English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Turbulent

Turbulent translate Turkish

210 parallel translation
Turbulent meetings went on until evening.
Tartışmalı toplantı akşam boyunca devam etti.
Unfortunately, this temple was destroyed during the turbulent era of Jisho.
Maalesef bu tapınak Jisho'nun çalkantılı döneminde yıkıldı.
Let's go back to those turbulent, beautiful years, the first years of the Revolution.
Çalkantılı yılların geride kaldığı, devrimin ilk ve güzel yılları.
In these turbulent times, he may prove useful
Çalkantılı zamanlarda fayda gösterebilir.
Their two bodies now moving as one roll like turbulent breakers crashing on an undiscovered shore.
Birlikte hareket eden gövdeleri kıyıya vuran dalgalar gibi yuvarlanmakta.
Inform Starfleet Command that apparently... something or someone down on this planet.. Bones .. can affect changes in time, causing turbulent waves of space displacement.
Onlara, gezegendeki bir şey ya da birinin zaman içinde değişimi etkileyerek... uzaysal kaymalara yol açtığını söyle.
It's a turbulent situation and I've been following it for a while.
Çalkantılı bir dönem var ve bir süredir bunu takip ediyordum.
It is not difficult to believe that in the dark and turbulent corridors of outer space, the impact of some distant planetary, even galactic, disaster jumped the apes from their present into ours.
Dış uzayın karanlık ve çalkantılı koridorlarında, uzak bir gezegenin patlaması hatta galaktik bir facianın, maymunların kendi zamanlarından bizim zamanımıza sıçramasına neden olması, inanılması zor bir şey değil.
And this river is turbulent.
Bu nehir çok dalgalıymış.
This poem, describes the turbulent emotions of a traveler, remembering his wife at home, pining for her everyday.
Bu şiir, yolculardaki çalkantılı duyguları açıklar. evdeki eşini hatırlayarak, her gün özleyerek.
Whose tears fill the river of revenge? Whose sould is filled with turbulent Karma?
Kimin gözyaşları, intikam nehrini dolduracak kimin ruhu vahşi Karma ile dolacaktı?
But outside it's turbulent
Ama dışarısı çalkantılı.
There's a special problem. The atmosphere is turbulent and down deep, before we ever come to a surface, it's very hot.
Özel bir sorun olarak burada atmosfer çok fırtınalı, ve daha aşağıda katı bir dünya yüzeyi yok ve çok sıcak.
And in the cold of interstellar space great turbulent clouds were gathered by gravity and stirred by starlight.
Ve yıldızlararası boşluğun soğuğunda... Büyük türbülans bulutları, kütle çekimi ile toplanıp yıldızların ışığıyla çırpılmıştı...
Milady, would you be so kind to say goodbye for me to our turbulent company?
Hanımefendi, benim için şu bizim gürültücü kumpanyamıza hoşça kal deme nezaketini gösterir misiniz?
"Who will rid me of this turbulent priest?"
"Şu şamatacı rahipten beni kim kurtaracak?"
I said, "Who will rid me of this turbulent priest?"
Dedim ki : "Şu şamatacı rahipten beni kim kurtaracak?"
Is he turbulent?
Sinirli mi?
The turbulent spume and our full granaries
Çalkantılı köpük ve ağzı dolu ambarlarımız
In turbulent, troubling times, a good marriage can be the one safe place we know we can go.
Böylesi zorlu ve sıkıntılı zamanlarda, ancak iyi bir evlilik gidilebilecek güvenli bir sığınaktır.
He was praised by our own president, who said, "Kimbala is a cornerstone for peace and democracy in that politically turbulent region."
Amerika Birleşik Devletler Başkanı bu politika karmaşa içinde Kimbala'nın barış ve demokrasi için bir mihenk taşı olduğunu söyleyerek başkanı övmüştü.
Much too turbulent to make a landing from this direction.
Bu yönden inmek için fazla türbülans var.
The mind is capricious, unstable it's evasive, feverish, turbulent, tenacious.
Zihin değişkendir, kararsız, dengesiz, yan çizen, heyecanlı, çok çalkantılı, inatçı.
But, in the meantime, we try to live in harmony with our sometimes turbulent planet.
Ama bu arada, zaman zaman hırçınlaşan gezegenimizle uyum içinde yaşamaya çalışacağız.
A plane ride would have been less turbulent.
Uçakla gitsek daha az sarsıntılı olurdu.
" as if through a turbulent straight, and the trajectory was smooth, 2
"... düz bir türbülanstan geçer gibi ve yörünge pürüzsüzdü...
It all happened at the beginning of that turbulent decade... known as the'80s.
Olup biten herşey 80 li yılların... çalkantılı günlerinde başladı.
Damn it, he's as turbulent as his mother!
Lanet olsun, annesi gibi gürültücü!
Friends, may the death of this innocent child, murdered, by egotism and misery, always remind us that, in this turbulent struggle, there's only one enemy :
Arkadaşlar, bu masum çocuk belki de... bencillik ve sefalet tarafından öldürüldü. Unutmayalım ki, bu çalkantılı mücadelede sadece bir düşmanınız var :
To flee, even from the presence of his memory. To save ourselves by writing him out of the history of our turbulent times.
Onu sıkıntılı dönemimizin tarihinden çıkararak kendimizi kurtarmamızı söylüyorlar.
During the creation of a star system, when clouds of interstellar dust and gas coalesce, turbulent magnetic and gravitational fields may develop.
Bir yıldız sisteminin doğuşu esnasında, gezegenler arası tozlar ve gazlar kaynaştığında, burgaçlı manyetik ve çekimsel alanlar oluşabilir.
I requested a non-turbulent flight.
Türbülanssız bir uçuş istemiştim.
Round the turbulent quick.
Türbulansı hızlı doldur.
The atmosphere is more turbulent the farther down you go.
Atmosfer ne kadar aşağıya inersen o kadar sarsıntılı.
The atmosphere is getting turbulent.
Atmosfer türbülansa sebep oluyor.
It's thrilling, turbulent, a page turner.
Çok heyecanlı, akıcı, insanı merak içinde bırakıyor.
There are turbulent radiation storms across much of its surface.
Yüzeyin genelinde şiddetli radyasyon fırtınaları var.
She's powerful... turbulent.
Çok güçlü... vahşi.
You had quite a turbulent couple of years, didn't you?
Birkaç yıl biraz vahşiymişsiniz, öyle değilmi?
And can you by no drift of conference get from him why he puts on this confusion grating so harshly all his days of quiet with turbulent and dangerous lunacy?
Bir yolunu bulup söyletemiyor musunuz neden düştüğünü bu garip hallere? Neden bu taşkın, bu delice karamsarlıkla zehir ediyor kendini, rahat günlerini?
The peaceful days of Meiji are about to become turbulent, like days long past.
Meiji'nin huzurlu günleri geçmişte olduğu gibi fırtınalı olacağa benzer.
I think the plasma flow became too turbulent.
Sanırım, plazma akışı, çok fazla türbülanslıydı.
Your thoughts are a turbulent ocean.
Düşüncelerin, dönen bir okyanus.
They are a turbulent storm and you are the one who must rise above the tempest to a place that is quiet.
Onlar düzensiz bir fırtına ve o fırtınan üzerinde ki sessiz yere ulaşabilecek tek kişi sensin.
Hey, you did a joke in the midst of your turbulent emotional state
ÇalkantıIı duygusal halinle espri yaptın.
As it sank ever deeper into the atmosphere, Galileo detected the winds picking up and the weather becoming more turbulent.
Atmosferin derinliklerine inildikçe Galileo rüzgârın şiddetlendiğini fırtınaların güçlendiğini tespit etti.
'And it gets very turbulent, lots of motion,'and the sun will expand 50-100 times its current size.
Çok hareketlenecek. Güneş şu anki boyutunun elli ila yüz katına çıkacak.
The journey to the Moon revealed the turbulent past of Earth and its companion world.
Ay'a seyahat, sadece Dünya'nın ve uydusunun fırtınalı geçmişini ortaya çıkarmakla kalmadı.
That means participating in an act of violent or turbulent nature... that deprives the community of the peace and tranquility it deserves.
Bunun anlamı toplumu hak ettiği huzur ve barış ortamından yoksun bırakacak şiddet veya çalkantı barındıran bir harekette bulunmaktır.
It's hidden deep in the cliffs below in caves guarded by a turbulent sea
Uçurumların aşağısında, çok derinlerde gizli azgın bir denizin koruduğu mağaraların içinde.
In these turbulent times, the Kaaba provided a rare place of peace.
Bu fırtınalı zamanlarda Kabe, barış içinde toplanılan tek yerdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]