Treacherous translate Turkish
659 parallel translation
Treacherous climate down here.
Çok ağır bir iklimi var buranın.
They're all tricky, treacherous, and immoral.
Hepsi de kurnaz, hain ve terbiyesizlerdir.
Intelligent artist returns unexpectedly, finds treacherous friends.
Zeki sanatçı habersiz çıkagelir, hain arkadaşlarıyla karşılaşır.
- Sluggish, treacherous —
- Halsiz, güvenilmez -
This ledge is treacherous.
Bu çıkıntıya güvenilmez.
I will send soldiers to bring the treacherous slave before you.
Ulu Hakan, hain köleyi getirmeleri için askerleri yollayacağım. Onu durdurmayın.
A treacherous youth, Jourdain by name, who proved to be the wireless officer.
Telsiz operatörlüğü yapan Jordan adında hain bir genç.
The boyars have hatched a treacherous plot Against the Tsar's authority Which they are now unleashing
Boyarlar şimdi uygulamaya koydukları hain bir plan tasarlamışlardı Çar'ın otoritesine karşı.
I shall use force to stop these treacherous neighbors from throttling our commerce.
Ticaretimizi engellediklerinden, bu zengin komşularımızı durdurmak için güç kullanacağım.
Fog in the channel is treacherous.
Kanalda sis olması çok tehlikelidir.
Treacherous stuff, this marble.
Bu döşemeler çok tehlikeli.
The treacherous instrument is in thy hand, unbated and envenomed.
İhanetin kılıcı şu elindeki, ucu düğmesiz ve zehirli.
I am not treacherous, but Macbeth is.
Ben kalleş değilim ; Macbeth kalleş ama.
Even your treacherous beauty cannot turn him from it.
Senin hain güzelliğin bile onu vazgeçiremez.
- His treacherous head has a price on it!
- O değerli kellesi için ödül koymuşlar!
Vicious, treacherous, drunk with power.
Gaddar, fesat, iktidar sarhoşu.
This man is treacherous.
Bu adam hainin teki.
But treacherous schemes prevent her from being hired.
Ama haince entrikalar onun seçilmesini engeller.
You're a treacherous kind of woman.
Sen çok tehlikeli bir kadınsın.
He'II die in a treacherous attack
Haince bir saldırıyla ölecek.
And if King Edward be as true and just... as I am subtle, false and treacherous... this day should Clarence closely be mewed up... about a prophecy, which says that "G"... of Edward's heirs the murderer shall be.
Eğer benim kurnaz, ikiyüzlü ve hain olduğum kadar Kral Edward da saf ve hakseverse, "Edward'ın varislerinden'G'diye biri onun katili olacak." diyen kehanet yüzünden Clarence bugün kafese kapatılmış olmalı.
When I have most need to employ a friend... and most assured that he is a friend... deep, hollow, treacherous and full of guile... be he unto me.
Dosta en çok ihtiyaç duyduğum an dostluğuna en güvendiğim kişi, ikiyüzlü, kof, hain ve düzenbaz çıksın.
You treacherous, murderous Persian dogs!
Sizi kalleş, cani Persli köpekler!
You do well, Kumlek. For while I have fingers to grasp a sword and eyes to see, your treacherous head is not safe on your shoulders, nor your daughter in her bed!
Elinden geleni ardına koyma Kumlek, ama ben soluk aldığım sürece o değerli kellen omuzlarının üzerinde güvende olmuyacak.
Treacherous old beast, the Channel.
Manş Denizi hain bir canavardır.
You're a sharp-clawed, treacherous little peacock.
Sen pençeleri sivri, sinsi bir tavus kuşusun.
They're mean, treacherous and stupid.
Kötü, hain ve aptaldırlar.
Already, in the treacherous early hours, Jeanne doubted herself.
Daha şimdiden, erken saatlerin yarattığı aldatıcı durumun etkisiyle Jeanne kendinden şüphe duyuyordu.
I shall return for a final word in a moment. First, we have come to one of those treacherous crevices that riddle the glacier of television.
Önce, televizyon buzulunu çözen şu hain aralıklardan birine gelmiş bulunuyoruz.
It's treacherous here.
Buraları tehlikelidir.
What about that treacherous little tramp with him?
Ya o yanındaki hain sürtüğe ne demeli?
Treacherous, vicious dishonest.
Hain, acımasız onursuz.
They must have sunk in treacherous reefs the pillars of Hercules.
Şu tehlikeli resiflerde ya da Herkül Sütunları'ndaki değişen akıntılarda batmış olmalılar.
Those mountains are treacherous.
Bu dağlar hain.
The dangers you face up to are very serious... but there's an even bigger danger that is insidious and treacherous.
Bütün tehlikeler, porsuk ya da dağ olsun, tehlikelidir! Ama çok daha büyük, daha inatçı, daha ölümcül bir tehlike var ki o da...
Yes, my beautiful, my perfidious... my treacherous love... that.
Evet güzelim, benim hain ve kalleş aşkım... İşte.
The Picon bière is treacherous.
Picon birası haindir.
Here I am stripped, kneeling at your tomb, while those treacherous Saxon monks of yours are getting ready to thrash me.
İşte, üzerimdekileri çıkarmış, mezarının önünde diz çöküyorum. Senin o hain Sakson rahiplerin, beni mahvetmeye hazırlanıyorken...
( Clang ) Treacherous Woman, tremble... In the name of Preverti, daughter of the mountains, whose embrace with Rani made the whole world tremble.
( Clang ) Treacherous Woman, tremble... ln the name of Preverti, daughter of the mountains, whose embrace with Rani made the whole world tremble.
The elders have ordered me to kill this treacherous infidel and recover the pole
Diğer üstadlar onu bulup bu hain hırsızı öldürmemi istediler. Bambu sopayı ondan almalıyım.
We`lI play each of our treacherous trumps in one hand.
Elimizdeki tüm hain kozları kullanacağız.
'There has been an attempt on the life of our glorious Fuhrer by some treacherous senior officers.
Bir grup yüksek rütbeli hain subay tarafından Führer'imizin hayatına yönelik bir saldırı düzenlenmişti.
In short, the young lady is very beautiful, very bright and suddenly very treacherous.
Kısacası, genç bayan çok güzel çok zeki iken, birdenbire çok kalleş.
Earth believes the Romulans to be warlike, cruel, treacherous.
Dünyalılar Romulanlıların savaşçı, zalim ve hain olduklarına inanıyor.
He killed the treacherous official and is now wanted by the lmperial Court
O da gidip hain yargıcı öldürdü Ve şimdi devlet tarafında aranıyor
As we get closer to Alcatraz... notice the treacherous currents around the island... rendering it virtually escape-proof.
Alcatraz'a yaklaşırken hemen hemen kaçmayı imkansız kılan adanın etrafındaki tehlikeli akıntılara dikkat edin.
They were brutal, savage, uncivilised, unprincipled, treacherous.
Acımasız, vahşi, medeniyetsiz, ilkesiz ve tehlikeliydiler.
Very, very treacherous.
Çok çok tehlikeli.
Why you miserable, sneaking, treacherous old...
Seni lanet olası, aşağılık, iğrenç bunak...
You're a treacherous... shameless piece of scum
Seni utanmaz rezil.. aşağılık hain!
Fang is a treacherous rebel... you shouldn't have let him go
Fang kötü ve çok kurnaz bir düşmandır... onun kaçmasına izin vermemeliydin