English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Taste that

Taste that translate Turkish

1,659 parallel translation
It's an unusual taste that I've never experienced before...
Daha önce hiç böyle bir şey tatmamıştım.
Oh, I can't wait to taste that hot fudge, and caramel and crushed nuts all slathered over a delicious... elderly corpse? !
Sıcak çikolata, karamel ve üzerine ezilmiş fındıklar serpilmiş lezzetli yaşlı ceset mi?
A taste that shakes you to the core.
İnsanı derinden sarsan bir tat,
A taste that outlasts memory!
Tarihi yaşatan bir lezzet!
And to taste that famous mead of yours.
Ve şu meşhur içkinizden tatmaya.
Doesn't taste that good.
Tadı o kadar da iyi değildi.
And that's the way river should taste.
Ve bir nehrin tadı böyle olmalı.
Wow, that didn't even leave a bad taste in my mouth.
Vay canına. Bende tatsız bir hisse bile neden olmadı.
I would endure every one of my brother's insults at the table for one more taste of that paradise.
O harika şeyleri yeniden tadabilmek için, kardeşlerimin tüm aşağılamalarını göze alabilirim.
They actually prefer the taste of meat... that is still on the flesh of a human that is living.
Daha ziyade yaşayan bir insanın taze etini tercih ediyorlarmış.
Yeah, they do that to cover up the taste.
Tadı belli olmasın diye öyle yapıyorlar.
As a symbolic gesture, I think telling me that in here is in bad taste.
Sanırım bana bunu burada söylemen kötü bir jest oldu.
I mean, all that guilt, i can practically taste it.
Yani bütün bu suçun kokusunu alabiliyorum.
At things that I loved on vacation. Here, taste.
Kendimi tatildeyken hoşlandığım şeylerden nefret eder buldum.
you can really taste the beef in that lobster.
Istakozun içinde gerçekten bifteğin tadını alabiliyorsun.
That don't taste like Captain Morgan!
Bunun tadı Captain Morgan'a benzemiyor.
Horse chestnuts may look like chestnuts, but they taste like a horse's lower than chestnuts, which makes the theory that he accidentally ate a couple of hundred slightly less persuasive.
At kestanesi kestane gibi görünebilir, ama tatları atın altındaki kestaneler gibidir. Bu da yanlışlıkla yüzlerce yediği teorisini biraz daha az inandırıcı yapar.
What's that taste?
Nasıl bir tat bu?
You wanted to give them a taste of something extreme... I never even considered entering that competition.
Onlara çok farklı bir lezzet sunma isteğin yüzünden... yarışmaya katılmayı şu ana kadar hiç düşünmemiştim.
If I want to recover that old taste, I have to go back.
Eğer o eski tadı istiyorsam, ben de eskiye gitmeliyim.
It's not the tongue but the heart that senses taste.
Damakta değil kalpte hissedilir, İnsanı derinden sarsan bir tat.
That's how you get the meat to taste its best.
En iyi tadı elde edebilmenin sırrı işte bu.
And others so shy that she can taste their shame.
Ve diğerlerinin utandığı şeylerden utanmayıp, bunların daha da üstüne çıkabiliyor
That girl had no appreciation for taste.
Şu kız da, tatlardan hiçbirşey anlamıyordu.
he / she Remembers that spoke to you the how much taste of reading?
Hatırladınız mı? Size okumayı çok sevdiğimi söylemiştim, bu doğru.
"l had the taste of blood and chocolate in my mouth, " the one as hateful as the other. " Remember that?
"Ağzımda kan ve çikolata tadı vardı diğerleri gibi kötü bir tat." Hatırlıyor musun?
Trust me, dearie, it's gonna take a Iot more than ale to wash that taste out.
İnan bana canım, o kötü tadı gidermek için biradan fazlası lazım.
That taste....
O tat...
This joint is one of two places in all of New York City that makes great daiquiris. I'll be back to tell you why they taste like heaven.
Bu batakhane tüm New York da içenlerin cennete gittiğini sandığı en muhteşem daiquirisi. yapan iki yerden birisi.
I didn't know that food could taste like this.
Böyle lezzetli olabileceğini bilmiyordum.
I like the way that they taste.
Tatlarından hoşlanıyorum.
Damn, I miss that taste
Oh be, bu tadı özlemişim.
- Thanks. - That's in poor taste.
Bunun tadı kötüydü.
That makes their taste richer and more robust.
Bu şekilde hem daha lezzetli olurlar, hem de daha olgun görünürler.
That's a good thing, especially if I ever have to eat you... because vegetarians, they taste better than carrion eaters.
Özellikle bir gün birlikte yemek yersek çünkü vejetaryenlerin damak zevki etoburlardan daha iyidir.
You don't taste so bad to me, carnivore that you claim to be.
Bahsettiğin gibi bir etobur olarak tadın fena değilmiş.
Last night, in the middle of my rehearsal dinner I told him that since I was 15, that I turned down every other guy who came along who wasn't him. Who had the bad taste not to be Harris.
Dün gece, nikâh yemeğinin provası esnasında ona, 15'imden beri sırf o değil diye, sırf onun gibi olamayacak diye bütün erkekleri reddettiğimi söyledim.
That's where he got a taste for human flesh.
İnsan etini tattığı yer orası.
I must say that your taste is not good.
Tadının pek güzel olmadığını söylemek zorundayım.
I still got that taste in my mouth.
Hala ağzımda o tat var.
Bo's parents and Luke's parents convinced the judges that the boys'salvation lay in a summer of hard work on Uncle Jesse's farm, a taste of the simple life.
Derhal geri dön seni onun bunun çocuğu. Buraya geri gel. Luke!
All I want is one taste of that sweet, fiery nectar.
Hogg, Prickett'a Cumartesi burada yarışsın diye ona bir sürü para veriyor. - Ona para mı veriyor?
That way we'll taste it.
Tadına bir de öyle bakarız.
"That the Sioux would bear the wretched taste of cod - liver oil for the ounce of spirits contained in the bottle is, to me, the whole of their experience in a nutshell."
"Sioux'ların şişenin içinde ruh olduğu için balık yağının kötü tadına dayanmaları, bana göre yaşantılarının kısa bir özeti."
Taste of sugar sweet lips that spoke
Konuşan şekerden tatlı dudakları tat
I can guarantee one thing - anyone who's taken that Pepsi Challenge can definitely taste the difference.
Şunu garanti edebilirim, her kim Pepsi yarışmasına katılsa farkı anlayabilir.
You know that... tight taste in your lungs.
Ciğerlerine dolan o manyak tadı bilirsin.
I chose'boricua'because it is what I am port Rican, and I'm proud of it. I like music, dance, taste of barbecue in the park. You represent that, I'boricua'.
ben'boricua'( porto rikolu ) kelimesini sectim cunku ben bir port rikoluyum ve bununla gurur duyuyorum muzigi, dansi ve parkta barbeku yapmayi seviyorum bu yuzden ben bir'boricuayim'.
Washington found that he not only enjoyed the taste, of course, but he found it gave him great power and clearness of mind.
Washington, bu lezzetten hoşlanan tek kişi olmadığını fark etti tabii ki, ama aynı zamanda, bunun kendisine muhteşem bir güç... ve zihin açıklığı verdiğini de keşfetti.
The book says that if they taste salt, it's supposed to remind them of their mortality.
Kitap diyor ki, eğer tuz tadarlarsa, faniliklerini hatırlarlarmış.
Do not know him, he was a child and I do not taste.? Think that's weird?
kimseye söyleme, çocuktum ve bu bir testti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]