Tastier translate Turkish
66 parallel translation
There's no tastier drink than yours in the whole city.
Tüm şehirde içkiden senden daha iyi anlayan yok.
"The hungrier you get, the tastier the meal."
"Sen acıktıkça, yemeğin tadı güzelleşir."
The older she gets, the tastier she is!
Yaşlandıkça lezzetleniyor!
You'd think fleshy ayu would be tastier.
Etli ayu'nun tadının daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz.
Good things are tastier in little doses.
İyi şeylerin tadı, küçük dozlarda daha iyidir.
Is it tastier than when I cook it?
Benim pişirdiklerimden daha mı lezzetli?
In a good bouillabaisse, the little fish are often tastier than the big ones.
İyi bir tabakta küçük bir balık büyük olandan çoğu kez daha lezzetlidir.
I don't think I ever had a tastier cup of coffee.
Daha iyi bir kahve içtiğimi sanmıyorum.
In the morning, the pussy has melted, because of the soft and sweet heat of the night which marinated and ripened it, making it better and tastier.
Gün ışıdığında gecenin tatlı ve yumuşak ateşiyle yoğrulan ve olgunlaşan vajina eriyerek daha güzel ve lezzetli hale geldi.
Make it tastier.
Lezzetli olsun.
They're tastier than a penguin nest.
Bunlar penguen yumurtasından daha tatlı.
Bye-bye, nasty pesticides. Hello, tastier soups.
Güle güle tatsız böcek ilaçları, merhaba daha lezzetli çorbalar.
You look tastier than I remember.
Hatırladığımdan daha da tatlı görünüyorsun.
I think you're on tomorrow's menu unless, of course, you can come up with a morsel tastier than yourself like this Zebra, perhaps, or... some of her friends.
Sanırım yarınki menüde olursun Ah, tabi, senden daha leziz birşey bulursan o başka Şu Zebra, mesela, ya da arkadaşlarından birileri.
With amazing dexterity... they strip off the outer layers of the stems... to get at the tastier shoots within.
Şaşırtıcı bir beceriyle ağaçların dış kabuklarını en lezzetli tabakaya ulaşmak için soyabilirler.
I'd make a tastier meal than you, you worn-out, pathetic old trollop!
Senden daha lezzetli bir yemek olurum seni yıpranmış, acıklı yaşlı fahişe.
You can find a tastier head than that, Bill.
Bundan daha da lezzetlisini bulabilirsin Bill.
The smaller ones are tastier.
Küçük olanlar daha lezzetli.
You gotta add some stock to the egg to make it tastier.
Yumurtaların daha lezzetli olması için et suyu eklemelisin.
Yes, lemon makes them tastier.
Limon daha da lezzetli yapıyor.
Both require an essential ritual in order to be tastier.
Bu iki şeyin daha lezzetli olması için bir takım alışkanlıklara ihtiyacı vardır.
- And what makes food tastier? - Salt...
- Yemeği lezzetli yapan nedir peki?
Both food and life require salt in order to be tastier.
Yemek de hayat da tuz ister...
As scrump-tilly-icious as these are they'd be tastier if our cocoa-colored queen were here.
Bu nefis lezzetli şeyler....... kakao renkli kraliçemiz burada olduğunda daha lezzetli geliyorlar.
Healthier and tastier than anything on the market.
Pazardaki herşeyden daha sağlıklı ve lezzetli.
Ain't nothing tastier like a fresh piece of raw liver.
Bir parça çiğ ciğerden daha leziz bir şey yoktur.
Why don't we stand it up? Then the juice'll run down and it'll be tastier... My, aren't you clever!
Şöyle başaşşağı çevirüp pişse, yağu, suyu üstünden aksa, et daha yımışak olmaz mı...
Well, I like to think the reality I create is a little bit tastier than that.
Yarattığım gerçekliğin biraz daha lezzetlisi olmasını istedim.
But I just feel like the closer it is to a human's, the tastier it might be for me.
Ama insanlara çok yakın olduğumu hissediyorum, benim için çok lezzetli olurdu.
Well, that was before it found the iron in our blood tastier than metal.
Bu kanımızdaki demiri metalden daha tatlı bulmadan önceydi.
The point is Antonio decided to make the burgers tastier by adding beef broth to the recipe.
Yani, Antonio, hamburgerlerin tadını güzelleştirmek için et suyu katmaya başlamıştı.
It's tastier than the stuff in Korea town.
Kore yemeklerinden iyidir.
The blood becomes tastier.
Kan böyle daha güzel.
- Well, which one is tastier?
Kiminki daha lezzetli dersin?
- Nah, yours is tastier.
- Seninki daha güzelmiş!
It's much tastier than that frozen stuff. And it's healthier, too.
O donmuş şeylerden çok daha lezzetli, hem de daha sağlıklı.
Tastier than you may think, especially millipedes.
Düşündüğünüzden daha lezzetlidirler, özellikle milipedes.
So much tastier.
Çok daha lezzetli.
Perhaps evolution is the process of becoming tastier.
Hayvanlar evrimleştikçe daha lezzetli oluyorlar demek ki.
Now out with something tastier!
Şimdi tadı daha güzel olan bir şeyler çıkart!
Tastier, you cannot get!
Çok lezzetli.
It sure is tastier than any of those fine French dishes or Italian cuisines...
Fransız ya da İtalyan yemeklerinden daha lezzetli.
She's a little tastier.
Bir tadımlık.
I think that I'm tastier when I'm not chased with a shot of feral 8-year-old.
8 yaşındaki bir çocuğun tükürüğü üstümde olmayınca daha leziz olurum sanırım.
Much tastier than walls and wiring.
Duvarlardan, kablolardan daha lezzetlidirler.
Tastier than my mum's.
Anneminkilerden daha güzel.
Even tastier walking away!
Yürümesi de bir başka güzel!
But they're probably tastier.
Ama muhtemelen daha lezzetliler.
You are here tastier anyway.
Çevrede eli yüzü düzgün olan bir sen varsın, ne de olsa.
But mine would be even tastier.
Ama benimki daha lezzetli olacak.
- You're tastier than ham.
- Domuz budundan daha lezzetlisin. - Bırak beni.