English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unknowing

Unknowing translate Turkish

54 parallel translation
I quite realise that it was my father's misfortune... to be the unwilling, unknowing cause of tragedy.
İstemeyerekte olsa bu bilinmeyen trajedinin nedeninin... babamın kazası yüzünden olduğunun farkındayım.
While I unknowing, was on my side of the island.
haberim olmadan, adanın bu tarafına.
And so to her his gift he brought... and looked unknowing on his future bride.
Bu nedenle ona bir hediye getirmişti ve gelecekteki eşine her şeyden habersiz gözlerle baktı.
The ancient Greeks. ... revealed their knowledge of these truths in the story of Oedipus... who, all unknowing, killed his father and took his mother to wife.
Antik Yunanlılar bu gerçeğe dair bildiklerini, farkında olmadan babasını öldürüp annesini eş olarak alan Oedipus'un hikayesinde ortaya koymuşlardır.
Though he'd sat down on an anthill in his kilt unknowing.
Ama İskoç eteğiyle karınca yuvasının üstüne oturmuştu.
As wide-eyed travellers to a distant land, unknowing of our fate, careless of our destination, to emerge someday, somewhere bruised, sad, a little wiser perhaps, but ultimately and joyously alive.
Kaderimizi bilmeden, rotamızı umursamadan yola çıkmış iki yolcu olarak bir yerde, bir gün ; belki yaralı, üzgün veya olgun bir şekilde buluşacakmışız gibi.
Unknowing
Habersiz
"Look at me, smiling, unknowing"
"Bak bana, gülüyorum sebepsizce."
Watashidake wo tada mitsumete But unknowing you seem, just staring at me...
Ama tanınmıyorsun, sadece bana parlıyorsun...
Watashidake wo tada mitsumete But unknowing you seem, just staring at me... Hohoenderu anata Standing there smiling serenely.
100 ) } Watashi dake wo tada mitsumete 100 ) } Hohoenderu anata
And let me speak to th'yet unknowing world how these things came about.
Ve müsaade edin bana anlatayım tüm dünyaya bu olanları.
And make someone else some kind of an unknowing'fool!
# Git başkasını kandır, cahil aptalın yap #
I killed to keep them unknowing.
Öğrenmelerini engellemek için insanları öldürdüm.
We are unseen, formless, It speaks unknowing, Send it away,
Biz görülemeyiz, cisimsiziz. Bilmeden konuşuyor. Gönderin onu.
Foolish, unknowing, innocent samurai.
Ahmak, aptal, masum Samuray.
On the morning of her final day she came to her death clear - eyed... brave, unknowing.
Son günün sabahında, görerek cesurca ve bilerek gitti.
I was gonna try a sperm bank or a fertility clinic, but then I read about that doctor, that Cecil B. Jacobson... who impregnated 70 of his own unknowing patients with his own sperm.
- Beni tanımıyorsun ama. Sperm bankasını deneyecektim, ya da tüp bebek kliniğini ama sonra şu doktor hakkında bir yazı okudum, şu Cecil B. Jacobson, kendi spermiyle bu durumdan haberdar olmayan 70 hastasını hamile bırakan doktor.
The Cloud of Unknowing, it sounds mysterious.
Bilinmeyenin Bulutu, ne gizemli bir havası var.
They are unknowing, my lord.
Onlar cahil Lordum.
Unknowing...
Cahil mi?
The gas shall corrupt their unknowing minds.
Gaz onların cahil beyinlerini iyice azdırıyor.
It will clothe you well. But it will leave you cold and alone and unknowing, I promise.
Evet sizi besler, sizi iyi giydirir, ama o sizi yalnız soğuk ve bilinmezlik içinde bırakır.
Random locker searches... a bummer for the unknowing students caught with loot.
Benita Graham. Dolap kontrolleri. Kontrol olacağını bilmeyen öğrenciler için yakayı ele verme anıdır.
Oh, it was very difficult, yeah, because I was, you know, kind of... you know that kind of unknowing thing?
Evet çok zordu. Çünkü ne olacağını bilmiyordum.
Karl's wife said it was something called "the prayer to the cloud of unknowing," whatever the hell that is.
Karl'ın eşi buna şöyle dedi "bilmemenin bulutuna dua" bu de her ne demekse.
so, in Camden, we had Camden scouts, and back when I was an amateur criminal, I often used them as unknowing accomplices.
Bu yüzden bizde Camden izcileri vardı, ben çaylak bir suçluyken onları fark ettirmeden suç ortağı olarak kullanmıştım.
But Penzias and Wilson had unknowing they find what Dicke and his colleagues were seeking.
Fakat Penzias ve Wilson, farkında olmadan, Dicke ve meslektaşlarının aradığı şeyi bulmuştu.
Even an unknowing one.
Bilmeden bile olsa.
Quiet and unknowing
Sessizce ve haberi olmadan
Unsuspectingly, unknowing
Haberin yok.
Jeff Crawford a man with a history... By alleging that we are the unknowing victims of a theft by Jeffrey Crawford?
- Jeff Crawford'un yaptığı hırsızlığın belli olmayan kurbanları olduğumuzu iddia ederek mi?
Now, are we unknowing participance in a war between a war 2 modes of reproduction?
Üremenin iki biçimi arasındaki savaşın katılımcılarının farkında değil miyiz?
She seems innocent and unknowing as to the ways of the world.
Masum ve bir o kadar da Dünya'nın kaynaklarından habersiz görünüyor.
That blog entry was generic, unspecific, and unknowing.
Bu blog girişleri, genel, belirsiz ve bilinmiyor.
We're on a canyon of unknowing, guys.
Çılgınca bir şey. Tam bir bilinmezler diyarındayız, beyler.
I intend to demonstrate to you... that Ibrahim Jarrah, who ironically has become an icon... for many unknowing civil libertarians, poses a threat to our national security... and should therefore be deported.
Size İbrahim Jarrah'ın, bilgisiz insan hakları savunucuları tarafından garip bir şekilde simgeleşmesinin ülkemiz güvenliğine nasıl bir tehdit oluşturduğunu ve bu yüzden sınır dışı edilmesi gerektiğini anlatmak için buradayım.
- It's an Irish expression, sir, for â € œunknowing dupe. "
İrlandalılar arasında kullanılır, azizim, "günah keçisi" yerine.
Is it the innocent people who sleep unknowing, uncaring that creatures may stalk the night?
Geceleri onları izleyenlerden... bir habersiz olan masum insanlardan mı?
That's when you decided to kill the one man who knew the truth and frame it on the unknowing heir.
Bu nedenle gerçeği bilen tek adamı öldürmeye karar verdiniz. Ve bilinmeyen mirasçının üzerine yıktınız.
"And when the lark sings in your wood, " unknowing you may meet another stranger sweet.
Ve çalıkuşu ormanında şakımaya başladığında başka bir yabancıyla karşılaşabileceğinden habersiz olacaksın canım.
♪ My mind is unknowing of any such luck ♪
# Aklım böyle bir şansı tanımıyor #
You've made Will an unknowing accomplice.
Will'i de olanlardan habersiz bir suç ortağı yaptın.
And I don't know what to do with that unknowing.
Bu bilinmezlikle ne yapacağımı bilmiyorum.
I performed unwanted and unnecessary radical surgery on Mr. Kitchen, whom I admit was a completely unknowing and unwilling patient.
İstenmeyen ve gereksiz radikal cerrahi uyguladım Itiraf ettiğim Bay mutfağında tamamen bilmeden Ve istemeyen hasta.
Sometimes they're even adopted by unknowing families.
Bazen aileler bilmeden o çocukları evlat ediniyor.
I call it the cloud of unknowing.
Ben buna bilinmezlik bulutu diyorum.
Not just the day you were arrested, but the hazard that they lived under, unknowing, for, well, however long you were operating this fraud.
Sadece tutuklandığınız gün değil, Ancak yaşadıkları tehlike, Bilmeden, iyi, ancak uzun süredir
I am unknowing.
Ben "Bilmeyen" im.
"Unknowing," that's your word.
"Belli olmayan", bu senin lafın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]