Truthful translate Turkish
654 parallel translation
I'm sure that a person becomes most truthful at their final moment because there are no repercussions.
Bir insanın en dürüst olduğu an son anıdır, hiçbir şeyi ölçüp tartmaz.
If we're going to be truthful about it, it can't be as bad as my situation.
Benim kaybettiğimden daha değerli bir şey miydi sanki?
And here's to a truthful student, though the animal doesn't exist.
Doğruları söyleyen bir öğrencinin şerefine... Her ne kadar hayvan ortalıkta olmasa da.
- And I want to be truthful.
- Dürüst olmak istedim -
Just wait'til I get back home and I'll show youwho the truthful one is.
Eve dönene kadar bekle ; sana kimin haklı olduğunu göstereceğim.
Always to be honest and truthful ; to be a faithful wife and a loyal subject of your new country.
Sadık bir eş ve yeni ülken için vefakar bir insan olmak için her zaman dürüst ve samimi ol.
I wasn't very truthful.
Pek dürüst davranmadım.
I warn you, monsieur, you will give a truthful answer to that question.
Sizi uyarıyorum mösyö, sorularıma dürüst cevap verin.
Prove yourself brave, truthful and unselfish, and someday you will be a real boy.
Cesur ve dürüst olduğunu, bencil olmadığını kanıtlarsan bir gün gerçek bir çocuk olacaksın.
Prove yourself brave, truthful and unselfish and someday you will be a real boy.
Cesur ve dürüst olduğunu, bencil olmadığını kanıtlarsan bir gün gerçek bir çocuk olacaksın.
You're not truthful with me.
Bana karşı dürüst davranmıyorsunuz.
♪ A nd the truthful he of the cherry tree ♪
Ve o kiraz ağacının gerçekliği
I think we should be realistic and truthful with our children. And not have them growing up believing in legends and myths - like Santa Claus, for example.
Çocuklarımıza karşı gerçekçi... ve tamamiyle dürüst olmalıyız... ve onları, örneğin Noel Baba gibi, efasane ve masallara... inandırarak büyütmemeliyiz bence.
To be truthful with the child, I must admit I haven't any other plans.
Çocuklarımıza karşı gerçekçi ve tamamıyle dürüst olmak için... itiraf etmeliyim ki, başka bir planım yok.
I believe in being truthful.
İnsalara karşı dürüst olmamız gerektiğine inandım hep.
- Is he truthful?
O'nun dürüst biri olduğuna inanıyor musnuz?
I'm afraid a truthful reply to that question will appear rather strange.
Korkarım ki bu soruya samimi bir cevap vermek oldukça garip kaçacak.
Truthful, isn't she?
Dürüst, değil mi?
But were you entirely truthful with him?
Ama... Onu temin ettiğine emin misin?
I'm just truthful.
- İnatçı değilim. Gerçekçiyim.
I had to be truthful and tell him, "No, they weren't."
Doğruyu söylemek zorundaydım, "Hayır, yapılmıyorlar" dedim.
The terrible thing about being truthful is that I have to hurt you, Dan.
Doğruyu söylemem gereken bir şey de şu ki, ben seni incittim, Dan.
THAT WOULDN'T BE VERY TRUTHFUL NOW,
- Gerçek bu değil ki Bobby.
THAT WOULD BE TRUTHFUL.
Sağ olun Bay Temple.
I'm being truthful.
Ben doğruları söylüyorum.
Each truthful provision of that prophecy has come to pass, without the slightest help from you.
Her bir kehanet senin en ufak katkın olmadan gerçekleşiyor.
And I shall keep on asking until I get an answer... and a truthful one.
Ve bir cevap alana kadar devam edeceğim.. ama gerçek bir cevap!
Now you have to be completely truthful with me.
Şimdi bana karşı tamamen dürüst olmanı istiyorum.
My honest and truthful and plain-spoken friend.
Benim sadık, cesur ve açık sözlü dostum.
Truth is very seldom understood by any but imaginative persons... and I want to be quite truthful.
Gerçek şu ki pek az insan, o da sadece hayalgücü kuvvetli olanlar anlıyor... ben de samimi olmak istiyorum.
To be perfectly truthful with you, I don't wanna play-act no more.
Artık rol yapmak istemiyorum.
Do you wish for a truthful answer or an agreeable one?
Gerçeği mi yoksa kabul edilebilir bir cevap mı duymak istiyorsunuz?
"Hey, Indian, what are you, a truthful Whitefoot or a lying Blackfoot?"
"Hey, Hintli, Sen nesin, güvenilir bir beyazayak mı yoksa yalancı karaayak mı?"
He says, "I'm a truthful Whitefoot." But which is he?
Der ki, "Ben güvenilir beyazayağım." Ama, O hangisi?
Well, then, he's a truthful Whitefoot, of course.
Şey, öyleyse, O güvenilir beyazayak, kesinlikle.
- A truthful Whitefoot.
- Güvenilir beyazayak.
You know I'm truthful.
Benim doğru sözlü olduğumu bilirsin.
Relationships should be truthful!
İlişkiler dürüst olmalı.
Now, fraulein... ... I want a truthful answer.
Şimdi, fräulein dürüst bir cevap istiyorum.
# Every wife who's truthful
# İçten olan her kadın...
Just point the way, and don't gall me with your truthful opinions.
sadece yolu göstermeniz için, ve doğrucu fikirleriniz ile benim canımı sıkmayın.
I have presented a valid, truthful case.
Ben yasal ve doğru bir dava sundum.
A valid, truthful case?
Yasal ve doğru dava mı?
However, he was less than truthful in one very important matter.
Ancak, çok önemli bir konuda dürüst sayılmazdı.
Rudolph : They look truthful.
Dürüst görünüyorlar.
Because we lived in harmony by being truthful.
Çünkü dürüstlükle gelen bir ahenk vardı yaşamımızda.
More truthful.
Daha dürüstçe olur.
I'll be very truthful.
Gayet doğrucu olacağım.
My own dear, sweet, honest, truthful whore Giorgi.
Benim sevgili, tatlı, dürüst, doğru sözlü fahişe Yorgi'm.
He showed his predilection for the utterly truthful And very sexually arousing portrayal of violence In its starkest form.
Burnunu Çekme... ve Straw Dogs gibi ilk filmlerinde en kara şiddetin gerçek ve tahrik edici bir portresini çizmişti.
Mr. Clayton, I better be truthful with you.
Bay Clayton, Size dürüst olsam iyi olur.