That's fine translate Turkish

You wanna be one of these cracker's trophy, that's fine.

O kaçıkların avı olmak istersen, peki ol.

I mean, if you can't because of the money, that's totally fine.

Para mesele olacaksa hiç önemli değil.

Let's go, that's fine.

Hadi gidelim.

That's fine with me.

- Bana uyar.

That's a very fine cane you have there.

Ne güzel bastonunuz var öyle.

That's fine.

- Sorun değil.

- A little anti Semitic, but that's fine.

- Biraz yahudi aleyhtarı, ama önemli değil.

- They'll give her antibiotics. She'll be fine. - What's that?

- Ona antibiyotik verecekler, iyi olacak.

Yeah, OK, that's fine by me.

- Tamam. Öyle olsun, benim için de sorun değil.

He had that hernia a while ago and he claims he can still feel it, but he's fine.

Bir süre önce fıtığı vardı ve söylediğine göre hâlâ ağrıyormuş ama iyi.

Well, yours are a little chewy, but that's totally fine. - What?

Seninkiler biraz sakız gibi oluyor ama kesinlikle iyi.

Right, he wants to play a little cat and mouse game, that's fine.

Eğer bizimle küçük bir kedi-fare oyunu oynamak istiyorsa, sorun yok.

That's fine.

Bu iyi.

So how's that fine-looking mama of yours?

Pekâlâ, şu güzel annen nasıl bakalım?

Oh, that's fine, you want to ignore me?

Pekala, beni takmayacak mısınız?

And she said fine, I'll raise the kid on my own, I'll work, I'll put myself through school and by God, that's exactly what she did.

Kızım da tamam çocuğu kendim yetiştiririm, çalışırım da kendimi okula yazdırıp Allah'a havale ederim dedi.

Fine, I jack off to it sometimes, but that's not what it's about.

Kabul, arada otuzbir çektim ama olayımız bu değil.

- Yeah. Yeah, no, that's fine.

- Evet, sorun olmaz.

Oh, that's fine.

Önemli değil.

That's fine. Where we at?

- Sorun değil.

Well, that's fine,'cause we're on vacation.

Tatilde olduğumuz için bu sorun değil.

Ever since the house was broken into, you've been asking me what's going on, and I've been telling you that everything's fine.

Zorla evime girildiğinden beri bana neler olduğunu soruyorsun ve ben de sana her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum.

Yeah, you know what? That's... it's fine.

- Evet, bak ne diyeceğim.

That's fine.

Öyle olsun madem.

That's fine. You don't need any pickup lines.

Tavlama sözlerine ihtiyacın yok.

I know when I talk about relationships it could seem like a bit much. And-and fine, if we get together later, am I going to talk about how many kids I want? But that's who I am.

İlişkilerden bahsetmem biraz fazla gelebilir ama ben böyleyim.

No. That's fine.

Problem değil.

Yeah, that's fine.

Evet, oraya at.

That's fine.

Peki, o zaman.

That's fine.

Sorun yok.

That's fine, you can go.

- Peki, gidebilirsin.

That's fine. I'll do it.

İyi, ben okurum.

Ooh, here comes that fine window washer.

O yakışıklı pencere temizleyicisi geliyor.

That's fine.

Tamam.

♪ You rollin'up and that's fine with me ♪

Sen esrar sarıyorsun ama sorun değil benim için.

I was troubled by the fact that they called it a religion, but I figured, " oh, it's some tax scam. It's fine with me.

Buna din demelerine takılmıştım biraz ama "vergiden kaçmak için bir numara, beni bağlamaz" diye düşündüm.

Well, that's a fine list.

- Güzel listeymiş.

That's fine.

Öyle olsun.

If you say you're handling it, that's fine.

Hallettigini söylüyorsan tamam.

That's all fine, but I need those other files.

Sorun yok, ama benim diğer dosyalara ihtiyacım var.

That's fine. - Um...

- Tamam, olur.

That's fine, and I understand the impulse to cooperate. But you have to understand, the police are aligned with the prosecution.

Sorun yok, işbirliği yapmak istemenizi anlıyorum ama sizin de şunu anlamanız lazım polis ve savcılık, birlikte hareket ediyorlar.

- I'm fine! Everything's fine! - What the hell was that?

ben iyiyim herşey yolunda o da neydi öyle ben iyiyim sadece tatilden kalma ufak bir böcek ısırığı şey enfeksiyon kapmışa benziyor

You don't want to talk to me about it, that's fine, but you need to see someone.

Benimle bunun hakkında konuşmak istemiyorsan sorun değil. Fakat bir doktora görünmen gerek.

Now if you don't want to be collaborative on this, that's fine.

İşbirliği yapmak istemiyorsan tamam.

- That's a fine-looking couch.

- Kanepe güzel görünüyor.

- That's fine.

- Bu iyi.

That's fine.

Sorun degil.

Well, that's fine, it's just stills.

Bu sorun degil, sadece fotograf çekimi.

Well, if that's how you choose to remember it, fine.

Eğer bu senin hatırlama şeklin ise, tamam.

That's fine.

İyi o zaman.