English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Trickling

Trickling translate Turkish

88 parallel translation
Some bright mind thought of leaving the cold water trickling on him.
Uyanığın teki, üzerine soğuk suyu açmayı akıl etmiş.
Up here. It's trickling.
Şurası, boncuk boncuk terledim.
The temperature rises until the infrared radiation trickling out to space just balances the sunlight reaching the surface.
Kızılötesi ışıma uzaya sızıp yere ulaşan Güneş ışığıyla dengelenene kadar sıcaklık artar.
To the song of the clear, trickling stream
Yavaş yavaş tüten buharın şarkısına
Something's wrong with our fountain. It's just trickling.
Çeşmeden azıcık su geliyor.
Little streams of alcohol Come a-trickling down the rocks...
El Cajon sokakları Dizilir yol boyunca
Little streams of alcohol Come a-trickling down the rocks
Çaylar, kayalar arasından akar
Yeah, well, it's trickling down the stairway.
Bu belli oluyor.
It's running through that old pipeline out there... trickling along that dumb concrete river... and coming up through the drains... of those lovely tract homes we all live in.
Ordaki eski boru hattından akıyor... o salak beton nehre damlıyor... ve o bizim yaşadığımız şirin evlerimizin... kanalizasyonundan yukarı çıkıyor.
What if you're left standing there with flop sweat trickling down your back amidst a great gaping silence?
Ya muazzam bir sessizliğin ortasında sırtından damlayan terlerle ortada sap gibi kalırsan.
Pereira maintains that this news sent sweat trickling down his spine.
Pereira bu haberle sırtının terlediğini hissetti.
Less money trickling down to keep these kids from starving to death.
Açlıktan ölmemesini sağlamak için daha az para yardımı.
There's just, you know, the lovely waterfalls and the trickling fountains and the calming sounds of the babbling brook.
Orada sadece muhteşem şelaleler ve damlayan kaynaklar dere kenarında akan suyun rahatlatıcı sesleri var.
And I did not realize it until I stood there, looking down at him blood trickling from his mouth.
Ve O ağzından kan damlayarak yerde yatarken tepesinde dikilip bakıp durduğum ana kadar, fark etmemiştim.
It is said that water trickling from the glaciers of Akomani, will lead one to the great river.
Akomani'nin buzlarından damlayan suyun büyük bir nehir olacağı söyleniyor.
Wherever wild prey is dense, they are crossing the Canadian border... trickling back into their former territory.
Nerede av hayvanı yoğunsa, Kanada sınırını geçerler ve eski bölgelerine sızarak geri dönerler.
Reports of injuries are still trickling in.
Devamlı yaralı haberleri geliyor.
Walls are decorated when trickling water-deposits dissolve stone... to form stalagtites, stalagmites and other flow-stone formations.
Mağaralardaki sarkıt, dikit ve akmataşlar... damlayan sulardaki tortuların çökelmesiyle oluşur.
( Trickling ) You having a good night?
İyi bir gece geçiriyor musun?
- ( trickling ) ) -. Oh, Canada
Oh, Kanada.
They have Rygel and the sand is trickling though the hourglass.
Rygel ellerinde ve zaman su gibi akıp gidiyor.
That trickling season, that monsoon.
# Şu akıp giden mevsim, şu muson yağmuru.
- ( Dog whining ) - ( Liquid trickling )
- ( Köpek işiyor ) - ( işeme sesleri )
- That's... Wow. - [trickling]
Bu... vay.
So blood's still trickling through.
Yani kan dolaşımı zorlanarak da olsa devam ediyor.
And if you can embrace that the same way I am embracing it right now that I am feeling it right now, I see the possibilities once we go above that threshold of life and matters that succumb and become trickling down into this little pond that is called life.
Eğer sen de bunu benim şu anda hissettiğim gibi hissediyorsan, yaşam denilen şu eşiği geçtiğimiz anda sorunlara boyun eğmediğimiz hepsini ardımızda bıraktığımız takdirde, yaşam denilen şu küçük gölcükte yepyeni olasılıklar görüyorum.
Well, sometimes information just has a way of "trickling out."
Yani, bazen bilgi bir şekilde "damla damla dışarı sızar."
Oh, they're trickling in.
Oh, yavaş yavaş geliyorlar.
These crystals form when sea water trickling down from above met hot waters coming up from below, and it was in this mineral-rich mixing zone that these fingers of gypsum grew.
Bu kristaller yukarıdan damlayan deniz suyuyla aşağıdan gelen sıcak suların karşılaşmasıyla oluşmuşlar ve bu mineral zengini bölgede bu alçıtaşı kalıtları gelişmiş.
- Trickling out?
- Tökezlemekten mi?
Usually I can see your spotty emotions - trickling down the pike, but today- -
Duygusal durumunun ne zaman dibe indiğini her zaman anlarım, ama bugün...
But they need more logs, they're trickling in.
Ama daha sık gelmeliler, az geliyorlar.
It's trickling right down my thigh.
Damlalar kalçalarımdan süzülüyor.
The webbing captures bad dreams while letting good dreams pass through and trickling down the feathers.
Bu ağ örgü, kötü rüyalar sana ulaşmadan onları yakalar ve güzel rüyaların geçmesine ve ve tüylere akmasını sağlar.
Stalactites form as trickling water deposites tiny quantities of rock over hundreds or thousands of years
Sarkıtlar, damlayan su birikintilerinin binlerce yıl boyunca taşıdığı kaya parçacıklarından oluşur.
Paupers'wine. ( TRICKLING )
Pauper'ların şarabı.
[Blood Trickling]
( Kan damlar )
Something's trickling down from the top of Mount Whitey.
Beyaz dağın tepesinden birşey yuvarlanıyor.
Something's trickling down from the top of Mt.
Beyazlar Dağı'nın tepesinden bir şeyler yuvarlanıyor.
There are still boxes trickling in.
Hala gelen dosyalar var.
It was at 8 : 30. I had noticed that the door was open and that was kind of strange, so I, you know, turned on the lights and I came in and that's when I saw the blood sort of... Sort of trickling down.
Kapının açık olduğunu farkettim ve bu bana biraz garip geldi, o yüzden, bilirsiniz ışıkları açıp içeri girdim ve işte damlayan kanı o zaman gördüm.
¶ I can hear sweat trickling down your cheek ¶
Yanağından akan teri duyuyorum
To keep the product in his hair from trickling down onto his face.
Saçlarından yüzüne damlarken malzemeye kafasında tutabilmek için.
Now, news has been trickling in that Natha could've been at that site.
Şimdi, Natha'nın bu mevkide olabileceği haberleri sızıyor.
You had a skin of microbes on the surface of the planet, and you had these organisms living between where the, the glaciers contacted the rock, and that was enough life trickling over so that when those conditions retreated, and it became more favourable,
Gezegen yüzeyinde mikroskibik canlılarımız var. ve bu canlılara buzların kaya ile temas - ettiği her yerde rastlıyoruz. ve bu kadarıda yaşamın arasından sızabilmesi için yeterli öyle ki bu süreç bittiğinde herşey daha elverişli oldu.
Sirs, reports of jewellery thefts are trickling in across the city.
Şehirde soygun ihbarları yağıyor.
I'm announcing today precisely because I want it out just as the first results come trickling in.
Bunu bugün detaylı açıkladım, çünkü seçim sonuçları sızana kadar ortaya çıksın istiyorum.
She... her skull was fractured and she hemorrhaged, as evidenced by the blood that's trickling from her ear.
Kafatası çatlamış ve kulağından damlayan kanların da gösterdiği üzere kan kaybetmiş.
Well, all this blood trickling down his face confirms that, and I got blunt force trauma to the head.
Yüzüne sızan bu kan damlaları kafaya alınan sert bir darbe olduğunu gösteriyor.
As they melt, trickling streams of fresh water flows into a salty sea..
Eriyen buzullardan akan tatlı sular, tuzlu suya karışıyor.
Yeah, the image of it... trickling down the back of my eyelids.
Evet, onun görüntüsüyle. Göz kapaklarımın ardına sızıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]