor adına kişisel kriterlerimize de uyuyor yani.

I'm surprised you wanted to go to a sports bar, Sheldon.

Spor barına gitmek istemene şaşırdım Sheldon.

Steven looks like he practically lived at the gym.

Steven adeta spor salonunda yaşıyormuş.

Does Ralph play sports?

- Ralph spor yapar mı?

Some kids play sports or get a job.

Bazı çocuklar spor yapar ya da çalışır.

Ever since I stopped going to meetings, I've had time to go to the gym, do volunteer work, and spend more time at the office, which has led to a pay raise and a promotion.

Toplantılara gelmeyi bıraktıktan sonra spor salonuna gitmek için vaktim oldu gönüllü çalışmalar yaptım ofiste daha fazla zaman harcadım zam ve terfi alabilirim.

Dude, you can rent out the Gravity Falls high school gym, and have your party there.

Dostum, Gravity Falls lisesinin spor salonunu kiralayabilir, ve partini orada verebilirsiniz.

The gym?

Spor salonu mu?