English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Thumping

Thumping translate Turkish

244 parallel translation
- He gave Chuck Dillon a thumping.
- Chuck Dillon'ı dövmüştü.
I'm thumping.
Gürültü yapıyorum.
I never turned down a thumping big fee then any more than now.
Saçma, büyük bir teklifi hiçbir zaman geri çevirmem. Tıpkı şimdiki gibi.
This is Czechoslovakian for thumping.
Bu Çekoslavakyalı olduğunu anlatır.
You know, that isn't the bass drum I hear thumping.
Bu ses davulun değil de kalbimin sesi olduğunu biliyorsun.
She's a model, believe it or not, and a thumping bore.
İster inan ister inanma ama bu hantallığına rağmen o bir model.
Do you want a thumping, love?
Belanı mı arıyorsun canım?
When you're not thumping them pagan skins... you're tormenting your eyes with that rubbish.
O soysuzlarla tepinmediğin zaman o saçmalıklarla gözlerine işkence yapıyorsun.
My heart's thumping.
Kalbim küt küt atıyor.
See, my heart's thumping like crazy.
Bakın, kalbim deli gibi atıyor.
It's thumping all right.
Güm güm atıyor işte.
My heart's thumping like a steam engine, right under my sash, too.
Kalbim, tam kuşağımın altında bir lokomotif gibi çalışıyor.
The whole bed was thumping and rising off the floor and shaking, the whole thing!
Yatak zıplıyordu, yerden havalanmıştı. Koca yatak sallanıyordu! Ben de üstündeyken!
He's just another Scripture-thumping hack from Galilee
O yalnızca Galilee den gelen bir başka çapulcu
Look how my heart is thumping.
Bak kalbim nasıl çarpıyor.
You're a Bible-thumping, superior snob!
İncil okuyan ukalanın teki!
Can't have people thumping our poor old bloody Claude.
İnsanların zavallı Claude'un etrafında gürültü yapmasına dayanamıyorum.
I can imagine that old codger thumping around in this abandoned room.
Yaşlı moruğun bu terkedilmiş odada dolandığını hayal edebiliyorum.
In other words, like an American Indian dance, with this thumping, persistent rhythm.
Başka bir deyişle, Amerikan kızılderili danslarında olduğu gibi kuvvetli, ısrarlı bir ritimle.
[Thumping]
[Artıyor]
( Thumping and yelling )
( Döverler ve bağırırlar )
My heart was thumping in my chest.
kalbim yerinden fırlayacak gibi.
Must you keep thumping me in the liver?
Sürekli karaciğerime vurmak zorunda mısın?
When I heard a parson had come to town I had an image of a pale, scrawny, Bible-thumping Easterner with a linen handkerchief and bad lungs.
Kasabaya bir vaiz geldiğini duyduğumda... gözümün önüne benzi solmuş, sıska, kafasını İncil'den kaldıramayan... elinde mendili, veremli biri geldi.
They describe Sunny taking pills, getting drunk and falling down, thumping into doorways, smearing lipstick all over her face.
Sunny'yi hap alırken gördüklerini söylüyorlar. Sarhoş halde, yere düşerken. kapıyı yumruklarken, ruju yüzünün her yerine dağılmış halde gördüklerini söylüyorlar.
Feel it thumping in there?
Bir gümbürtü duyuyor musun?
I hate that BibIe-thumping.
Şu İncil muhabbetinden sıkıldım.
And the baby-sitter hears this thump, thump, thumping.
Ve bebek bakıcısı bu takırtıları duyuyor.
Welcome to the thumping in Upper Uncton.
Yukarı Uncton'daki it dalaşına hoş geldiniz.
I keep hearing this horrible irregular thumping noise.
Hala bu korkunç güm güm sesini duymaya devam ediyorum.
Julius Caesar bestrode the world like a colossus and his thumping great sandal came right down on top of Gaul.
"Jül Sezar dünyanın tepesine bir dev gibi bindi..."
... and his thumping great sandal came right down on top of Gaul. But there was a pebble in his sandal as he strode to victory. One village of indomitable Gauls who had the gall to defy Caesar's legions.
"... ve gümbürdeyen müthiş sandalı tam Galya'nın üstüne gelip kondu " "Boyun eğmeyen bir Galyalı köyü, Sezar'ın lejyonerlerine meydan okuyordu"
[Thumping Continues]
Evet. Evet. Ah, daha sert.
It's a very distinct thumping sound.
Belli bir vurma sesi.
"but you can't know how my heart is thumping inside."
"Ama kalbimin nasıl da küt küt attığını bilemezsiniz."
Mr. Powerful Man made it much more public... with his impassioned chest-thumping in a courtroom.
Merhaba, Bobby. Selam Eugene. - Saygılar sunarım.
When you do, you'll fathom there's no heart thumping beneath their flesh.
Onların vücutlarının içinde omayan kalbi güm güm attığı zaman anlayacaksın.
Did you guys find that thumping yet?
Sesin kaynağını buldunuz mu?
- What is that thumping?
- Şu pıt pıt sesi de nesi?
Didn't she call? ( Thumping music )
Fena değil, ne kadar çalışmışım?
What a thumping good read!
Ne kadar heyecan verici bir kitap!
We should be listening to firm, young melodies, kicking tunes, thumping bass.
Daha genç, sıkı müzikler, etkileyici melodiler ve güçlü baslar dinlemeliyiz.
David's heart was thumping hard and fast,
David'in kalbi sert ve hızlı atıyordu.
And whenever he walked... he made this creepy... thumping noise.
ve ne zaman yürümeye kalksa... çok yüksek bir ses... çıkarırmış.
It's not - - ( Thumping Noise ) ( Thumping Continues )
Değil.
Into a thumping thing Glee clubs of moonbeams Sing your name in the blue
...... ayışığında neşeli şarkılar senin ismini söyler seni yanımda tutarken sevgilim kulağıma bak sevgilim söylediklerimi duyduğumu göreceksin aşkım... gerçek.
( thumping ) Oh, God, Buster.
Buster!
Every day the world comes thumping on the American doorstep, and nothing that happens anywhere remains long a secret from the American newspaper reader.
Demokrasiye ve özgürlüğe inananları çok ciddi bir iş bekler.
[Thumping, Rhonda Moaning]
Devam et.
( Thumping )
Sen kaşındın.
( loud thumping of feet and clapping )
Kımılda, haydi.!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]