Thousands of them translate Turkish
554 parallel translation
- Yeah, he's got thousands of them.
- Evet, onda binlerce var.
There are thousands of them in this part of the world.
Ülkenin bu yarısında binlerce yabancı var.
Little families in little homes. Thousands of them, all over England.
Küçük yuvalarında küçük aileler, binlercesi, tüm İngiltereye dağılmışlar.
Germany wanted the Tobel bomb sight, but will send her thousands of them in our airplanes.
Almanya Tobel bombasını istiyordu şimdi binlercesini uçaklarımızla onlara göndereceğiz.
Thousands and thousands of them.
Binlercesini.
Kids win this and that every day. Thousands of them.
Gençler böyle şeyleri her gün kazanıyor.
It's a budgie. There are thousands of them.
Bu doğru değil, ondan milyonlarca var.
Thousands of them, all screaming against that Enright House.
Hem de binlerce, hepsi Enright Evi'ni protesto ediyor.
Thousands of them.
Hem de binlercesi.
The people of Ballyglon are comin'over by bus, thousands of them.
Ballyglon halkı da otobüslerle buraya geliyor, binlerce kişi.
Thousands of them.
Binlercesine.
Thousands of them.
Hem de binlerce.
When they see it, they'll come, thousands of them.
Çünkü gördükleri zaman buraya gelecekler.
Hundreds of them. Thousands of them marching around in circles.
Yüzlercesi, binlercesi uygun adım daire çiziyorlar.
There are thousands of them.
Böyle binlercesi var.
Hundreds and hundreds of thousands of them.
Yüzlercesine ve yüz binlercesine, değil mi?
- There's thousands of them that color.
Bu renkte binlercesi var.
Thousands of them!
Binlercesi var!
Thousands of them, from all over Germany.
Almanya'nın her tarafından binlerce insan.
Are there hundreds of them or thousands of them?
Delik hemen orada, şerif.
Many of them, thousands of them are here with Spanish land as a shroud. "
"Onların binlercesi burada, İspanyollarla birlikte hayatlarını kaybetti."
Selenites, thousands of them.
Selenitler, hem de binlercesi.
Thousands of them.
Binlerce Zulu.
Thousands of them.
Binlerce var.
- Thousands of them.
- Binlerce insan.
Thousands of them. If time wasn't so important, I'd show you something. - My library.
Eğer zamanımız olsaydı sana bir şeyi gösterirdim.
Thousands of them.
- Binlercesi.
And when they hatch, she is the mother to them, thousands of them.
Yumurtadan çıktıklarındaysa, onların annesi, binlercesinin.
- There must be thousands of them.
- Burada binlerce olmalı.
There are signs of thousands of them in the foothills beyond.
Dağ eteklerinde binlercesi var.
Where before there had been a dozen agents in the field, there were now thousands of them, Gathering information and feeding it into computers.
Önceden sahada bir düzine ajan varken şimdi binlercesi var bilgi topluyor ve bilgisayarlara yüklüyorlar.
I don't know what kind of a car the colonel drove but there must be thousands of them in Southern California.
Albayın arabası nasıl bir şeydi bilmem ama Güney Kaliforniya'da bunun gibi binlercesi vardır.
"Rats!" Thousands, millions of them.
"Binlerce, milyonlarca fare."
And of the many thousands that comprise these mobs only 765 were ever even brought to trial because their supposedly civilized communities have refused to identify them for trial.
Bu güruhlara katılan binlerce adamdan ise yalnızca 765'i mahkemeye çıkarıldı çünkü sözde uygar vatandaşlar onları teşhis etmeye yanaşmadı.
I ordered out thousands of grand duchesses and I want to tell them.
Binlerce büyük düşes ısmarladım ve onlara anlatmak istiyorum.
Why did the Chinese move whole cities thousands of miles inland when the Japs attacked them?
Neden Japonlar saldırdığında Çinliler koca kentleri... kilometrelerce içeri taşıdı?
You see them in the hotels, the best hotels every day by the thousands, drinking the money, eating the money, losing the money at bridge, playing all day and all night, smelling of money.
Her gün binlercesini en iyi otellerde yiyip içip para yerken görüyorsun. Gece gündüz briç oynayıp para kaybederken... Parayı koklarken görüyorsun.
I heard them say this prophet brings sight to the blind, heals the sick, that he fed thousands of the poor with no more than a few loaves of bread to divide.
Bu peygamberin körlerin gözünü açtığı, hastaları iyileştirdiği söyleniyordu. Sadece birkaç somun ekmeği bölerek binlerce yoksulu doyurmuştu.
Sure, the accommodations on nice, but out there's thousands of miles desert and mountains and no way to cross them without a passport from Yang.
Konaklamak için kötü diyemem, ama öte yandan dışarıda dağlar... ve binlerce millik bir çöl var, ayrıca Yang'ın geçiş izni olmadan... bu topraklardan çıkmak mümkün değil.
Doesn't it make you nervous to be in the same room... with thousands of dollars worth of diamonds... and unable to touch them?
Elmaslarla, onlara dokunamadan aynı odada olmak zor, değil mi?
Why don't I just announce it tonight... with all them thousands of people listening?
İstersen bunu bu gece binlerce dinleyicinin önünde ilan edeyim.
He sent out thousands of letters to people offering to make them rich.
İnsanları zengin yapmayı öneren binlerce mektup gönderdi.
You force your way in, you remove remains of long-dead kings and send them to the British Museum where thousands of people can stare at them.
Zorla giriyorsunuz, yüzyıllardır ölü kralların kalıntılarını alıp... ... binlerce insanın onları seyredeceği... ... İngiltere Müzesi gibi yerlere gönderiyorsunuz.
Between now and then we have to show the world... thousands of homeless European Jews... are not going to accept any solution that bars them from Palestine.
Bu arada onlara evlerinden sürülmüş binlerce Yahudi'nin çözümü kabul etmeyeceğini göstermemiz gerekiyor.
Where there's one there must be others, perhaps thousands and every one of them looking for their chief.
Bir kişi varsa başkaları da olmalı. Belki de binlercesi. Ve hepsi şu an reislerini arıyordur.
Thousands of people... It is interesting to note, most of them women... have gathered daily hoping to catch a glimpse of Sir Charles Lytton... the man accused of being the notorious Phantom.
Çoğu kadın, binlerce insan, dile düşen Hayalet olmakla suçlanan Sör Charles Lytton'ı bir an görmek umuduyla, her gün biraraya geldiler.
Physically unmarked, there will almost inevitably be thousands of people suffering from many complex states of fear and shock, due to the things they've seen and the things that have happened to them.
Fiziksel olarak etkilenemeseler bile... gördükleri ve başlarına gelen şeylere bağlı olarak... korku ve şok içinde yaşayan... binlerce insanın olması... kaçınılmazdır.
There are thousands they could be on, if they're on any of them at all.
Binlercesinden birinde olabilirler, oradalarsa tabii.
How do you know about them? Search your most distant memories. Those of the thousands of years past, and I am there.
Çok derin hafızalarınızı tarayın, geçen binlerce yıl içinde ben vardım.
Forced laborers, thousands of them.
Esir işçiler, binlercesi.
"The French took with them every year thousands of quintals of Brazil wood."
"Fransızlar her yıl yanlarında binlerce kental Brezilya kerestesi götürdü."
thousands of years ago 23
thousands of people running 28
of them 508
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
thousands of people running 28
of them 508
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17