Surviving translate Turkish
1,581 parallel translation
Surviving, partner.
Hayattayız be ortak.
No surviving relatives.
Hayatta olan akrabası yok.
Soon after finishing filming the local scientists decided the time had come to take all the surviving golden frogs into captivity before the fungus arrives here and kills them all.
Biz çekimi bitirdikten kısa süre sonra yerel bilim insanları,... mantar buraya ulaşıp hepsini öldürmeden önce, hayatta kalan tüm altın kurbağaları esaret altına alma vaktinin geldiğine karar verdiler.
- Still surviving. Good.
- Hayatta mısın hala?
But look at you, man... surviving a bank hostage crisis and still looking all... poitier on a hot day.
Kendine bir bak, adamım. Banka rehine krizinden sonra hala hayattasın ve sıcak bir günde Poitier gibi görünüyorsun.
One has to be worthy of surviving.
Yaşamaya değer olunması gerekir.
The last surviving member of veritas.
Veritas'ın hayattaki son üyesi.
You know for the last surviving member of a secret society you're not a very good liar.
Biliyor musun, gizli bir topluluğun son üyesi olarak hiç de iyi bir yalancı değilsin.
Surviving that shooting wasn't a miracle.
O kurşundan kurtulmam mucize değildi.
I'm the only surviving member of my expedition.
Uzunca yolculuğumuzdan sağ kalan tek kişi benim.
Trying to keep your mind on the job of surviving and getting out of things and getting things done and this, that and everything else.
Zihninizi hayatta kalmaya, bir şeyleri çözmeye ve onları halletmeye, ona buna odaklamaya çalışıyorsunuz. Daha bir sürü şey.
Then, you would have half the chance of surviving.
Böylece yaşama şansın olacak.
years in a boat, and then surviving that, thatís the only way you could conceivably have written this account, it could not be fiction.
Bir tekneyle denizde iki yıl kaybolup hayatta kalmak olabilir. Ancak böyle bir durumda bunu söyleyebilirsiniz ama kurmaca için olamaz.
I'm talking about surviving.
Hayatta kalmaktan bahsediyorum.
Kitt, the chances of Mike and I surviving the rising temperature are 1 in 997,000.
Kitt, bu yükselen sıcaklıkta Mike ve benim yaşama şansımız 997,000 de 1.
Four surviving members at the time of the discharge, Including Sergeant Rand.
Terhis zamanından bu yana, Çavuş Rand dahil yaşayan 4 kişi var.
I'm talking about surviving, mr. Ellison.
Kurtulmaktan bahsediyorum, Bay Ellison.
I'm talking about the everyday, Walk around pain of surviving When others have not.
Diğerleri kurtulamamışken sizin her gün kurtulmanın acısıyla dolaştığınızdan bahsediyorum.
Only surviving next of kin is her daughter, Marisa.
Yaşayan tek yakın akrabası kızı, Marisa.
"Surviving burns."
"Yanmaktan kurtulma."
Optimisticly, about 10 % chance of surviving 12 months.
İyimser olarak, yüzde 10 ihtimalle 12 ay kadar.
I was going to eliminate everybody else and be the only surviving heir, so... help.
Herkesi ortadan kaldırıp son kalan varis olacaktım, o yüzden... Yardım et.
A gossip girl checklist to surviving the cold
Dedikoducu kızın soğukta hayatta kalabilmesine dair kontrol listesi şöyle :
Lois lane's guide to surviving the big city.
Lois Lane'in büyük şehirde nasıl hayatta kalınır turuna.
Only by surviving it, will you prevail.
Sadece sabrederek, olursun başarılı.
OUR MISSION IS TO TAKE FOSS'LAST SURVIVING HORSE AND DELIVER IT TO ELIOT'S FRIEND WILLIE.
Görevimiz son hayatta kalan atı almak ve Eliot'un arkadaşı Willie'ye vermek.
THAT'S THE SURVIVING HORSE.
İşte şu hayatta kalan at.
The sooner you come to terms with it, the more chance you've got of surviving.
Bunu ne kadar hızlı kabullenirsen o kadar çok hayatta kalma şansın artar.
I am surviving.
Zaten hayattayım.
No. Right, don't talk to me about surviving until you have!
Öyleyse bana hayatta kalmak hakkında martaval okuma.
My adoptive parents are so busy surviving that do not realize that in fact are already not alive.
Beni evlatlık alan ailem hayatta kalmaya çalışmakla o kadar çok meşguller ki artık hayatın gerçek anlamını kavrayamıyorlar.
Thank you for surviving this.
Onu kurtardığınız için teşekkür ederim.
Of every individual born, the chance of it surviving to reproduce the next generation is very, very small.
Her doğan bireyin, hayatta kalma ve bir sonraki nesli üretme şansı çok çok küçüktür.
Life isn't just about surviving, we love and stuff too...
Hayat sadece yiyip içmekten ibaret değil. Aşk gibi şeyler de var.
Then how many people will be surviving in this world if that's the case?
O halde bu dünyada kaç kişi yaşayabilir ki?
Surviving. Sleeping with your gun.
Silahınla uyuyorsun.
What exactly am I being accused of, besides surviving a nuclear blast?
Nükleer bir patlamadan kurtulmak haricinde, tam olarak neyle suçlanıyorum?
Three surviving witnesses...
Hayatta kalan üç tanık var.
The three surviving pairs, and we will use them to locate the troll market.
Kalan son 3 çift, ve biz onları Troll pazarının yerini belirlemek için kullanacağız.
Standing to president Scott's right is Dr. Jeremy Stone who headed wildfire and his surviving teammates...
Başkan'ın yanında yer alan Doktor Jeremy Stone Salgın ekibinin başı ve kurtulan arkadaşları,
The Indian has a surviving brother.
Kızılderili olanın hayatta olan bir kardeşi var.
The only thing you can believe in is surviving.
Sadece bir şeyi düşünüyorsun : hayatta kalmak.
What if surviving wasn't a priority?
Hayatta kalma önceliğin olmasaydı ne yapardın?
Promotion for surviving.
Hayatta kalmanın ödülü olarak.
I don't know how we're surviving without him.
Onsuz nasıl yaşıyoruz anlamış değilim.
It ain't about surviving.
Mesele ayakta kalmak değil.
If we are going to have any hope of surviving it, we need to find the dragonlances, if they still exist.
Eğer bundan sağ kalmayı umuyorsak ejderha mızraklarını bulmalıyız, tabii hala varsalar.
He just can't keep surviving off of frozen dinners and macaroni and cheese.
Donmuş yemeklerle yaşayamaz peynirli makarnayla da
Each day, the surviving chicks continue on across the burning miles.
Her gün, hayatta kalan yavrular kilometrelerce sıcak yolculuklarına devam ediyor.
Surviving is not in your character.
Hayatta kalmak sizin karakterinizde yok.
are strategies for negotiating a world - surviving, bringing up children, finding mates, negotiating relationships.
ve beynin birçok ürününün - algımızın, duygularımızın, dilimizin, düşünme biçimimizin - bir dünya oluşturmak için stratejiler olduğuna inanmamız için sebebimiz var, hayatta kalma, çocuk yetiştirme, eş bulma, ilişkileri kararlaştırma.