Ticker translate Turkish
317 parallel translation
Oh, he sure did like his liquor and it would have got his ticker
Çok düşkündü içkiye, Ölümü alkol yüzünden olacaktı..
Sure did like his liquor and it would've got his ticker
Çok düşkündü içkiye, Ölümü alkol yüzünden olacaktı..
Oh, he sure did like his liquor and it would've got his ticker
Çok düşkündü içkiye, Ölümü alkol yüzünden olacaktı..
I better check on your ticker anyway.
Saatini yine de kontrol edeyim.
Bum ticker, kidneys on the blink... bad stomach, like a kid's toy that's running down.
Kalp var, böbrekler iyi değil, midesi de kötü, her geçen gün parçalanan bir çocuk oyuncağı gibi.
If your conscience bothers you, wake him up! Only, get the ticker!
Vicdanın rahatsız ediyorsa saati almak için uyandır şunu.
Your ticker goes boom boom boom for the Trinidad Lady
Kalbin atıyor güm güm Trinidad Güzeli için
Just ice water in his veins, ticker tape coming from his heart.
Damarlarında buzlu su akan kalpsiz adam.
Pop Benson used to be in the Secret Service himself before a bad ticker retired him.
Pop Benson kalp rahatsızlığından emekli olmadan önce Gizli Servis'te çalışıyordu.
That watch is sure a fine, loud ticker.
Bu çok güzel, yüksek sesli çalışan bir saat.
It's the ticker, Georgie.
daha katı, Georgie.
He even has confidence, I think, that to keep my job I'd ask the mayor of San Francisco to give a ticker-tape parade for his chicken fat king.
İşimi kaybetmemek için, San Fransisco valisinden o tavukçu kral adına geçit resmi düzenlemesini isteyebileceğimi bilecek kadar güvenir bana.
Not much you can do when the old ticker goes, eh?
Yaşlı kalp tökezlerken bir şey yapamazsın, değil mi?
It's the ticker.
Kalp.
The ticker.
Kalpten.
But you told me the old ticker...
- Ama bana yaşlı kalp dedin...
The Doctor went fishing and couldn't back up your "old ticker" story.
"Doktor balığa çıktı ve senin" "yaşlı kalp" "hikayen çöktü."
They sat with teacups on their laps and ticker tape coming out of their ears and I said "No".
Çay bardakları ellerinde, kulaklarından borsa fiyat şeridi çıkıyor, ve ben "Hayır" dedim.
I'll just listen to the old ticker.
Yalnızca yaşlı kalbinizi dinleyeceğim.
We don't have that clockwork ticker in our heads like you do.
Biz senin gibi saat şeklinde tıklayarak işlemiyoruz.
- He had a bad ticker?
- Kalp rahatsızlığı mı vardı?
That'll give you phones, cages, blackboards and ticker gear.
Bunlara telefonlar, kafesler, karatahtalar ve bilet tertibatı dahil.
Broken, too, is the garbage man's record for sheer tonnage in ticker tape.
Anlaşıldığı üzere konfeti rekorunu da kırdı az önce.
Well noted by observers is the appropriate nature of ticker tape... as a tribute to the high-flying Mr. Moneybags himself.
Konfetilerin, para babasının gözüne girebilmek için... iyi bir yöntem olduğu da ortada.
But when the old ticker gives out, well, that's it.
Ama yaşlı kalp pes ettimi, herşey biter.
Remember, it's bad for the old ticker?
Bu, yaşlı kalbin için iyi olmaz, unutma.
You should put it up on your ticker tape.
Borsa grafiklerine bunu da işlemelisin.
You got a ticker problem.
Senin bir yürek sorunun var.
What came over the ticker on Taggart and his merry men?
Hey Allen, Taggart ve mutlu adamlarının akıbeti nedir?
I saw Ticker and Judy Francis taking off, with their back packs and all.
Ticker ve Judy'i çantalarıyla birlikte kaçarken gördüm.
No ticker-tape parade in New York?
New York'ta kahramana hoşgeldin töreni yapılmayacak mı?
With a storm of cheers and a blizzard of ticker tape...
New York, Eudora Fletcher ve bukalemun insan...
She must have had a bum ticker.
Zayıf bir kalbi varmış. Ne kadar yazık.
Now, look, I'm not looking for any ticker tape, Mr. Wellman but the fact remains, I found it and Lou LaSalle didn't.
Bakın bahşiş filan istediğimi sakın düşünmeyin Bay Wellman ama onu ben buldum Lou LaSalle değil.
Jocko, this old ticker hasn't thumped like this for years.
Jocko, bu yaşlı yürek bunca yıl böyle çarpmadı.
She's old. She's got a bad ticker. All you gotta do is jerk around a lot when you talk to her.
Tek yapacağın onunla konuşurken biraz taşkın davranman hepsi bu
Well, go get her job back before you lose your ticker.
- O halde git ve kalbinden olmadan önce Rebecca'yı geri işe aldır.
I'm 25 pounds overweight, I don't need a blast to the ticker like that!
Zaten 1 1 kg fazlam var, yüreğime indirmeğe gerek yok.
SHE HAD A BAD TICKER.
Onun kalp sorunu olduğu anlaşılıyor.
I keep telling him we should call Sheriff Ticker.
Ona Şerif Ticker'ı aramamız gerektiğini söyleyip duruyorum.
No need for Sheriff Ticker just yet, Joshua.
Şerif Ticker'a şimdilik gerek yok, Joshua.
Had ol'Sheriff Ticker on the phone.
Şerif Ticker ile telefonda görüştüm.
Sheriff Ticker?
Şerif Ticker mı?
You know Sheriff Ticker?
Şerif Ticker'ı tanıyor musunuz?
Has quite a lot to say about him, does Sheriff Ticker.
Şerif Ticker'ın onun hakkında söyleyeceği çok şey vardı.
What has Sheriff Ticker told you?
Şerif Ticker size ne söyledi?
Sheriff Ticker says he felt sick.
Şerif Ticker, tiksindiğini söylemişti.
Sheriff Ticker says it's a short leap from kissing to killing.
Şerif Ticker, öldürmek ile öpüşmek arasında ince bir çizgi olduğunu söyler.
"Sheriff Ticker, what's happening?"
"Şerif Ticker, neler oluyor?"
I've got a bad ticker.
- Atlayıp St Victor's'a gidelim.
Oh, you beautiful little ticker.
Oh, seni güzel küçük dostum.