Unchanging translate Turkish
95 parallel translation
The brotherhood is strong. Unchanging.
Kardeşlik güçlüdür, değişmez.
Elements are fixed forever in earth unchanging we know that, don't we?
Elementler yer kabuğunda durağan haldedir Bunu biliyoruz değil mi?
But I do not need to give the problem a great deal of thought before I answer with a permanent and unchanging no.
Fakat kalıcı ve değişmez bir'hayır'cevabını vermek için bu konuda fazla düşünmeye gerek yok.
Only the unchanging shapes of fear and doubt and death are from our world.
Sadece korkunun değişmez şekilleri ve şüphe ile korku bizim dünyamızdan gelmektedir.
If we can hold an unchanging position behind him, he may mistake us for a ghost echo on these heavy seas.
Eğer peşindeyken konumumuzu sabit tutabilirsek... bizi derin denizlerden gelen hayalet bir yansıma sinyal sanacaktır.
Thy leaves are so unchanging
Yaprakların hiç solmaz. Thy leaves are so unchanging
Thy leaves are so unchanging
Yaprakların hiç solmaz.
My unchanging doll's face...
Kuklamın değişmeyen yüzü...
the harsh country were as unchanging to them as the stars and just as unyielding.
Dağlar, ormanlar ve sert arazi şartları onların gözünde yıldızlar gibi değişmez ve boyun eğmezdi.
We humans like to think of the heavens as stable serene, unchanging.
Biz insanlar, gökyüzünün dengeli, sakin ve değişmez olduğunu düşünürüz.
The shining mornings, alive, eternal, everlasting, unchanging, infinite!
Işıl ışıl sabahlar, canlı ve sonsuz ebedi, sabit, uçsuz bucaksız.
And what is truth ls truth unchanging law
Kanunu değiştirmemek mi? Hepimizin doğruları var.
But she knew that to Broud and many others she was still a threat to the Clan's unchanging ways.
Ama Broud ve başkalarının hala kendisini Klanın değişmeyen yollarına tehdit olarak gördüklerini biliyordu.
You know, sometimes I say to myself, if every single day, at exactly the same stroke of the clock, one were to perform the same single act, like a ritual, unchanging, systematic, every day at the same time, the world would be changed.
Bazen kendi kendime şöyle derim :..... eğer biz de her gün..... tam aynı saatte..... bir ayin yapar gibi..... belirli bir davranışı..... hiç değiştirmeden sistemli olarak yinelersek..... dünya çok farklı olur.
Forever unchanging.
Sonsuza kadar değişmeyecek.
And I want you to hold on to God's unchanging hand.
Ve Tanrının elini sıkı sıkı tutmanı istiyorum.
Most assumed the Earth was the center of an unchanging universe.
Bunların bir çoğu dünyanın, değişmez bir evrenin merkezinde olduğunu düşündüler.
One, unchanging and eternal- -
Tek, değişmeyen ve sonsuz varlık.
But unlike the unchanging tropical climate elsewhere,
Ancak başka yerlerdeki sabit tropikal iklimin aksine,
Venus is a world of unchanging and extreme weather.
Venüs'teki ağır hava koşulları hiçbir zaman değişmez.
Love unchanging and true - [Continues]
Değişmez ve gerçek aşkı
This Manhattan Universe fits with an old, classical vision of space, basically a flat grid that's static and unchanging.
Bu Manhattan Evreni, uzayın eski klasik görünümüyle uyumludur, temel olarak statik ve değişmeyen düz bir örgüsel yapı.
Or as unchanging as the sea
Ya da görünüşte değişmeyeceğini.
Tiring days of gazing upon the unchanging people's foolishness.
İnsanların budalalığından bıktım. Ebedi hayata gözlerinizi dikmeyin artık.
.. honesty, intelligence, the stubborn belief that the values that we hold dear are constant and unchanging..
.. dürüstlük, zeka, Sabit ve değişmez bu değerlerimizi inatla ve inançla savunacağız ki bu değerler
Where others had seen it as hellish, ancient and unchanging, Charles Darwin saw a brand new land, made fresh from the depths of the ocean by forces still very alive today right beneath him.
Charles Darwin diğerelerinin kötü, eski ve değişmez olarak gördüğü yerde bugün bile canlılığını koruyan derin okyanus güçlerinin şekillendirdiği çok farklı bir dünya keşfediyordu
Yet ever and anon, unchanging A candle burned
Yine de hiç ve hemen, değişmeden Bir mum yandı
Look at you like a lump of rock heavy, hard, and unchanging.
Kendine bir bak, kaya gibisin. ... ağır, sert ve değişmez.
You have unchanging policies for Iraq.
Değişmez lrak politikalarınız vardır.
Everything unchanging, perpetual.
Herşey değişmez ve daimidir.
The great and controversial thing that Boltzmann had done, was to introduce, into the unchanging perfection of classical physics, the notion of real time.
Boltzmann'ın yapmış olduğu büyük ve çetrefilli iş klasik fiziğin "değişmez mükemmeliyet" algılayışını,
He becomes their faithful life companion, ready to offer a hand, ready to enrich their cooling love with His unchanging affection.
Onları sadık hayat arkadaşlıkları olur,... elini uzatmaya hazır,... sönen sevgilerini zenginleştirmeye hazır,... kendi değişmez sevgisiyle.
Ubawareta nowa nanda { \ cH00FF00 } What is it that was stolen from you Kawaranai sekai de { \ cH00FF00 } In this unchanging world
Bu hiç değişmeyen dünyada elinden neler alındı?
What is it that was stolen from you Ubawareta nowa nanda In this unchanging world Kawaranai sekai de
Bu hiç değişmeyen dünyada elinden neler alındı?
Every animal was believed to have a unique place in God's creation, each made by God according to his perfect, unchanging design.
Her hayvanın Tanrı'nın yaratımında eşsiz bir yeri olduğuna inanılıyordu, her biri Tanrı tarafından onun mükemmel ve değişmeyen tasarımına göre yapılmıştı.
He said that reality is one big lie, and the only thing that exists is a single unchanging God.
Gerçekliğin kocaman bir yalan olduğunu söylerdi, ve var olan tek şey tek ve değişmez bir Tanrıdır.
Oh, I heard somebody say, "Hold on to God's unchanging hands."
Biri demiş ki "Tanrı'nın sağlam ellerine tutunun."
.. open mind and a steadfast faith applies the unchanging values of our religion to the new priorities of the people of Meanwhile City.
Sarsılmaz bir inanç dinimizin değişmez değerlerini Eş Kent halkının yeni öncelikleriyle birleştirir.
? your unchanging and eternal love.
Senin değişmeyen ve sonsuz aşkın.
Mathematics dealt with perfect knowledge, with the unchanging world of mathematical forms.
Matematik, kusursuz bilgi ve matematiksel formların değişmeyen dünyası ile uğraşır.
They say it's because of their unchanging love for one another, that this lake never freezes over.
Onların, bu ölümsüz aşkı sayesinde hava ne kadar soğuk olursa olsun, bu göl asla donmazmış.
They say it's because of their unchanging love for one another, that this lake never freezes.
Onların ölümsüz aşkı sayesinde hava ne kadar soğuk olursa olsun, bu göl asla donmaz.
The days were unchanging.
Her gün birbirine benziyordu.
Unchanging, impassive.
Değişmeyen, duygusuz bir.
O stars, that in constant dizzying heights you follow unchanging!
"'O'yıldızları'nın değişmeyen takibini izlemek başını döndürür.
It's certainly what Aristotle and the ancient astronomers expected because they thought the heavens were perfect and unchanging.
Aristo ve eski astronomlar da kesinlikle böyle düşünüyordu. Çünkü cennetin değişmez ve mükemmel olduğunu zannediyorlardı.
Where the belief that God's creation was fixed and unchanging was about to be further undermined by a brilliant anatomist and a taste for new buildings.
Burada Tanrı'nın yaratışının sabit ve değişmez olduğuna dair inancın altı muhteşem bir anatomi uzmanı ve yeni binalara karşı duyulan zevk tarafından oyulmak üzereydi.
Unchanging.
Ve biz içimizdeki yalnızlığımızla kalırız.
Unchanging.
Değişmez.
I open the old artbox silently with an unchanging smile.
nakushita iro wa tooi hi no kioku Eski sanat kutusunu sessizce açtım. furui e no gu no hako sotto akereba
Planets may seem fixed and unchanging, but they never stop evolving.
Dünya da değişti. Ve bu değişimi başlatan da "Su" oldu.