Unrest translate Turkish
396 parallel translation
In these times, with the country incapacitated by economic ailments and in danger with an undercurrent of social unrest, the promulgation of such a weird, fantastic and impractical plan, as contemplated by the defendant, is capable of fomenting a disturbance from which we may not recover.
Ülkenin ekonomik sıkıntılar yaşadığı ve sosyal huzursuzluk tehlikesi geçirdiği bu günlerde davalının amaçladığı gibi tuhaf, fantastik ve gerçek dışı bir planın uygulanması atlatamayacağımız karışıklıklara yol açabilir.
Germinal caused a furor and unrest among the miners that lasted for years.
Germinal, maden işçileri arasında huzursuzluğa ve taşkınlığa sebebiyet verdiniz.
There has been, in recent weeks, a mounting unrest in this prison.
Geçtiğimiz haftalarda bu hapishanede artan bir huzursuzluk vardı.
We had to eliminate things that breed unrest and aggression.
Huzursuzluğu ve saldırganlığı besleyen şeyleri ortadan kaldırmak zorunda kaldık.
But if Captain John thought of religion as an answer to his unrest... he did not talk about it.
Ancak Yüzbaşı John'un huzursuz halini dini açıdan cevaplamak istersek... bu konu hakkında konuşmazdı.
A man who has grown rich by exploiting trouble and unrest wherever they exist.
Nerede sorun ve huzursuzluk varsa bundan yararlanıp zengin olan biri.
You're causing unrest in the building you live in.
Yaşadığın binada huzursuzluğa sebep oluyorsun.
You will find unrest and agitation, which could lead to trouble in your new post.
Yeni görevinde sorunlara yol açabilecek huzursuzluk ve kargaşayla karşılaşacaksın.
Our country is in a state of unrest. Oh, I am sorry.
Ülkemiz kargaşa içinde.
There's unrest throughout the country over it.
Ülke çapında rahatsızlık var.
Money given for the church to start sabotage and fomenting unrest against the government.
Kiliseye bağışları. Devlete karşı sabotaj başlatmak ve isyan çıkarmak için.
Have you received money from them to foment sabotage and unrest?
Sabotaj ve asayişi bozmak için onlardan para aldınız mı?
For the past week, there's been unrest among the crew.
Bir haftadır, tayfada bir huzursuzluk var.
Down at the lake. A strange unrest has taken hold of me.
Gölün aşağısında garip bir huzursuzluk beni etkisi altına aldı.
With all the world unrest, nobody should have a yacht that sleeps more than 1 2.
Dünyada bunca sorun varken, kimsenin 12 kişilikten daha büyük yatı olmamalı.
They have been stirred into unrest by the Moors of Africa.
Afrika'daki Berberiler tarafından kışkırtılıyorlar.
The farmers'unrest has lasted a fortnight
Çiftçilerin eylemleri iki haftadır devam ediyor.
It seems there's unrest in the clan.
Klan bayağı sarsılmışa benziyor.
Because of the drought, the hunger and the unrest among my people, of the merciless demands of the foreign powers, the situation in Peking cannot be expected to become tranquil.
Bir tarafta kuraklık nedeniyle halkın açlığı,... diğer yanda dış güçlerin acımasız talepleri,... Pekin'de durumun, bu şartlar altında... sakinleşmesi beklenemez.
But if the fascist state is the end of the strikes, the end of the unrest, the end of abuses against property, then I declare with pride that I am a fascist.
"Ama faşistlik grevleri sona erdirmekse... "... huzursuzlukları bitirmekse... "... mülkiyete karşı yapılan saldırıları durdurmaksa...
These measures appear to be directly linked to the unrest... during recent months among the working classes in Madrid. "
Alınan bu tedbirler, geçtiğimiz aylarda Madrid'deki işçi sınıfı arasında yaşanan karışıklık ile doğrudan bağlantılı gibi görünüyor. "
The Revolution came and went and unrest was replaced by discontent.
İhtilal geldi geçti ve hoşnutsuzluk aldı kargaşanın yerini.
Each body pulsing with a terrible power each body alone and racked with its own unrest.
Her beden korkunç bir güçle dolup taşıyor her beden yalnız ve kendi huzursuzluğundan muzdarip.
We can't avoid occasional unrest.
Geçici bir karışıklı kaçınılmaz.
A certain country is undergoing some political unrest Thanks to Mr. caselius.
İsmi lazım olmayan bir ülke, Bay Caselius yüzünden politik bir huzursuzluk yaşıyor.
Vague, worthless statements that'll create unrest!
Belirsiz, değersiz ifadeler huzursuzluk yaratacak!
the riots, the student unrest... as not really the death throes of an old Order... But the birth pains of a new one?
Ayaklanmalar, öğrenci isyanları eski bir düzenin ölüm acılarındansa yeni bir düzenin doğum sancıları olmasın?
Such an offer could only cause more unrest among them.
Böyle bir öneri aralarında daha çok huzursuzluk çıkartabilir.
Look, it's people like you what causes unrest.
Bak, huzursuzluk senin gibi insanlar yüzünden çıkıyor.
It's been years since we've heard of any popular unrest.
Hiçbir asayişsizlik gündeme gelmeyeli, duyulmayalı yıllar oldu.
It is true that a small element of our people have been attempting to cause unrest in our northern territories.
Halkımızın ufak bir kısmının kuzeydeki topraklarımızda huzursuzluk çıkarma girişimleri doğrudur.
And don't lose that unrest and discontent of yours.
Sendeki bu huzursuzluğu ve memnuniyetsizliği heba etme.
We all know what steps Pilate would take against our people if the unrest continues.
Bu huzursuzluk sürerse, halkımızın ne yapacağını biliyoruz.
If we were to do that, it would cause even more unrest.
Herhangi bir kargaşayı önlemek için bunu yaparsak daha fazla huzursuzluğa bile sebep olabilir.
Unrest in the north, and now this ill-considered war with the Tsar.
Kuzeyde karmaşa ve şimdi de Rusya ile iyi planlanmamış bu savaş.
In the 5th century the outbreak of the civil war has caused chaos and unrest
5'inci yüz yılda.... patlak veren iç savaş... kargaşaya ve huzursuzluğa neden oldu
In this chaotic state And widespread unrest It's not easy for us to chat like this!
Bu karışık ortamda... ve huzursuzluk zamanında rahatça sohbet... edebilmek bile imkansız olmaya başladı!
Massive unrest is a result of war And war is common throughout history
Bu derin huzursuzluk savaşın bir sonucu ve savaş, tarihte yaşanan sıradan bir olaydır
Militarism and unrest are in the air.
Havada militarizm ve kargaşa kokusu vardır.
There is much unrest in the land.
Ülkede huzursuzluk tırmanmış durumda.
We await your Captain's greeting with growing unrest.
Kaptanınızın selamlamasını artan bir gerginlikle bekliyoruz.
There's a lot of tension unrest amongst the Corps.
Grup içinde gerilim ve huzursuzluk had safhada.
I left when the unrest started at the Lavizan garrison.
Lavizan Garnizonunda huzursuzluk çıkınca ben de terk ettim.
The meager crops which we've had for the past two years now have resulted in sickness and unrest throughout the country.
Son iki yıldır ektiğimiz kalitesiz tohumlar hastalıktan telef oldu ve tüm şehrimizde huzursuzluk yarattı.
Maybe there's native unrest.
Belki yerliler ayaklanır.
Listed offenses : civil unrest...
Kayıtlı suçları : Kamuya rahatsızlık vermek...
I have concluded this crime was committed by Siberian separatists seeking to create political unrest.
Bu suçun politik huzursuzluk yaratmak isteyen Sibiryalı ayırımcılar tarafından yapıldığına karar verdim.
Reporting unrest, code D-924.
Kod D-924 bildirildi.
I'm calculating our escape route in case of fire or unrest.
Biliyorum. Yangın ya da kargaşa çıkarsa diye kaçış rotamızı hesaplıyorum.
In my long life I've seen the wickedness emanating from Brltaln. Unrest, misery, violence, oppression, broken promises and International disputes.
Bu uzun ömrümde Britanya'dan kötülük fitne, acı, şiddet, zulüm tutulmamış sözler ve uluslararası ihtilaflar gördüm hep.
There are new reports of anti-mutant unrest, as a night of violence continues across America.
Ona Söylemiştim Beni Dinlemedi!