Troubled translate Turkish
2,530 parallel translation
Children of troubled marriages not eligible.
Sorunlu evliliklerden olan çocuklar katılamaz.
There are a lot of troubled souls.
Lanetlenmiş ruhlarda vardır
Brother Mike, you look troubled.
Kardeş Mike. Bir sorunun var gibi.
He was a little troubled.
Canı sıkkın biraz.
You are very troubled inside.
İçin çok sıkıntılı senin.
She's a mighty troubled lady.
Çok dertli bir hanım.
Have I have troubled you. You is know.
ne kadar yorgun olduğumu biliyor musun?
Have I have troubled you.
ne kadar yorgun olduğumu...
Feel uneasy very to be afraid. Afraid to sleep no need do you know like this have I have troubled you.
Korkudan uyuyamamanın ne kadar yorucu olduğunu biliyor musun?
And when things go bad, when things feed that fear, troubled relationships, failure at work, people with NPD they usually resort to "splitting".
İşler kötüye giderse, öfkesi katlanarak artıyor ve ilişkilerde sorun işyerinde başarısızlık gibi durumlar oluşuyor. Bu tarz insanların, akıl hastanesinde tecrit altına alınması gereklidir.
Park Hae Young is very troubled over this, too.
Bu yüzden Park Hae Young'un da başı dertte.
So that your grandfather, your father, and you... will be troubled forever and never be able to wash away the guilt.
Yoksa büyükbaban, baban ve sen sonsuza kadar bu suçu omuzlarınızda taşıyacaksınız.
She is well, but she seems troubled of late.
İyi de son zamanlarda canı sıkkın.
# Had seized their troubled mind
# Kendi sorunlu zihinlerini ele geçirdi #
That select committee is investigating links between a troubled CIA program known as Treadstone and this man, Jason Bourne.
Bu seçilmiş komite Treadstone olarak bilinen sorunlu bir CIA programıyla Jason Bourne arasındaki ilişkiyi araştırıyor.
But he had like a troubled childhood.
Sorunlu bir çocukluk geçirmiş,
You know, uhm... as a very concerned adult to a somewhat troubled youth
Hani, oldukça ilgili bir yetişkinle başı dertte olan genç birinin konuşması gibi.
People said their marriage was troubled and unhappy.
İnsanlar evliliklerinin sorunlu ve mutsuz olduğunu söylerdi.
You seem troubled.
Sıkıntılı görünüyorsunuz.
Let not your heart be troubled
Yüreğiniz kararmasın
When I walked on I did so with deep regret, and on the way I slowly changed, becoming the only creature that didn't belong here, a human... troubled by chaotic thoughts, cracking branches with clumsy shoes,
Yeniden yola koyulma vakti geldiğinde üzüntü yaşadım. Kendimi oldukça yavaş bir şekilde yine insanlığa sığmayan bir yaratığa dönüşürken buldum. Garip düşüncelere sahip olan ve hantal ayakkabılarını bağlayıp kanlı bir ava çıkan yaratık.
Have you ever hear Paul Simon sing Bridge Over Troubled Water in concert by himself?
Sen hiç Paul Simon'u Bridge Over Troubled Waterİ söylerken konserinde izledin mi?
But you have to help us in these troubled days.
Ancak bu zor günlerde bize yardımcı olmalısın.
- Well, I detect a troubled past.
- Sıkıntılı bir geçmiş görüyorum.
♪ I'm as troubled ♪ As the tide ♪ Should I stand
â ª Gelgit gibi â ª Huzursuzum â ª Dev dalgaların â ª Arasında mı kalmalıyım?
♪ I'm as troubled ♪ As the tide ♪ Should I stand
â ª Gelgit gibi â ª Huzursuzum â ª Dev dalgaların arasında â ª Kalmalı mıyım?
Raising all that money in these troubled economic times.
Bu sıkıntılı dönemde para kazanmalıyım.
He's a troubled child in desperate need of psychiatric treatment.
O psikolojik tedaviye ihtiyaç duyan, sorunları olan bir çocuk.
He wasn't a saint, but just a very troubled boy.
Bir aziz değIdi, ama biraz sorunlu bir çocuktu.
And this is how the legend of his troubled soul ends.
Ve bu onun belalı ruhunun efsanesinin nasıI bitmesidir.
Troubled, yeah...
Sorunluydun, evet...
TROUBLED DREAMS, PERHAPS.
Belki de sorunlu rüyalar...
Detective Moretti, I am shocked that you would so blatantly manipulate an obviously troubled individual.
Dedektif Moretti. Apaçık sıkıntıda olan birini öylece manipüle etmenize çok şaşırdım.
Skies blue enough to suggest that maybe there can be peace one day in this troubled but beautiful world.
Gökyüzü, bu belâlı fakat güzel dünyada hâlâ bir gün barış olabileceğini müjdeliyor.
This is between a troubled young woman and her confessor.
Bu günaha girmiş genç bir kadın ile itirafçısı arasında olan bir şey.
Margaret was a troubled woman, wasn't she?
Margaret sorunlu bir kadındı, değil mi?
And, look, I work with troubled teens all the time.
Ayrıca bilmeni isterim ki ben her daim sorunlu gençlerle çalıştım.
I'm troubled.
- Rahatsız oldum.
I'd say that you are a very troubled little girl.
Oldukça sorunlu bir kız olduğunu söylerdim.
Ninth premier of the Clan Fin Arvin, but who cares about hard earned titles in these troubled times.
Fin Arvin Klanı Dokuzuncu Lideri, Fakat Bu Zor Zamanlarda Kazanılan Ünvanlar Kimin Umurunda.
But recently, I am troubled by someone.
Ama bu son zamanlarda, biri kafamı karıştırana kadardı.
You're troubled.
Rahatsızsın.
You seem troubled.
Endişelendiğini görüyorum.
And martin, our troubled youth minister, and our marriage counseling director.
Martin yetkili başkanımız Ve evlilik direktörümüz
I'm sorry... he's troubled me all day.
Üzgünüm... bütün gün başıma bela oldu.
Sorry to have troubled you.
- Kusura bakmayın meşgul ettim.
♪ You can lose your troubled thoughts for tonight at least
# En azından bu gece dertli düşüncelerinden kurtulabilirsin #
You're troubled, my king.
Canınız sıkkın kralım.
You seem troubled.
Sıkıntılı görünüyorsun.
You guys all know I have... What they call a, uh, troubled past, but you've been able to overlook it because of the, um... Hero thing.
Hepinizin bildiği üzere, benim nasıl derler, sorunlu bir geçmişim var ve sırf şu kahramanlık olayı yüzünden buna göz yumabildiniz.
Well, what we're dealing with is a very intelligent and very troubled individual.
Çok zeki ve sorunlu bir kişiliği olan biri ile karşı karşıyasınız.
trouble 384
troubles 23
trouble in paradise 72
trouble sleeping 18
troubling 18
trouble is 153
trouble at home 19
troubles 23
trouble in paradise 72
trouble sleeping 18
troubling 18
trouble is 153
trouble at home 19